DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 523’üncüsü gerçekleştirildi. Eylemde, 1993 yılında faili meçhul saldırı sonucu katledilen Mehmet Tekdağ ile 1994 yılında gözaltında kaybedilen Ali Tekdağ’ın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 523’üncüsü, Valiliğin kayıp eylemlerini 24 haftadır yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Eylemden önce şube binasının bulunduğu sokağın polis tarafından abluka altına alındığı görüldü. Şube binasında gerçekleşen ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Şube yönetici ve üyeleri, İHD Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın, TMMOB İç Mimarlar Odası Diyarbakır İl Temsilcisi Hasan Pekdoğan, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1993 yılında faili meçhul saldırı sonucu katledilen Mehmet Tekdağ ile 1994 yılında gözaltında kaybedilen Ali Tekdağ’ın akıbeti soruldu.
“Toplumsal mutabakat ve barış; hakikatler ve yüzleşme ortaya çıkar”
Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Yönetici ve Kayıp Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın, oturma etkinliğimizin 523. haftasında olduklarını ve insan hakları savunucuları olarak geçmiş tarihlerde gözaltında zorla kaybettirilen kayıpların akıbetinin ortaya çıkartılması ve faillerin yargılanması için uzun yıllardır kamusal alanda mücadelelerini kesintisiz bir şekilde sürdürdüklerini belirtti. Tek talebin adalet, hakikat ve geçmişle yüzleşme olduğuna vurgu yapan Yalçın, “Çünkü şuna inanıyoruz ki toplumsal bir mutabakat ile barışın sağlanması ancak hakikatlerin ortaya çıkması ve geçmişle yüzleşmenin gerçekleşmesi neticesinde ortaya çıkabilir. Toplumumuzda katmerleşmiş onlarca yıllık acıların hafiflemesi ancak hakikatleri ortaya çıkartmakla mümkün olabilir.” diye kaydeti.
“Siyasal iktidar, kayıp olaylarının aydınlatılması için pozitif yükümlülüklerini yerine getirmemiştir”
Guatemala, Güney Afrika, Arjantin, Şili, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti ve daha birçok dünya devletinin geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlalleri ile bağımsız yapıları kurarak yüzleşebildiğini ve toplumsal bir adaleti tesis edebildiğini söyleyen Yalçın “Gerçekten 90’lı yıllara mercek tuttuğumuzda hep birlikte görürüz ki bölgemizde hukuk dışılığın yaratmış olduğu paramiliter güçler, büyük bir korku dalgası yayarak kayıp yakınlarının ölüsüne kavuşmasına fırsat vermemiştir. Yine bir kez daha ifade etmek gerekir ki yaşanan bu ağır insan hakları ihlallerinde devlet ve siyasal iktidar, ne yazık ki olayların aydınlatması yönünde pozitif yükümlülüğünü yerine getirmeyerek adeta failleri cesaretlendirmiş ve yeni kayıp vakalarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kayıplarımızın dava dosyalarında yer alan birçok somut belge ve tanık beyanına rağmen devlet, yargı erkiyle failleri aklayarak cezasızlık politikasına destek olmuştur. Bu durum kayıp yakınlarının dinmeyen acısını katbekat artırmıştır” diye belirtti.
“Zorla kaybedilme vakaları, insanlığı karşı suçtur”
Yalçın’ın ardından söz alan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, kayıp yakınlarının yasaklamalarla eylemlerinin kapalı alanlara sıkıştırılmasının ve bu şekilde ortaya çıkan fotoğrafın, demokrasi, özgürlükler ve adaletinin olmadığının aynası olduğunu söyledi. Herkesin önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri hakkına sahip olduğunun anayasada yazılı olduğunu belirten Tanrıkulu “ Cumartesi anneleri Diyarbakır’da, Yüksekova’da, Cizre’de, İstanbul’da şiddete başvurmadan sessiz bir biçimde 25 yıldır yaslarını devam ettiriyorlardı. Ancak 700 haftada İstanbul Galatasaray Meydanı’nda ve Diyarbakır Koşuyolu Parkı’nda yasaklanarak, adalet arayışını bu gün bu salonda sürdürmek zorunda kaldılar. Bu tablo Adalet ve Kalkınma Partisinin yarattığı bir tablodur. Ayrıca şunu belirtmek istiyorum. Zorla kaybetme politikası, bir derin devlet politikası olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından devir alındı. Ankara Etimesgut’ta 41 ve 43 yaşlarında 2 yurttaşın gözaltına alındığı iddiası var. Birisi Yasin Oğan. Eşiyle konuştuk, 41 yaşında ve yaklaşık 40 kişi tarafından gözaltına alınmış. 4 günlük bir zaman geçti ve o günden beri kendisinden haber alınamıyor. Avukatlarına ve yakınlarına herhangi bir bilgi paylaşılmamaktadır. Derhal açıklama yapmak zorundasınız. Zorla kaybedilme vakaları, insanlığı karşı suçtur. Zaman aşımı yoktur. Kayıpların akıbeti konusunda yargılanacaksınız” diye konuştu.
Katledilen ve kaybedilen kardeşlerinin faillerini sordu
Ardından 1993 yılında faili meçhul saldırı sonucu katledilen Mehmet Tekdağ ile 1994 yılında gözaltında kaybedilen Ali Tekdağ’ın hikayelerini, ablaları iffet Mutaş anlattı. 1993 yılında kardeşi Mehmet Tekdağ’ın öğleden sonra işlettiği pastaneye gittiği sırada silahlı saldırıya uğradığını söyleyen Mutaş, yaralı olarak götürüldüğü hastanede polis tarafından ameliyat edildiğinin engellendiğini ve bu yüzden yaşamını yitirdiğini söyledi. Diğer kardeşi Ali Tekdağ’ın ise gözaltında kaybedildiğini belirten Mutaş “Bu dünyada sağ olduğum sürece onların peşinde olacağım. Onları unutmayacağım. Hakkımızı helal etmiyoruz. 2 kardeşimiz vardı, 2’sini de götürdüler. Şimdi 4 kız kardeşimiz, ama erkek kardeşimiz yok” diye konuştu.
Yapılan konuşmaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.