DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 509’üncusu gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında Diyarbakır’da 1994 yılında Diyarbakır’da gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Ali Tekdağ’ın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 509’üncusu, Valiliğin kayıp eylemlerini yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Eylemden önce şube binasının bulunduğu sokağın tamamen ve Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtının polis tarafından abluka altına alındığı görüldü. Şube binasında gerçekleşen ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Diyarbakır şube yöneticileri ve üyeleri, İHD Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceröen, KESK Şubeler Platformu, Barış Anneleri Meclisi Üyeleri, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1994 yılında Diyarbakır’da 1994 yılında Diyarbakır’da gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Ali Tekdağ’ın akıbeti soruldu.
“Yargı mensuplarına soruyoruz: Vicdanınız gerçekten rahat mı?”
Eylemde bir konuşmada bulunan İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Adnan Örhan, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması amacıyla vermiş oldukları mücadelenin sonuç alıncaya kadar devam edeceğini söyledi. Kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması için vermiş oldukları mücadelenin aynı zamanda bir demokrasi ve hak mücadelesi olduğunun altını çizerek konuşmasını sürdüren Örhan “Çünkü şunu belirtiyoruz. Biz kayıp yakınları kayıplarımızın başına ne getirildiyse açığa çıkarılmadığı sürece, bu ülkede demokrasiden bahsetmek kesinlikle mümkün değildir. Geçmiş yıllarda yakınlarımızın başına getirilen felaketlerden sonra, nasıl kaybettirildiklerini şahitleriyle ispatlı bir şekilde belgeledik ve savcılıklara suç duyurularında bulunduk. Maalesef geçmişten günümüze binlerce kayıp başvurusuna rağmen hiçbir fail yargılanmadı, ya da yargılandıysa bile hiçbir fail cezalandırılmadı. Yargı önüne çıkarılan failler de, beraat ettirildi. Onları beraat eden yargı mensuplarının şunu sormak istiyoruz. Sizin vicdanınız gerçekten rahat mı?” diye konuştu.
24 yıl önce gözaltında kaybedilen Ali Tekdağ'ın akıbeti soruldu
Örhan daha sonra, 13 Kasım 1994 tarihinde Diyarbakır’da gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Ali Tekdağ’ın akıbeti soruldu. Ali Tekdağ’ın hikayesini, Ali Tekdağ’ın eşi Hatice Tekdağ'ın olaya ilişkin anlatımlarıyla paylaştı.
Hatice Tekdağ: 13 Kasım 1994 günü evden beraber çıktık ve Dağkapı Şekerbank’a kadar dolmuşla gittik. Sonra Ali, ‘5 dakikalık bir işim var döneceğim sen bekle’ dedi. Yaklaşık 15 dakika sonra geldi. Fakat yanımda durmayarak geçti. ‘Ali’ diye seslendim. Bana eliyle ‘git’ diye işaret etti. Sivil silahlı 3-4 kişi arkasından gidiyordu. Eşim bir köşeyi dönmek üzereyken koşmaya başladı. Arkasından silahlı kişiler ateş etmeye başladı. Eşim kendisini yere attı. Aynı kişiler eşimin ceketini çıkarıp kafasına sardılar. Orada bulunan bir binanın içine soktular. 10 dakika sonra beyaz bir minibüs geldi. Minibüse bindirip, çevik kuvvet yönünde hareket ettiler.
Bu olaylar olurken, bankanın önünde askerler ve bir trafik polisi vardı. Ateş edilmesine karşın bu şahıslar hiç karışmadı. Ertesi gün DGM savcılığına dilekçe ile başvurdum, ‘bu olay yenidir sonra gel’ dediler. Ben bir hafta beklemeden, 3 gün sonra tekrar gittim. Ondan sonra her gün gittim. Yaklaşık 2 ay sonra, kapıdaki polis her gün gelmeme kızarak, bir gün beni savcılığa çıkardı. Savcı ‘bana şahit göster’ dedi. Ben de ‘şahit benim’ dedim. Kızımı ve beni, odadan dışarı çıkardı. Bir yere telefon etti ve tekrar bizi odaya çağırdı. ‘Telefon ettim bizde değilmiş’ dedi.
‘Beni öldürecekler aileme söyleyin’ diye bağırıyordu
Aynı sıralarda Diyarbakır Cezaevinde tutuklu bulunan Seyfettin Demir, Özgür Gündem Gazetesine ‘ben Ali Tekdağ ile birlikte gözaltındaydım. Ali ‘beni öldürecekler aileme söyleyin diye bağırıyordu’ şeklinde bir açıklama yapmış. Bunun üzerine tekrar savcıya gittik. Savcı ‘burada Seyfettin Demir’in dosyası var, ama Ali Tekdağ diye birine ait dosya yok’ dedi. Bu girişimden sonra ev adresimi aldılar ve ‘bir daha buraya gelme’ dediler. O zamandan bu yana hiç bilgi alamadım.
“19 kez gözaltına aldılar, 20’incisin de bir daha bırakmadılar”
Daha sonra Kürtçe bir konuşma yapan Ali Tekdağ’ın ablası İffet Mutaş ise, “Ali Tekdağ bir kez değil, tam 19 kez gözaltına alındı. Benim evime geldiğinde bile, sanki eve baskın yapacaklarını düşünüyordu. Evlerimize baskın yapıyorlardı. Bize ve çocuklarımıza işkence yapıyorlardı. Hiç rahat vermiyorlardı bize, sürekli ‘Ali Tekdağ nerede’ diye soruyorlardı. Eşim işe gidiyordu, yolda yoluna kesip işkence ediyorlardı, ‘Ali Tekdağ nerede’ diye soruyorlardı. Böyle böyle Ali Tekdağ’ı 19 kez gözaltına alıp bıraktılar. Ancak 20. kez aldıklarında bir daha bırakmadılar. 13 Kasım 1994 günü yanında eşi varken, Ali’yi götürdüler. Gezdirdiler, işkence ettiler. 6 ay boyunca ellerindeydi, işkence gördü” diye konuştu.
Yapılan konuşmaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.