Kayıp yakınları 337. oturma eylemini gerçekleştirdi

25.07.2015

DİYARBAKIR- İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 337’ncisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında Mardin’in Kızıltepe İlçesi Tilzerin Köyünde bulunan evine kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen baskında alıkonulan ve ardından katledilen Mehmet Öncel ile köylüsü Mehmet Şirin Özkul’un faillerinin yargılanması ve cezalandırılması talep edildi. 

 
İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 337’ncisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Kayıp fotoğraflarının taşındığı eyleme, İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri ile kayıp yakınları katıldı. Eylemde, 1994 yılında Mardin’in Kızıltepe İlçesi Tilzerin Köyünde bulunan evine kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen baskında alıkonulan ve ardından katledilen Mehmet Öncel ile köylüsü Mehmet Şirin Özkul’un faillerinin yargılanması ve cezalandırılması talep edildi. 
 
‘Yargı mensupları adaleti sağlamadıkça, katliamlardan sorumludur’
 
Oturma eyleminde bir konuşma yapan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, eylemlerinin 337. haftasına ulaştığını hatırlatarak, devletin faillerin bulunması talebinin görmezden gelmesini eleştirdi. Her hafta kaybedilen ve katledilen insanların faillerini teşhir ettiklerini belirten Bilici, yargı organlarına “Anaları ve sivil toplum örgütlerini yargılayın ve yaptığımız eylemin ahlaki ve vicdani olmadığını söyleyin. Aksi takdirde siz yargı mensupları başta olmak üzere Kürdistan’da coğrafyasında işlenen bütün katliamlardan sorumlusunuz” diye konuştu. Bilici, devlet aklı ve siyasal iktidardan umutlarını kestiklerini belirterek, “Failleri yargılayıp adaleti sağlamak için mücadele etmedikleri sürece yargı organları da, aynı mekanizmanın içersindedir” diye belirtti.
 
Çatışma değil çözüm vurgusu
 
Güncel konularda da değerlendirmelerde bulunan Bilici, TSK’nın Kandil bölgesine yönelik gerçekleştirdiği hava bombardımanına tepki gösterdi. Bu şekilde binlerce kez operasyon düzenlendiğini, ancak bu güne dek bir sonuç alınmadığını kaydeden Bilici “ Sonuç, sıfır. Her iki tarafta da binlerce insan yatıyor. Daha kaç bin insan bu coğrafyada ölecek. Devlete sesleniyorum! Yüzlerce toplu mezar, binlerce kayıp var. Son otuz yılda binlerce insan tutuklandı. Yüzlercesi cezaevinde katledildi, öldürüldü. Yetmiyor mu bu? PKK’ye diyoruz ki, asker, polis kaçırdınız. Çözüm, yok. Her iki tarafa da sesleniyoruz. Yaşam hakkına saygı göstermek zorundasınız” diye konuştu.
 
‘Ne oldu da Öcalan tecrit uygulayıp, çözüm sürecini bitiriyorsunuz?’
 
Çok kaygı verici gelişmelerin yaşandığını ve çözüm süreci konusunda hükümet politikalarının yanlış olduğunu belirten Bilici “Eğer devlet Rojava’ya karşı tutumunu değiştirmiş olsaydı, IŞİD’e karşı tutumunu değiştirmiş olsaydı, çözüm sürecine yönelik gerekli hassasiyeti ve samimiyeti göstermiş olsaydı, bu gün bu noktaya gelinmezdi. Ne oldu da seçimden hemen sonra görüşmeleri kesiyor sunuz? Demokratik siyasetin önü açılmışken, Kürtler ısrarla meclise gidip siyaset yapmayı isterken, ne oldu da siz bunun önünü kesip, Sayın Öcalan üzerinde tecrit uygulayıp, çözüm sürecini bitiriyorsunuz?” diye sordu.
Katledilen Öncel ve Özkul’un hikayesi
 
Bilici’nin konuşması ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Üyesi Avukat Abdullah Zeytun,  1994 yılında Mardin’in Kızıltepe İlçesi Tilzerin Köyünde bulunan evine kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen baskında alıkonulan ve ardından katledilen Mehmet Öncel ile köylüsü Mehmet Şirin Özkul’un hikayesini anlattı. Mehmet Öncel oğlu Ramazan Öncel’in olayı ilişkin beyanlarını aktaran Zeytun şunları belirtti: “Faili Meçhul Cinayete Kurban giden Mehmet Öncel’in oğlu Ramazan Öncel’in olaya ilişkin beyanları şu şekildedir: ‘Devlet tarafından Köy Koruculuğu dayatıldığı için ve baskılar nedeniyle boşaltıldığı için, ikamet ettiğimiz Yamaç Köyünden Tizlerin Köyüne yerleşmek zorunda kaldık. Soyadını bilmediğim Ahmet adlı Üsteğmen babam Mehmet Öncel’i ‘Allah seni öldürmezse, ben seni öldüreceğim’ diye tehdit etti. Babam 3 kez gözaltına alındı. Bir seferinde de 1 ay gözaltında kaldı. Her gözaltında alınıp serbest bırakılması ardından, askerler tekrar babamı arıyorlardı.  Olay tarihinde gece Saat 01.00 sıralarında, beyaz Renault marka arabayla köye gelen sivil giyimli, ellerinde telsizli bulunan kişiler evimize baskın düzenlediler.  Yanlarına köylümüz olan Şirin Özkul’u da almışlardı. Babamı yataktan kaldırıp götürdüler. Köy halkı, köye 2 arabayla geldiklerini söylediler. Sabah Saat 07.00 sıralarında Kızıltepe’ye giden şoförler, babamın ve Şirin Özkul’un cesedini Teraşi mevkiinde yol kenarında buldular. Oradan cenazelerimizi aldık. Babamın cesedinde işkence izleri vardı. Alnına ve boynuna birer kurşun sıkılarak öldürülmüştü.”
 
Kayıp hikayesinin okunması ardından Öncel ve Özkul ile tüm kayıplar anısına 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.