DİYARBAKIR- “26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” İHD, TİHV, Diyarbakır Barosu ve Tabipler Odası tarafından, toplumsal alanda artış gösteren işkence olaylarına dikkat çekmek amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Ortak basın açıklamasına okuyan İHD Diyarbakır Şubesi İşkence ile Mücadele Komisyonu Üyesi Av Gamze Yalçın, 2013 ile 2014 yılını kapsayan verilere göre Türkiye genelinde 11 bin 977 kişinin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını belirterek, işkencede cezasızlığa son verilmesi çağrısında bulundu.
“26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” kapsamında İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Diyarbakır Barosu ve Diyarbakır Tabipler Odası tarafından, E Tipi Kapalı Cezaevi önünde toplumsal alanda artış gösteren işkence olaylarına dikkat çekmek amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi. İHD, TİHV, Baro ve Tabip Odası yönetici ve üyelerinin katıldığı eyleme, çeşitli sivil toplum örgütleri ve insan hakları aktivistleri katıldı.
Hazırlanan ortak basın metnini okuyan İHD Diyarbakır Şubesi İşkence ile Mücadele Komisyonu Üyesi Av Gamze Yalçın, Türkiye’de toplumdaki farklı düşünce-ses ve dinamikler üzerinde bir yıldırma aracı olarak uygulanan işkence eyleminin, 2014 yılında alanlara taştığını kaydetti. Toplantı, gösteri ve yürüyüşlerde güvenlik güçleri tarafından yurttaşlara yapılan müdahalelerde orantısız gücün aşırı kullanımından kaynaklı yaşam hakkı ihlallerinin meydana geldiğini belirten Yalçın, bu olaylarda güvenlik güçlerinin yargı kararlarıyla korunduğuna dikkat çekti. “Güvenlik güçlerine karşı açılan davalar işkencecilerin yargı kararıyla korunması ile kapanmıştır. Savcılık aşamasındaki birçok dosyada takipsizlik kararı verilmiş, açılan davalarda sanıklar beraat ettirilmiştir” diyen Yalçın, ancak işkence eylemine maruz bırakılan mağdurların ise kamu malına zarar verdikleri ve memura mukavemet ettikleri gerekçesi ile karşı davalar açılarak cezalandırıldığına vurgu yaptı. 2005 yılında Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda yapılan değişikliğin ardından, güvenlik güçleri tarafından uygulanan işkence eylemleri arttığına dikkat çeken Yalçın “ İşkence olayları alanlara taşmış, toplantı gösteri ve yürüyüş alanlarında, gözaltı birimlerinde, demokratik hakkın kullanımı mahiyetindeki yürüyüşlerde güvenlik güçleri tarafından kötü muamele, orantısız güç kullanımı, işkence eylemi sistematik hale dönüştürülmüştür” diye konuştu.
2014 yılı içinde gerçekleştirilen birçok gösteri ve yürüyüşte güvenlik güçleri tarafından keyfi bir şekilde kullanılan biber gazı ve gaz fişeğinin, insanların ölümcül bölge veya vücutlarına isabet etmesi sonucu yaşamlarını yitirmelerine neden olduğunu kaydeden Yalçın,
Hatay’ın Antakya İlçesindeki Gezi Eylemleri protestosunda hayatını kaybeden Abdullah Cömert’ in gaz fişeğinin başına çarpması sonucu öldüğününü Adli Tıp Kurumu Raporu ile kesinleştiğini, Mardin'in Nusaybin ilçesinde, Nusaybin-Qamışlo sınır hattında örülen duvar inşaatını protestoları sırasında da polisin attığı gaz bombası kapsülünün yüzlerine isabet ettiği 3 vatandaş ağır yaralandığını söyledi. Güvenlik güçlerinin keyfi ve kasti eylemleri neticesinde Lice’ki karakol protestoları sırasından Medeni Yıldırım, Ramazan Demir, Baki Akdemir gibi yurttaşların yaşamını yitirdiğini ifade eden Yalçın “Baran’ın otopsi raporunda sırt ve bel bölgesinden 2 adet öldürücü nitelikteki ateşli silah mermisinin vücuduna giriş yaparak ölümüne sebep olduğu belirtilmiştir” diye konuştu.
İnsan Hakları Derneği Genel Merkezinin verilerine göre 2013/2014 yıllarında Türkiye genelinde 11977 kişinin işkence ve kötü muamele, onur kırıcı ve küçük düşürücü davranış ve cezalandırmaya tabi tutulduğunu belirten Yalçın, TİHV verilerine göre e ise işkence gördüğü gerekçesiyle 869 kişinin başvuru bulunduğunu kaydetti. Cezaevlerinde 235 i ölüm sınırında olmak üzere toplam 642 hasta mahpus bulunduğunun belirten Yalçın, hasta mahpusların tedavi edilmediklerini ve tahliye edilmediklerini belirterek “Her geçen gün cezaevlerinden bir tabutun daha çıktığını ve cezaevindeki bu uygulamaların hasta mahpuslar bakımından işkence haline dönüştüğünü kaygıyla izlemekteyiz. Zira hasta mahpusların hastaneye sevkleri yapılmayarak aksatılmış, hastaneye sevk edilenlerden bazıları elleri arkadan kelepçeli bir şekilde muayeneye götürülmüş, yoğun bakımda kalan hasta mahpusların elleri yatağa kelepçelenmek sureti ile tedavileri devam ettirilmiştir” diye konuştu. Yalçın, F Tipi Cezaevlerindeki Süngerli Oda uygulamaları, ters kelepçe gibi işlemleri mahpuslar açısından işkenceye dönüştüğünü belirtti.
İşkence eylemlerinin sona ermesi çağrısında bulunan Yalçın, şu talepleri sıraladı:
*İşkencecilere karşı açılan soruşturmalar etkin bir şekilde yürütülmeli, işkencede cezasızlığa son verilmelidir.
*Hükümetin belli kademelerinde görev alan yetkililer tarafından sarf edilen ve İşkencenin artmasına neden olan söylemlerden vazgeçilmeli, işkencecilerin yargı kararı ile korunması ve aklanmaya çalışılması uygulamasına son verilmelidir
*BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye Ek İhtiyari protokolün (OPCAT) gereği Türkiye tarafından yerine getirilmeli göz altı birimleri ile cezaevleri bağımsız heyetlerin denetimine açık hale getirilmelidir.
*Toplumsal gösteri ve yürüyüşlerde kastı aşan orantısız güç kullanımı, biber gazı ve gaz fişeği kullanımı vb mahiyetteki işkence eylemine son verilmelidir.
*İşkence mağdurlarının iç dünyalarında maruz kaldıkları travmanın etkilerinin giderilmesi amacı ile mağdurlar rehabilite programlarına dahil edilmeli ve kendilerine psikoljik destek sağlanmalıdır.
*İşkencecilerin yargılandığı dosyalarda zamanaşımı uygulamasına son verilmeli, işkenceciler hak ettikleri cezalarla cezalandırılmalıdır.
*Türkiye Cumhuriyet tarafından bugüne kadar işkence eylemine maruz kalan mağdurlar ve işkencede yaşamını yitirenlerin aileleri ve tüm toplumdan özür dilenmeli, bireysel hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Basın açıklamasının ardından pazarda bulunan esnaf ve yurttaşlara işkence ile ilgili hazırlanan, el broşürleri dağıtıldı.