DİYARBAKIR- İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 311’incisi gerçekleştirildi. Eylemde konuşan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Başbakan Davutoğlu'ndan bu coğrafyada yaşanan hukuk ayıplarının kapatılmasını, işlenen cinayetlerin açığa çıkarılmasını ve bu kirli ilişkilere bulaşmış görevli kim varsa deklere etmesini beklediklerini söyledi.
İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 311’incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Mezopotamyada Yakınlarını Kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Dayanışma Derneği (Diyar TUHAD-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, Din Adamları Derneği (DİAY-DER) üyeleri ile insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1994 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesinde gözaltında yargısız infaza kurban giden M.Tevfik Sincar’ın failleri sorulurken, Gazi katliamından sonra 21 Mart 1995'te Aksaray-Topkapı tramvayında gözaltına alındıktan sonra katledilen ve cenazesi yıllar sonra bulunan Hasan Ocak'ın katledilmesine ilişkin yargı sürecinde zaman aşımı tehlikesine dikkat çekildi. Zaman aşımına uğrama tehlikesi bulunan Ocak davası için kayıp yakınları açtıkları "Bu kez zaman aşımıyla kaybedilmeye çalışılıyor" pankartıyla tepkilerini gösterdi.
'Failler yerine bize dava açılıyor'
Eylemde bir konuşmada bulunan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, şu ana kadar hiçbir kaybın faillerinin bulunmadığını, adalet sağlanmadığını ve hala her gün yeni bir cinayetin yaşandığını ifade etti. Çocukların katledilerek devlet zihniyetinin değişmediğini dile getiren Bilici, "Devletin o kirli yüzünü gizleme tutumu devam ediyor. Kürdistan'da yaşanan vahşetin ortaya çıkarılması için bir adımın atıldığını görmedik. Hükümetler değişti ama hiçbirinin tutumu ve zihniyeti değişmedi" dedi.
Devletin geçmişiyle yüzleşmek yerine, insan hakları savunucuları üzerinde baskı kurulmak istendiğini kaydeden Bilici, "Bizlere karşı davalar açılıyor. Eren Keskin yoldaşımız, bu devletin çocukları katlettiğini, bu devletin vahşet yaptığını, yüzleşmesi gerektiğini söylediği için ceza aldı. İşte devletten tam da beklenen budur. Çünkü eğer bir devlet geçmişi ile hesaplaşmasa, o geçmişte yaşadığı vahşetlerin üzerine gitmezse, bu kirli cinayetleri yapanların üzerine gitmezse, tabi ki bu devlete yakışan budur. Tabi bizi yargılayacak ve engelleyecek" şeklinde konuştu.
Davutoğlu'na mesaj
Diyarbakır’a gelecek olan Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu işaret ederek konuşmasını sürdüren Bilici, “Davutoğlu'ndan bu coğrafyada yaşanan hukuk ve ayıplarının kapatılmasını, işlenen cinayetlerin açığa çıkarılmasını ve bu kirli ilişkilere bulaşmış görevli kim varsa deklere etmesini bekliyoruz” dedi.
Hasan Ocak'ın davası zaman aşımına uğrayacak!
Bilici'nin ardından konuşan ESP Diyarbakır İl Örgütü sözcüsü Ramazan Karakaya ise, dosyası zaman aşımına uğrayacak olan Hasan Ocak'ın davasına dikkat çekti. 21 Mart günü dosyanın zaman aşımına uğrayacağını kaydeden Karakaya, "Daha önce AİHM'de açılan davada Türkiye mahkum edildiği halde, Türkiye dosyayı kapatma yoluna gidiyor. Kenan Bilgin'in dosyasının kapandığı gibi Hasan Ocak'ın da dosyasını kapatmaya çalışıyorlar" dedi. Kamuoyuna bu konuda çağrıda bulunan Karakaya, dosyanın zaman aşımına uğramasına izin vermeyeceklerinin altını çizdi.
Karakaya'nın konuşmasını sonlandırması sonrası ise Mardin'in Nusaybin ilçesinde, 7 Temmuz 1994 yılında Özel Harekat polisleri tarafından evinin önünde katledilen M. Tevfik Sincar'ın hayat hikayesi, İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu üyesi Abdullah Zeytun tarafından okundu. Zeytun şunları belirtti: “07 Temmuz 1994 tarihinde Özel Hareket Polisleri tarafından evi basılan, ardından gözaltına alınan ve gözaltına alındığı gecenin sabahında evinin bahçesinde öldürülmüş bir şekilde bırakılan M.Tevfik Sincar, failleri hala yargı karşısında çıkarılmadı. Gözaltında yaşanan bu yargısız infaz olayın ayrıntılarını Sincar’ın annesi, 23 Ağustos 1994 tarihli Özgür Ülke gazetesine verdiği röportajda şöyle anlatıyor:
‘07 Temmuz 1994 tarihinde, Mardin’in Nusaybin ilçesi Kışla Mahallesi’nde bulunan evimize akşam saatlerinde, Özel Harekat Timleri tarafından baskın yapıldı. Yapılan bu baskında oğlumu M.Tevfik ve amcası Halil’i alıp götürdüler. Oğlumu hepimizin gözü önünde daha evin içindeyken darp etmeye başladılar. Evimize baskın yapanların bir kısmı sabaha kadar evimizde kalırken, bir kısmı ise oğlum ve kaynımı götürdüler. Sabaha kadar uyumadık.
Sabah saat 04.30’da, evimizin bahçesinden birkaç el silah sesi geldi ve arkasından evimize gelen Özel harekat timi Tevfik senin oğlun mu? diye sordu. Evet deyince ‘’oğlun bizimle çatışmaya girdi öldü, gelin görün” deyip dışarı çıktılar. Bende arkalarından çıktım. Oğlumu kanlar içersinde, evimizin bahçesine atmışlardı. Oğlumu gözaltına alındıktan sonra, işkenceyle öldürdüler. Zaten daha evin içersindeyken ona vurmaya başlamışlardı. Öldürttükten sonra bahçeye getirdiler. Evimizin bahçesine getirdikten sonra, ölüsünü taradılar. Çatışma süsü vermek istediler. Bizim gözümüzün önünde cesedinin üzerine silah koydular ve kameraya aldılar. Cenazeyi de alıp gömdüler.
Akşam TV haberlerinde, girdiği çatışma sonucu ‘terörist öldürüldü’ diye haberlerini izledik. Oğlumla birlikte gözaltına alınan kaynım Halil, 3 gün gözaltında serbest bırakıldı. Kaynım Halil defalarca Filistin askısına alınmıştı. Sağ elinin serçe parmağı kırılmış, iki kol dirseği ve omuz kemikleri yerinden çıkmıştı. Gördüğü işkencelerden dolayı ayakta duramıyordu’.”
Yapılan konuşmaların ardından, tüm kayıplar anısına 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.