DİYARBAKIR- İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 316’ncısı gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen üniversite öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın akıbeti soruldu.
İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 316’ncısı Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, insan hakları aktivistleri ve kayıp yakınları katıldı. Sağanak yağmur altında gerçekleşen eylemde, 1994 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen üniversite öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın akıbeti soruldu.
Oturma eyleminden önce bir konuşmada bulunan İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Av Abdullah Zeytun, adalet talebiyle gerçekleştirdikleri oturma eylemlerinde kayıpların kimler tarafından ve nasıl kaybedildiğine yönelik bilgiler vermelerine rağmen, devletin bu konuda bir adım atmadığını belirtti. İstanbul’da gerçekleşen Cumartesi Anneleri eyleminde, 40 yaşındaki Kiraz Şahin’in 20 yıla yakın kayıp arayışının ardından yaşamını yitirdiğini belirtti. Zeytun, tüm kayıp yakınlarına başsağlığı diledi.
‘Devlet arşivlerini açsın’
90’lı yıllarda yaşamını yitiren veya kayıp olan birçok kişinin, Dicle Haber Ajansı’nda (DİHA) dosya olarak yayınlanan bir haberde, bu kişilerin isimlerinin o tarihlere ait resmi belgelerde fişlendiğini belirten Zeytun “Devlet arşivinin bir kısmı gün yüzüne çıktı. 92’de Lice’de, Silvan’da, Bismil’de ve bazı ilçelerde kaybedilen kişilerin isimlerinin bulunduğu listeler ortaya çıktı. Bu insanların bir kısmı ya faili meçhule gitti, yada kaybedildi. Hepimiz biliyoruz ki, bütün kayıpların failleri ve ne şekilde kaybedildikleri devletin arşivlerinde mevcuttur” diye konuştu. Adaletin sağlanması için geçmişle yüzleşmenin önemine vurgu yapan Zeytun, devletin arşivlerini açması çağrısında bulundu.
‘Yasa tasarısı ile yeni kayıp olayları yaşanabilir’
90’lı yıllara ait binlerce kayıp insanın akıbetinin ortaya çıkarılması için devletin bir çaba içerisinde olması beklenirken, aksine çıkardığı yeni güvenlik paketleri yeni kayıp olaylarına zemin oluşturduğunu belirten Zeytun, “Biz kayıplarını arayan insanlar ve Kürdistan halkları olarak hükümete, iç güvenlik paketini derhal geri çekme çağrısında bulunuyoruz.
Gözaltında yer göstermeye götürüldü ve kaybedildi
Zeytun’un ardından, 28 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’da gözaltında kaybedilen üniversite öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın yakını Fırat Mercan, Aydınlar’ın kaybediliş hikayesini anlattı. Aydınlar’ın İstanbul’a üniversite öğrencisi iken, sokak ortasında sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alındığını söyleyen Mercan, Aydınlar’ın adliyeye çıkarılmadan önce yer göstermek bahanesiyle Beyoğlu’nda yaklaşık 20-30 polis eşliğinde bir eve götürüldüğünü, ancak bu tarihten sonra bir daha izine rastlanmadığını söyledi. Aydınlar’ın götürüldüğü evin ev sahibi ve görgü tanıklarının, Aydınlar’ın gözlerinin bağlı, dizlerinin ise kan içersinde olduğunu söylediklerini belirten Mercan, ancak polislerin kaçtığı şeklinde tutanak tuttuklarını söyledi.
‘Devlet yıllarca bu acıyla bizi terbiye etmeye çalıştı’
Gözaltında kaybedilmelerin bilinçli bir devlet politikası olduğunun altını çizen Mercan, devletin kayıp yakınlarını bu acıyla terbiye etmeye çalıştığı söyledi. Aydınlar’ı kaybedilmesinde ismi geçen polislerin ailelerine seslenen Mercan “Eşiniz, oğlunuz, babanız bizim kardeşimizi kaybetti. Bundan haberiniz var mı?” diye sordu.
Yapılan konuşmaların ardından, kayıp Cüneyt Aydınlar ve tüm kayıplar anısına 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.
Cüneyt Aydınlar kimdir?
Diyarbakır’lı ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 3. sınıfta okuyan Cüneyt Aydınlar, 18 Şubat 1994 tarihinde arkadaşı Kemal Göngü ile buluştuğu sırada, İstanbul Terörle Mücadele polisleri tarafından gözaltına alındı. Kendisiyle beraber 13 kişi daha gözaltına alındı. Ailenin başvurusu üzerine, Cüneyt’in gözaltında olduğu kabul edildi ve aileye 2 Mart’ta duruşmaya çıkartılacağı söylendi. Ancak Cüneyt, mahkemeye çıkarılmadı. Gözaltı süresi içersinde Cüneyt’e yer göstermeler yapıldı. 28 Şubat 1994 tarihinde Saat 19.30 sıralarında, Cihangir Kadirler Yokuşu Ekmekçiler Camii Sokağı’da bulunan bir evin önüne getirildi. Yer gösterme esnasında Cüneyt’in kaçtığı, ‘dur’ ihtarlarına rağmen durmadığı ve kovalandığı ama yakalanmadığı şeklinde polislerce tutanak hazırlandı. Konu ile ilgili araştırmalarda bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi avukatları, Cüneyt’in en son götürüldüğü eve gitti. Ev sahibi Esmer Bardakçı, Cüneyt’in çok kötü vaziyette olduğunu, ayakta duramadığı için onu sürekli ayakta tutmaya çalıştıklarını, Cüneyt’in kendisine “Teyze bu beni götürdükleri 25’inci ev. Ne yapmak istiyorlar anlayamadım” dediğini anlattı. Bardakçı, daha sonra polislerin eve gelip “Çocuk elimizden kaçtı, bunu imzala” dediklerini ve bir kâğıda bir şey yazdırıp, karakolda da parmak bastırdıklarını söyledi. Mahalledeki çocuklarla görüşün avukatlar, çocukların kendilerine polisin Cüneyt’i bir inşaata götürdüğünü ve daha sonrada da silah sesleri duyduklarını söylediklerini belirtti. Olayı soruşturan DGM Savcısı Aytaç Tolay, polisler’in kendisine Cüneyt’in kaçtığını ve yakalanamadığı şeklinde tutanakla bilgilendirmede bulunması üzerine, hazırlanan iddianamede Cüneyt Aydınlar’ın firari sanık olduğu belirtildi ve hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkartıldı.