Bilici: Yüz yıl da geçse katilleri yargı önüne çıkaracağız

20.12.2014

DİYARBAKIR –  İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 306’ncısı gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında Şırnak İli Cizre İlçesi Dirsekli Köyü Züra Mezrası’nda, itirafçılarında aralarında bulunduğu silahlı bir grup tarafından evinden alınarak kaçırılan ve kaybedilen Mehmet Acar’ın akıbeti soruldu.

 
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 306’ncısı Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, Mezopotamyada Yakınlarını kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Dayanışma Derneği (Diyar TUHAD-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kayıp yakınları ile insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1994 yılında Şırnak İli Cizre İlçesi Dirsekli Köyü Züra Mezrası’nda, itirafçılarında aralarında bulunduğu silahlı bir grup tarafından evinden alınarak kaçırılan ve kaybedilen Mehmet Acar’ın akıbeti soruldu.
 
'Sizin geçmişle yüzleşmenizi sağlayacağız'
 
Eylem öncesi bir konuşma yapan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 306. haftasını geride bıraktıkları kayıp yakınları oturma eylemlerinin sonuç alıncaya kadar devam edeceğini belirtti. Bilici, gerçekleştirdikleri oturma eylemlerinin amacını, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması, adaletin sağlanması ve onurlu bir barışın tesis edilmesine katkıda bulunmak olarak açıkladı. Türkiye’de ki siyasal iktidarların ‘Kürdistan’da ki kayıp olayları ile açığa çıkan vahşeti birbirine devrederek aydınlatmadığını ifade eden Bilici, zamanaşımı yöntemini devreye koyduklarını, kayıp olayları ve ‘faili meçhul’ cinayetlerde adı geçen katillerin de bu şekilde korunduğunun altını çizdi. Bilici “Ama şunu çok iyi bilsinler ki, yüz yıl da geçse o dosyaları o raflardan indireceğiz ve katilleri yargı önüne çıkaracağız. Sizin geçmişle yüzleşmenizi sağlayacağız” diye konuştu. 
 
'Meşru, demokratik eylemlerin önüne geçmeye kimsenin gücü yetmez'
 
Türkiye’nin geçmişi katliamlarla anılan bir ülke olduğunu belirten Bilici, katliamları yargılayan, üzerine gidip aydınlatmaya çalışan insanların yasakçı bir zihniyetle engellediğine değindi. Bilici, Maraş katliamında yaşamını yitiren insanların anılması ile ilgili yapılmak istenen anma etkinliğinin valilikçe yasaklanmasını eleştirerek, “Meşru, demokratik ve insanların eylemlerinin önüne geçmeye kimsenin hakkı yoktur ve buna gücüde yetmez. Çünkü bilincimiz, yüreğimiz Maraş’ta atıyor. Orada yaşanan katliamın hesabını bizler soracağız” diye konuştu.
 
'faşist, ırkçı, milliyetçi güçler 30 insanı katletti'
 
19 Aralık 2000 tarihinde ‘Hayata Dönüş’ adı verilen Cezaevleri katliamının yıl dönümü olduğunu hatırlatan Bilici, Türkiye’de cezaevlerinde geçmişten bu yana katliamların yapıldığını, insanlığa karşı suçların işlendiğini belirtti. 19 Aralık’ta faşist, ırkçı, milleyetçi güçlerin devletin organizasyonuyla 30 insanın katlettiğini ifade eden Bilici, yaşamını yitiren insanları anarak cezaevindeki katliamlar ve ihlallerle mücadele edeceklerini söyledi. Bilici son olarak cezaevlerindeki siyasi mahpusların serbest bırakılmasını isteyerek, toplumsal barışa katkı sunulması çağrısında bulundu. 
 
20 yıldır kayıp Acar'ın akıbeti soruldu
 
Bilici’nin konuşması ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, 1994 yılında Şırnak İli Cizre İlçesi Dirsekli Köyü Züra Mezrası’nda, itirafçılarında aralarında bulunduğu silahlı bir grup tarafından evinden alınarak kaçırılan ve kaybedilen Mehmet Acar’ın hikayesini anlattı. Kocaman şunları kaydetti: “Mehmet Acar, yedi çocuğuyla birlikte Şırnak'ın Cizre ilçesine bağlı Dirsekli Köyü Züra Mezrasında yaşıyordu. Zorla kaybedilmeden 3 yıl önce tutuklanmış ve Diyarbakır Cezaevinde 7 ay kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. Ancak sık sık tehdit ediliyordu. Bu nedenle bir dönem eşini ve küçük çocuklarını da yanına alarak Bursa'ya gitti. Bir süre burada geçici tarım işçiliği yaptıktan sonra, ailesi ile birlikte tekrar köyüne döndü. 
 
1994 yılının Şubat ayında, Bedran ve Hakim olarak tanınan itirafçı ve yanlarında bulunan sivil giyimli, telsizli iki-üç kişi köye gelip Mehmet Acar’ı gözaltına aldı. Mehmet Acar iki gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılmaması üzerine ailesi, kendileriyle aynı aşiretten olan korucubaşı Osman Demir’den yardım istedi. Osman Demir, oğlunu Mehmet Acar’ı sorması için ilçe jandarma komutanlığına gönderdi ve Mehmet Acar serbest bırakıldı. 
 
Eve dönen Mehmet Acar eşine "Beni yine alacaklar. Araya girenler olduğu için bıraktılar ama yine alacaklar ve kaybedecekler" dedi. Serbest kaldıktan iki gün sonra aynı şahıslar tekrar köye Mehmet Acar’ı almaya geldi. Mehmet Acar, olaya tanıklık etmesi için kardeşini çağırdı. Kardeşi Reşit Acar, oraya gittiğinde Hakim Güven arabanın içinde oturuyordu. Bedran kod adlı Adem Yakin Mehmet Acar’ı zorla arabaya bindirdi. Yakınlarına Mehmet Acar’ın ifadesini alıp serbest bırakacağız denildi. Reşit Acar, ağabeyi ile gitmek istedi ama izin verilmedi. 
 
O günden sonra Mehmet Acar'dan bir daha haber alınamadı. Bunun üzerine Mehmet Acar’ın ailesi tekrar korucu başı Osman Demir’den yardım istedi. Osman Demir, Mehmet Acar’ın durumunu sorması için oğlunu yeniden ilçe jandarmaya gönderdi. Ancak ilçe jandarmadan görevliler Mehmet Acar’ı gözaltına alıp serbest bıraktıktan sonra bir daha görmediklerini ve kendilerinin yeniden gözaltına alınmasına ilişkin bir talimatları olmadığını söyledi. Acar ailesi Mehmet Acar’ı aramaya devam etti. Bu aramalar sırasında birçok defa “aramayın, evinizde oturun yoksa aynı şey sizin de başınıza gelir,” şeklinde tehdit edildiler. Acar ailesi 2009 yılında Cizre Cumhuriyet Savcılığına başvurarak, olayla ilgili tanıkların adını verdi ve Mehmet Acar'ın zorla kaybedilmesiyle ilgili olduğunu düşündükleri Cemal Temizöz ve Abdülhakim Güven'in yargılanmalarını talep etti. Savcılığın 2009/430 dosya numarasına dahil ettiği soruşturma hala devam ediyor.”
 
Yapılan konuşmaların ardından Acar ve tüm kayıplar anısına 5 dakika oturma eylemi yapıldı.