Sağanak yağmur altında Heyecan kardeşlerin akıbeti soruldu

22.11.2014
DİYARBAKIR –  İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 302’ncisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1995 yılında çalışmak için gittikleri Federal Kürdistan Bölgesi’nden döndükleri sırada, en son babaları ile Habur Sınır Kapısı’nda yaptıkları telefon görüşmesinin ardından kendilerinden bir daha haber alınamayan Mehmet Abdullillah ve Ali Osman Heyecan kardeşlerin akıbeti soruldu.
 
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 302’ncisi, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde yağanak yağmur altında gerçekleştirildi. Eyleme İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, Mezopotamyada Yakınlarını kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kayıp yakınları ile insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1995 yılında çalışmak için gittikleri Federal Kürdistan Bölgesi’nden döndükleri sırada, en son babaları ile Habur Sınır Kapısı’nda yaptıkları telefon görüşmesinin ardından kendilerinden bir daha haber alınamayan Mehmet Abdullillah ve Ali Osman Heyecan kardeşlerin akıbeti soruldu.
 
Eylem öncesi kısa bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, oturma eylemlerinin 302. haftasında bulunduklarını hatırlatarak, eylemlerine sonuç alıncaya dek devam edeceklerini belirtti.
 
'Türkiye'de kadına yönelik şiddet önlemek için politikalar yetersiz'
 
25 Kasım’ın kadına yönelik şiddete karşı mücadele etme günü olarak anıldığına dikkat çeken Kocaman, Türkiye’de kadınların hala şiddete maruz kaldığını ve devletin bu konuda yeterli politikalara sahip olmasının sonucu olarak şiddetin önlenemediğini kaydetti. Şengal ve Kobanê’de ise kadınların, IŞİD çeteleri tarafından pazarlarda köle olarak satıldığını ve katledildiğini ifade eden Kocaman, dünya kamuoyunun bu konuda ki sessizliğini eleştirdi. IŞİD çetelerinin kadınlara yönelik barbarlığına karşı, uluslar arası insan hakları örgütlerini duyarlı davranmaya davet eden Kocaman, yaşanan insan hakları ihlallerine seyirci kalmamalarını talep etti.
 
Konuşmasını sürdüren Kocaman, 1995 yılında çalışmak için gittikleri Federal Kürdistan Bölgesi’nden döndükleri sırada, en son babaları ile Habur Sınır Kapısı’nda yaptıkları telefon görüşmesinin ardından kendilerinden bir daha haber alınamayan Mehmet Abdullillah ve Ali Osman Heyecan kardeşlerin hikayesini paylaştı. Kocaman şunları belirtti: “Baba Halil Heyecan’ın, 2009 Yılında Cizre Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı yazılı başvuruda geçen anlatım ve beyanlara göre; Mehmet Abdulillah ile Ali Osman Heyecan isimli kardeşler, Cizre’de işsiz oldukları ve iş bulmakta sıkıntı yaşadıkları için, çalışmak üzere Irak Federal Kürdistan Bölgesi’ne gidip geliyorlarmış. İki kardeş, her gidiş gelişlerinde babalarını mutlaka arayarak durumlarından haberdar ediyormuş.
 
Heyecan kardeşlerin akıbeti soruldu 
 
1995 yılının bahar aylarında, yine çalışmak üzere gittikleri Federal Kürdistan Bölgesinden Türkiye’ye döndükleri sırada kardeşlerden Mehmet Abdulillah, her zaman yaptığı gibi İzmir’de yaşayan babası Halil Heyecan’ı ev telefonundan arayarak, kendisini Gümrük Kapısı’ndan aradıklarını, Türkiye’ye geçiş yaptıklarını ve durumlarının da iyi olduğunu söyler. Bu telefon görüşmesi, baba ve oğul arasındaki son görüşme olur. Bu konuşmadan sonra Mehmet Abdulillah ve Ali Osman Heyecan’dan bir daha haber alınamaz.
 
Aile, korktukları gerekçesiyle o dönemde kaybolma olayına ilişkin herhangi resmi bir kuruma başvuruda bulunmaz. 1998 yılında Cizre Emniyet Müdürlüğü, Halil Heyecan'a oğullarının nerde olduğunu sorar. Baba çocuklarının kayıp olduğunu ilk burada belirtir ve kendilerinden 3 yıl boyunca hiçbir haber alamadığını belirtir. Baba Halil Heyecan, 2009 yılında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulunur. Savcılığa, olay tarihinde güvenlik sorunu yaşadıkları için daha önce başvurmadığını ve çocuklarının öldürülmüş olabileceklerine dair bir kanaat taşıdığını belirtir.Aradan geçen 19 yıla rağmen 2 kardeşin akıbeti hala meçhul.”
 
'Bu davadan asla vazgeçmeyeceğiz'
 
Kocaman konuşması ardından bir konuşmada bulunan kayıp Ali Tekdağ’ın eşi Hatice Tekdağ, eşinin gözleri önünde götürüldüğü ve kendisinden bu güne dek bir haber alınmadığını belirtti. Tekdağ şöyle konuştu: “Bir insan 19 defa gözaltına alıyor, 6 ay, 2 yıl gibi sürelerle yıllarca cezaevine tutuyorlar. Defalarca evimiz basıldı. Onu kaybettiler. Subaylar itiraf ettiler. Ona işkence etmişler, bedenine naylon damlatmışlar. Hala bunu kabul etmiyorlar. Çocuklarıma baskı yapıyorlardı. Kaç defa beni kaçırıp, tehdit ettiler. Bana ‘Sende Ali’nin yanına git’ diyorlardı” diye konuştu. 
 
Cumhurbaşkanı’nın kendini Müslüman olarak tanıttığına dikkat çekerek ve Cumhurbaşkanı’na seslenerek konuşmasını sürdüren Tekdağ, “ (Kayıp resimlerini göstererek) Bu gençleri görmüyor musun? Hala da kan içiyorsun, hala. Bu gençlere yazık değil mi? Biz çocuklarımızı, eşlerimizi, kardeşlerimizi yerde mi bulduk? Biz can kaybettik, can. Biz sağ olduğumuz sürece… Çocuklarımız var, onlar yoksa torunlarımız var. Bu davadan asla vazgeçmeyeceğiz” şeklinde konuştu. 
 
Yapılan konuşmaların ardından sağanak yağışa aldırış etmeden eylemlerini sürdüren kayıp yakınları, Cereyan kardeşler, Ali Tekdağ ve tüm kayıplar anısına 5 dakika oturma eylemi gerçekleştirdi.