DİYARBAKIR- İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eyleminin 464’üncüsü gerçekleştirildi. Eylemde, 2003 yılında Muş’ta Murat Nehri kıyısında elleri bağlı, ağzı bantlı bir halde cenazesi bulunan Sıddık Kaya’nın faillerinin bulunup cezalandırılması talep edildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri oturma eyleminin 464’üncüsünü gerçekleştirdi. Diyarbakır Valiliği tarafından Koşuyolu Parkı’ndaki İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirilmesine izin verilmeyen eylem, geçmiş haftalarda olduğu gibi İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, kayıp yakınları, barış anneleri ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 2003 yılında Muş’ta Murat Nehri kıyısında elleri bağlı, ağzı bantlı bir halde cenazesi bulunan Sıddık Kaya’nın faillerinin bulunup cezalandırılması talep edildi.
‘Roboski katlimanın failleri gayet açık ve net’
Eylemde bir konuşma yapan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 20 Aralık 2011 tarihinde Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyü’de savaş uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanda yaşamını yitiren 19’u çocuk 34 yurttaş anarak, aradan geçen 6 yıla rağmen katliamın faillerin hala bulunamadığını söyledi. “Failler gayet net, gayet açık” diyerek konuşmasını sürdüren Bilici “ Savaş uçaklarıyla bombalandılar. Bu savaş uçaklarının kullanan kim, kimler emir vermiş, hepsi belli ve kayıtlıdır. Ama buna rağmen Türkiye Cumhuriyeti devleti ısrarla bu katliam üzerine gitmiyor, yüzleşmiyor. Kuşkusuz bu ve buna benzer birçok katliam bu ülkede yaşanmıştır. Bu katliamları gerçekleştirenler, halkın zihninde mahkum edilmiştir. Ancak Roboski ve diğer katliamların failleri yargı önüne çıkarılıncaya kadar, biz bunun takipçisi olacağız. Unutmayacağız, unutturmayacağız.” diye konuştu. Roboski Katliamına ilişkin Türkiye’de bütün iç hukuk yolları tükendiğini söyleyen Bilici “Hiçbir yargı mekanizması, bununla yüzleşme cesareti gösteremedi ve davayı kapatmaya çalıştılar. Ama bu öyle kolay bir iş değil. 34 can katledilmiştir. Failleri açık olmasına rağmen, yargı önüne çıkarılmamıştır. İnsan Hakları Derneği olarak bizler, bunun takipçisi olacağız.” diye konuştu.
‘Yargı görevini yerine getirmedi’
2017 yılında kayıpların akıbetinin bulunması için yargının görevini yerine getirmediğini söyleyen Bilici “2017 yılında bir tane bile faili meçhul cinayetin -ki faili belli olan cinayetlerdir- ortaya çıkarılması için yargı görevini yerine getirmedi, üzerine düşeni yapmadı. Devleti koruma görevini üstlendi. Gerçek adaletin ortaya çıkması konusunda sessizliğini korudu. Birçok dosya zamanaşımın uğratıldı, cezasızlık politikası uygulamaya konuldu.” diye belirtti.
Cenazesi 5 ay sonra nehir kenarında bulundu
Bilici’nin ardından İHD Diyarbakır Şube yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Hasan Yalçın, 24 Nisan 2003 tarihinde Muş’ta Murat Nehri kıyısında elleri bağlı, ağzı bantlı bir halde cenazesi bulunan Sıddık Kaya’nın hikayesini anlattı. Yalçın şunları belirtti. 20 Kasım 2002 tarihinde kaybolan Sıddık Kaya’nın babası Tekdemir Kaya’nın beyanlarına göre; Astsubay Celal Şan ve Sıddık Kaya arasında sık sık yüz yüze ve telefonla görüşmeler gerçekleştirildiği tespit edilmiş. Astsubay Celal Şan beyanlarında, Karapınar köyüne gidiş gelişlerde güvenlik birimlerine yardımcı olmak üzere bu şahısla irtibat kurduğunu ve bu amaçla kendisiyle zaman zaman görüştüğünü beyan etmiştir. Varto’ da ikamet eden Kaya’nın kız kardeşi Herdem Şengül; “ağabeyim 19 Kasım 2002 tarihinde bize geldi. Yeşil kart için geldiğini sağlık sorunları nedeniyle Erzurum’a gideceğini belirtti. O akşam bizde kalmadı bir gün sonra iftar saatinde bize geldi. İftarını yaptı, bana bir zarf içinde miktarını bilmediğim parasını teslim etti. Saat 17.00 sıralarında cep telefonu ile arandı Türkçe konuştu “tamam geliyorum” dedi. Ben merak etim ve ısrarla nereye gittiğini sordum söylemek istemedi ancak ısrar edince “Celal astsubaydı, beraber köprüye kadar gidip geleceğim korkma ben tuzağa düşmem. Kimseye de bir şey söyleme” dedi. Gecikince merak ettim birkaç kez cep telefonunu aradım ancak ulaşılamıyordu. Bunun üzerine sabah saat: 05.00’te aileme haber verdim.” dedi. Ailenin yaptığı tüm başvurular neticesiz kalırken, İnsan Hakları Derneği ve dönemin Meclis İnceleme Komisyonunun da yapmış olduğu çalışmalar sonuçsuz kalır. Sıddık Kaya’nın cenazesi 24 Nisan 2003 tarihinde, Murat nehrinin kıyısında bulunur; bulunduğunda ağzı bantlı, elleri bağlı haldedir. Muş Devlet hastanesine kaldırılan Sıddık Kaya’nın cenazesini İHD yöneticileri de görür. Ceset çürümeye yüz tutmuştur. Sıddık Kaya'nın ailesi, Sıddık Kaya daha önce kangren olduğu için, kesilen ayak parmağından cenazeyi teşhis eder.”
Yapılan açıklamanın ardından kayıp yakınları, beş dakikalık oturma eyleminde bulundu.