DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi, Bakanlar Kurulu tarafından Sur ilçesinde yönelik alınan acele kamulaştırma kararına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, alınan kararın, kültürel bir soykırımla kentin belleğinin silinmeye çalışıldığı ve tarihi dokularının tehdit altında bırakılmaya çalışıldığı kaydedildi.
İHD Diyarbakır Şubesi, Bakanlar Kurulu tarafından Sur ilçesinde yönelik alınan acele kamulaştırma kararına ilişkin dernek binasında bir basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısına İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören ile Diyarbakır Şube yöneticileri Av Hatice Aslan ve Av Muhterem Süren katıldı.
7 kentin 23 ilçesinde insan hakları ihlal edildi, insanlık suçları işlendi
Basın toplantısında konuşan Bilici, 2015 yılının Ağustos ayından başlayarak 2016 Mart ayına kadar halen devam eden sokağa çıkma yasağı uygulamalarında, yüzlerce sivil yurttaşın yaşamını yitirdiğini, binlerce ev ve işyerinin kullanılamaz hale getirildiğini belirtti. 7 kentin 23 ilçesinde sayısız kez ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında, sıkıyönetim uygulamalarını aratmayan hukuk dışı ve insanlık suçu niteliğindeki görüntülere şahit olduklarını belirten Bilici “Yasakların sürdürüldüğü ilçelerde güvenlik güçleri tarafından ve kontrol mekanizmasından yoksun bir şekilde başlatılan operasyonlar sırasında, yüzbinlerce insan, konut ve kişi dokunulmazlığı, barınma, beslenme, sağlık, eğitim, haberleşme ve iletişim, işkence ve kötü muamele, hukuk dışı ev baskınları, haksız gözaltı ve tutuklanmalar, gösteri ve protesto hakkına yönelik müdahaleler gibi insan hakları ihlallerine maruz kalmıştır. Yine güvenlik güçleri tarafından icra edilen operasyonlar sırasında sivil insanlar hedef gözetilecek şekilde öldürülürken, birçok kez cenazelerin tahrip edilmesi, yakılması, sürüklenmesi ve çıplak teşhir edilmesi şeklinde insanlık suçları işlenmiştir.” diye konuştu.
‘Kamulaştırma kararı, mülkiyet hakkının ve ayrımcılık yasağının ihlalidir’
2002’den beri yönetimde bulanan AKP iktidarının OHAL’i kaldırmakla övündüğünü, ancak meşruluk kavramının gölgesine sığınarak belirlediği politikalarla şekillendirdiği sokağa çıkma yasaklarının, OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarının farklı bir vizyonla hayata geçirildiğinin fotoğrafı olduğunu kaydetti. OHAL döneminde köylerin yakılıp, boşaltılmasında olduğu gibi bu kez şehirlerin ağır silah ve patlayıcılarla talan edildiğini ifade eden Bilici, “Son olarak, Bakanlar Kurulu’nun 21 Mart 2016 tarih ve 2016/8659 sayılı kararıyla, Sur ilçesinin neredeyse tamamı hakkında “acele kamulaştırma” kararı alınmıştır. Sokağa çıkma yasaklarına dayanak olarak nasıl ki 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11 maddesinin C bendi gösterilmişse, Sur İlçesinin tamamına yakınının “acele kamulaştırılmasının” dayanağı olarak da Kamulaştırma Kanunun 27. Maddesi gösterilmiştir. Ancak, söz konusu hukuksuz uygulamaların “yasallık” kılıfına uydurulması, uluslararası mevzuatın ve evrensel hukuk değerlerinin ayaklar altına alınması sonucunu değiştirmemektedir. Evrensel hukuk bir tarafa, ulusal mevzuat dahi, idareye temel hak ve hürriyetleri keyfi bir şekilde ihlal etmeyi yasaklamıştır. Sur’un kamulaştırılması kararı açık bir şekilde “mülkiyet hakkının” ve “ayrımcılık yasağının” ihlalidir.” diye belirtti.
‘Yurttaşlar Tedip, Tenkil ve Tehcir politikası ile karşı karşıyadır’
Acele kamulaştırmanın, Şark Islahat Planının günümüzde uygulanan hali olduğuna işaret eden Bilici, “Yurttaşlar bir kez daha Tedip, Tenkil ve Tehcir politikası ile karşı karşıyadır. Operasyonların devam ettiği süreçte, hükümete yakın yayın organlarıyla bu projenin psikolojik zemini yaratılmış; Başbakanın açıklamış olduğu ‘Terörle Mücadele Master Planı’ ile teorisi ortaya konmuş, çatışmaların sona ermesiyle birlikte proje uygulanmaya başlanmıştır. Çatışmaların sona ermesiyle birlikte, yasak ilanının devam ettiği ilçede görülebilen tek faaliyet, güvenlik güçlerinin kontrolünde ilçede sağlam olan evlerin dahi yıkılarak kepçe ve kamyonlarla hafriyatların taşınmasıdır. Büyük bir bölümü köy yakma ve boşaltmaların yaşandığı 90’lı yıllarda yerinden göçertilmiş olan yurttaşlardır. Yurttaşlar, bir şekliyle yaşadıkları ruhsal ve ekonomik travmayı sığındıkları Sur ilçesinde bir şekilde kendi imkanlarıyla onarmaya çalışırken, ikinci bir travma ile karşı karşıya bırakılmışlardır.” diye belirtti.
‘Bir diğer fikir rant sağlamak’
Sur ilçesinde bulanan tarihi surların ve Hevsel Bahçelerinin “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne alındığını hatırlatan Bilici, “Listede bulanan yapıların korunmasına ilişkin yıllık 4 milyon dolarlık bir toplam fon desteği söz konusu iken ve Sur ilçesindeki yapıların acil onarım ihtiyacının bu fonlarla sağlanabileceği ortada iken, acele kamulaştırma kararının altında yatan bir diğer fikrin rant sağlamak olduğunu görmek mümkündür” dedi.
Bilici, kamulaştırma kararıyla Sur ilçesinde ikamet eden binlerce yurttaşın zorla yerinden edildiğini, kültürel bir soykırımla kentin belleğinin silinmeye çalışıldığını ve tarihi dokuların tehdit altında bırakıldığını ifade ederek, alınan bu kararın derhal iptal edilmesi çağrısında bulundu.