Korucuların alıkoyduğu Gündem Gazetesi Muhabirinden 21 yıldır haber yok

14.03.2015

DİYARBAKIR- İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 318’incisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında haber takibi için gittiği Urfa’nın Siverek ilçesinde Bucak aşiretine mensup korucular tarafından kaybedilen Gündem Gazetesi Urfa Muhabiri Nazım Babaoğlu’nun akıbeti soruldu. 

 
İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 318’incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Üzerinde kayıpların fotoğraflarının bulunduğu ve “Onlar bir gece ansızın evlerinden alındılar ve bir daha geri dönmediler” yazılı dev pankartın açıldığı eyleme, İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, insan hakları aktivistleri ve kayıp yakınları katıldı. Eylemde, 1994 yılında haber takibi için gittiği Urfa’nın Siverek ilçesinde Bucak aşiretine mensup korucular tarafından kaybedilen Gündem Gazetesi Urfa Muhabiri Nazım Babaoğlu’nun akıbeti soruldu.
 
'Devlet paradigması değişmedikçe, adaletsizlik sürecek'
 
Oturma eyleminden önce bir konuşmada bulunan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 318 haftadır sürdürelen eylemlerine rağmen kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve belli faillerin yargılanması konusunda devletin hiçbir adım atmadığını söyledi. Devlet paradigmasının failleri koruyan bir anlayışa sahip olduğunu dile getiren Bilici, bu anlayış değişmediği takdirde kayıp ve faili meçhul cinayetler ile ilgili bir gelişmenin olmayacağının ve adaletsizliğini bu şekilde süreceğini ifade etti. 
 
'Bu bir faşizmdir'
 
“Bu bir faşizmdir” diyerek, TBMM’de kısmen geçirilen ve kamuoyunda ‘İç Güvenlik Paketi’ olarak bilinen yasa tasarısının insan hakları ve özgürlüklerin savucuları olarak alsa onaylamayacakların belirten Bilici, toplumsal ve kalıcı barış için yasa tasarısının tamamen geri çekilmesi çağrısından bulundu. Bilici yasa tasarısının kamu güvenliğini sağlamanın aksine, kamu düzeninin bozacak ve özgürlükleri tamamen ortadan kaldıracak bir içerik taşıdığını söyledi. Bilici, “Çünkü bunlar bize göre savaş hazırlıklarıdır. Çünkü bunlar bireysel ve kolektif hakları hiçe sayan, anti demokratik yasalardır. Tasarının geri kalan kısmının geri çekilmesinin aksine, meclisten geçirilen 62 yasa ile birlikte tümden geri çekilmesi çağrısında bulunuyoruz” diye konuştu. 
 
Bucak aşiretine mensup korucalar Babaoğlu'nu alıkoydu
 
Bilici’nin konuşmasının ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Üyesi Av Abdullah Zeytun, 1994 yılında Urfa’nın Siverek ilçesinde haber takibi sırasında Bucak aşiretine mensup korucular tarafından alıkonulan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Gündem Gazetesi Urfa Muhabiri Nazım Babaoğlu’nun hikayesini anlattı. Zeytun şunları belirtti. “1992 Mayıs ayında yayına başlayan Özgür Gündem gazetesinin Urfa bürosunda, 1992 yılı sonlarında büro elemanı olarak çalışmaya başlayan Nazım Babaoğlu, daha sonra muhabir oldu. 12 Mart 1994 tarihinde kaybolmadan bir kaç gün önce, Siverek'teki korucularla ilgili Urfa bürosunun yaptığı haber gazetede manşet oldu. “İşte tecavüzcü korucular” başlığıyla yayınlanan haberde, Bucak aşiretine bağlı korucuların bir kadın öğretmenin evini basarak hem öğretmene hem de evinde kalan kız kardeşine tecavüz ettikleri ve olayın ardından koruculardan bazılarının tutuklandığı anlatılıyordu. Haber Siverek'te bir devlet memuru ve Siverek Cezaevi Müdürü’ne, sanki Urfa'dan savcılıktan arıyormuş gibi teyit ettirilerek yayınlandı. Haber sonrasında gazetenin Urfa bürosu etrafında şüpheli kişilerin dolaşmaya başlaması üzerine, gazete personeli yedinci kattaki büronun pencerelerine demir parmaklık taktırdı. 
 
