Bilici: Eşit ve onurlu bir barış için Öcalan Özgür olmalı

15.02.2014

DİYARBAKIR - İHD ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eyleminde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, “Biz insan hakları savunucuları olarak şunu söylüyoruz; bu ülkede bir daha savaşın olmaması için, hak ihlallerinin yaşanmaması için, kayıplarımızın bulunması için, eşit ve onurlu bir barış için Kürtlerin lider olarak gördüğü ve bu barışın en önemli aktörü sayın Öcalan’ın bir an önce özgür olması gerekmektedir” dedi. 

 
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eyleminin 262'ncisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde devam etti. Eylemde "Onlar ansızın evlerinden alındılar bir daha geri dönmediler" yazılı pankart açılırken, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme İHD Bölge Temsilcisi Şevket Akdemir, İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, MEYA-DER, Barış Anneleri Meclisi ve KESK’e bağlı sendikaların temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kayıp yakını katıldı. Bu haftaki oturma eylemine ayrıca Diyarbakır Barosu yöneticileri katılarak kayıp yakınlarına destek verdi. 
 
Oturma eyleminde ilk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 262 haftadır kayıpların bulunması, faillerin yargılanması için mücadele ettiklerini belirterek, kayıplar bulununcaya kadar mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi. Bugünkü oturma eyleminin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik komplonun tarihi olan 15 Şubat’a denk geldiğini ifade eden Bilici, “Bugün Kürtler için son derece önemli, son derece kara bir gündür. Kürdistan’da savaşın bitmesini istemeyen, Ortadoğu’da kargaşanın bitmesini istemeyen güçler sayın Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ettiler. Ancak bizler bu politikaların iflas ettiğini defalarca dile getirdik. Türkiye kesinlikle Kürt meselesiyle, bu ülkenin gerçekleriyle yüzleşmelidir. Bütün siyasi aktörleri kabul ederek hareket etmelidir” dedi. Birkaç gündür Türkiye genelinde Öcalan’a yönelik komplonun çeşitli eylemlerle protesto edildiğini hatırlatan Bilici, ancak bu eylemlere yönelik tahammülsüzlüğün devam ettiğini söyledi. 
 
‘Bu sorunu çözmek istiyorsanız Öcalan özgür olmalı’
 
Türkiye’nin eğer Kürt meselesini çözmek istiyorsa meseleye samimiyetle yaklaşması gerektiğini kaydeden Bilici, şöyle devam etti: “Bu meseleyi muhataplarıyla çözmeniz lazım, bu meseleyi gerçeklerle yüzleşerek çözmeniz lazım. Peki nasıl yapacaksınız; demokratik çözüm yöntemlerini, diyalog ve müzakereyi geliştirerek yapabilirsiniz. 21 Mart Newroz bayramıyla birlikte bu süreç başlamıştır ama sağlıklı bir şekilde yürümüyor. Çünkü sorun siyasal düzlemde çözülmeye çalışılmıyor. Muhataplarıyla eşit koşullarda konuşarak ancak çözebilirsiniz. Biz insan hakları savunucuları olarak şunu söylüyoruz; bu ülkede bir daha savaşın olmaması için, hak ihlallerinin yaşanmaması için, kayıplarımızın bulunması için, herkesin kendi diliyle kültürüyle bireysel ve siyasal kolektif haklarının hepsine sahip olması için eşit ve onurlu bir barış sağlanmalıdır. Bu nedenle diyoruz ki, Kürtlerin lider olarak gördüğü ve bu barışın en önemli aktörü sayın Öcalan’ın bir an önce özgür olması gerekmektedir. Bununla birlikte bütün siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekmektedir. Siz bu meseleyi ancak böyle çözebilirsiniz.”
 
Elçi: Devlet yükümlülüklerini yerine getirmiyor
 
Bilici’nin ardından konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, kayıp yakınlarının çok onurlu bir mücadele verdiğini belirterek, kayıpların ancak böylesi bir onurlu mücadeleyle ortaya çıkabileceğini söyledi. Devlet eliyle işlenen faili meçhul cinayetlerin, kaybedilmelerin insan haklarının en ağır ihlali olduğunu vurgulayan Elçi, “Bu ihlalleri en etkin şekilde soruşturmak, faillerini tespit etmek ve adalet önüne çıkarmak, devletin başta gelen görevidir. Bu hem ulusal düzeydeki yasaların gereği olduğu gibi, aynı zamanda uluslar arası sözleşmelerin de bir gereğidir. Ne yazık ki 20 yıldır devlet bu yükümlülüğünü yerine getirmemektedir. Şüphesiz bu yükümlülük hem ulusal makamların sorumluluğunda olduğu gibi, uluslar arası mekanizmaların da, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi makamlarının da bir sorumluluğudur” dedi. 
 
‘Bazı davalar açıldı ama onlar da başka illere nakledildi’
 
20 yıldır bu ağır insan hakları ihlallerinin dosyaları savcılığın tozlu raflarında bekletildiğini ifade eden Elçi, “Adaletin gereği yerine getirilmiyor, hukuk devletinin gereği yerine getirilmiyor. Kayıp yakınlarının ve onların avukatlarının büyük bir zorlukla elde ettikleri deliller bile yeterince değerlendirilmemekte ve bu suçlar etkili bir şekilde soruşturulmamaktadır. Bildiğiniz gibi son birkaç yıl içerisinde etkili bir soruşturma yürütülmeden bazı davalar açıldı. Ancak bu davaların da çok büyük bir kısmı suçun işlendiği yerlerden binlerce kilometre ötedeki merkezlere nakledildi. Bu şekilde adil yargılanma hakkına aykırı davranıldı ve gerçeklerin ortaya çıkarılması engellendi. Biz bu uygulamayı kınıyoruz” diye konuştu. Elçi, faili meçhul cinayetlere ilişkin açılan ve daha sonra Türkiye’nin çeşitli illerine nakledilen bazı davaları sıralayarak, bu uygulamayla devletin, hükümetin ve yargının bu davalara yaklaşımının net bir şekilde ortaya çıktığını dile getirdi. Elçi bu uygulamalarla geçmişle yüzleşmenin olanaklı olmadığını sözlerine ekledi. 
 
Elçi’nin ardından İHD Kayıplar ve Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu üyesi Necibe Güneş Perinçek, 1993 yılı Kasım ayında Şırnak’ın Cizre İlçesinde güvenlik güçleri ile PKK’liler arasında yaşanan şiddetli çatışmanın yaşandığı sırada ortadan kaybolan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Ramazan Özalp’in hikâyesini anlattı. 
 
Perinçek şunları kaydetti: “Asiye Özalp’ın anlatım ve beyanlarına göre, 1993 yılında Cizre’de, güvenlik güçleri ile PKK militanları arasında çatışmaların çok sık yaşandığı bir dönemdi. Kasım ayında, yani olay tarihinden bir gün önce akşam saatlerinde yine çatışma yaşanmış. Ramazan Özalp tamircilik yaptığı için sabah işyerine gitmek üzere evden ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alamamış. Anne Asya Özalp, o dönem oğlunun akıbetini araştırmaları halinde ailenin diğer fertlerine de zarar verilir endişesi nedeniyle yeterince araştırma yapamamış ve resmi kurumlara başvuruda bulunmamışlar. Ramazan’ın akıbeti bugün hala meçhul.” 
 
Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları Ramazan Özalp ve tüm kayıplar anısına 5 dakikalık oturma eylemi yaptı.