Siverek’te gazetenin dağıtımını yapan Murat Yoğunlu, 12 Mart sabahı Urfa büroyu "Burada çok önemli haber var, gelin" diye ısrarla aradı. Aldıkları tehditler ve Siverek’in durumu nedeniyle kimse gitmek istemese de Nazım, o sırada gazetenin Urfa temsilcisi tarafından Siverek’e gönderildi. Tanıkların ifadesine göre Nazım Babaoğlu o gün en son yerel bir matbaa civarında görüldü. Sonradan Murat Yoğunlu'dan öğrenildiğine göre korucular, Murat Yoğunlu'yu dağıtılacak gazetelerle yakalayıp, Sedat Bucak'ın Siverek'in çıkışında çiftlik evinin altında gözaltına aldı. Halk arasında Sedat Bucak’ın bilgisi dahilinde korucuların bu evde gözaltına aldıkları insanlara işkence yapıp sorguladıktan sonra öldürdüğü ve Fırat nehrine ya da kuyulara atarak kaybettikleri söylentileri yaygındı. Korucular Murat Yoğunlu'ya gazetenin abonelerini, Siverek'teki haber kaynaklarını ve ilişkilerini sordular; Sedat Bucak'ın zorlaması ile onun yanından gazete bürosuna telefon ettirdiler. Murat Yoğunlu daha sonra başka bir nedenle girdiği cezaevinde “Ben korkudan telefon ettim” diyerek yaşadıklarını ve Sedat Bucak’ın “Bakalım hangi delikanlı gelecek Özgür Gündem'den” dediğini anlattı.
 
Görgü tanıkları Babaoğlunun korucular tarafında alıkonulduğunu doğruladı
 
Sedat Bucak'ın evinin alt katındaki hücrelerde gözaltında olan başka kişiler Nazım Babaoğlu'nu görmüş, ona ne sorduklarını, ne yaptıklarını duymuşlardı. O günlerde Urfa'da HüseyinTaşkaya ve iki kişi daha yine korucular tarafından kaçırılarak kaybedilmişti. Kayıp olan kardeşini ararken Bucak’ların evinde Nazım'ı gören ve günler sonra gazetedeki resminden tanıyan Aziz Taşkaya, daha sonra kendisi Bucakların evindeyken getirilen Nazım Babaoğlu'nun kim olduğunu sorduğunda “Bu genç, gazeteci” cevabını aldığını ifade etti. Aynı yerde sorgulanıp bırakılan başkaları da gazeteye gelip bildiklerini anlattı. Murat Yoğunlu daha sonra anlattıkları ile bu bilgileri doğrulamış oldu. 
 
Nazım Babaoğlu’nun yirmi gün kadar Bucakların elinde sağ olarak kaldığı ve bir araçla Urfa’da gezdirilerek sorgulandığını görenler vardı. Bu duyumlar üzerine davacı olan baba Kemal Babaoğlu, polisler tarafından gözaltına alınıp tehdit edildi. O da diğer çocuklarını korumak amacıyla “Oğlumu kim kaçırdı ben bilmiyorum” şeklinde bir ifade verdi. Böylelikle soruşturma kapatılmış oldu. Aynı zamanda, Nazım Babaoğlu’nun babası ve annesi de bizzat gidip Sedat Bucak ile görüştü. Yaklaşık bir ay sonra Fırat Nehri'nin kenarında kimliksiz bir ceset bulundu. Nazım olabilir şüphesiyle gidip araştırmak isteyen aileye izin vermeyen emniyet yetkilileri, bulunan bedeni kimlik tespiti yapmadan kimsesizler mezarlığına gömdüler. Aileye zaman zaman gayri resmi şekilde Nazım’la ilgili tanıklıklar ulaşsa da, bu tanıklıkları resmiyete dökmeye kimse yanaşmadı. Son olarak birkaç sene evvel Erzurum cezaevinden A.S. adlı tutuklu, Urfa Barosu’na mektup yazarak “Nazım'ın kaçırıldığı dönemde ben Siverek'teydim, o dönemde ben adli suçlardan dolayı aranıyordum. Dolayısıyla beni de kendi amaçları için kullandılar, Nazım'ı biz kaçırdık, falan yerde gömdük” diyerek yer bilgisi verdi. Baro kanalıyla İHD Urfa Şubesi ve Savcılık gösterilen yerde yapılan kazıya katıldı. Kazıdan ufak tefek hayvanlara ait kemiklerin dışında bir şey çıkmayınca İHD, Erzurum'a bir heyet göndererek A.S. ile görüşmek istedi. Erzurum’da görüştükleri savcı, İHD heyetine A.S'nin akli dengesinin yerinde olmadığını ve kendisinin Trabzon'a gönderildiğini söyledi. A.S. mektubunda baskı altında olduğunu, ölüm tehdidi aldığını, kendisine çabuk ulaşılmasını istediğini yazdığı halde heyet bu kişiyle görüştürülmedi.
 
Murat Yoğunlu, Nazım Babaoğlu’nun ailesinin isteği üzerine iki sene kadar önce Diyarbakır Savcılığı’na başvurdu. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı henüz resmi olarak Murat Yoğunlu’nun ifadesini almış değil. Çünkü Murat Yoğunlu, ifadesini ancak can güvenliği sağlanırsa vereceğini söylüyor.”
 
Yapılan konuşmaların ardından, Nazım Babaoğlu ve tüm kayıplar anısına 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.