DİYARBAKIR – İnsan Hakları Derneği verilerine göre, geçtiğimiz yıl 67 kişi polisin ajanlık dayatmasına maruz kaldı. Kişilerin baskı ve tehdit, maddi vaatler, suç dosyalarının silinmesi veya kamu çalışanı yakınlarının işine son verilmesi gibi “farklı yöntemlerle” ajanlaştırılmaya çalışıldığını söyleyen İHD yöneticisi Av. Yakup Güven, bu tür dayatmalara maruz kalanlara hukuki destek sunduklarını belirtti.
Baskı ve tehditle sonuç alınamaması halinde kişilerin maddi kazanç, suç dosyalarının silinmesi veya kamu çalışanı yakınlarının işine son verilmesi gibi “farklı yöntemlerle” ajanlaştırılmaya çalışıldığını söyleyen İHD yöneticisi Av. Yakup Güven, bu tür dayatmalara maruz kalanlara hukuki destek sunduklarını belirtti.
Son aylarda Türkiye'nin farklı yerlerinde yaşayan birçok kişi, kimi zaman gübegündüz sokak ortasında polis tarafından alıkonulup, tehdit ve şantaj yoluyla muhbirlik dayatmasına maruz kaldığı gerekçesiyle İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) başvurdu. Derneğin bu konudaki verilerine göre, 2018 yılında 44 kişi ajanlık dayatmasına maruz kaldığını belirterek, derneğin İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve İzmir başta olmak üzere birçok kentteki şubelerine doğrudan başvuru yaptı. 23 kişi ise muhbirlik dayatmasına maruz kaldığını basın yoluyla duyurdu.
Yapılan başvurular ve basın yoluyla duyurulan ajanlık dayatmaları üzerine İHD ilk defa "Baskı ve tehdit yöntemleriyle ifade alma, mülakat yapma, ajanlaştırma ve kaçırma olaylarıyla ilgili özel rapor" hazırlamak durumunda kaldı.
İHD Diyarbakır Şubesi İşkence ve Kötü Muamele Komisyonu Üyesi olan Avukat Yakup Güven, geçtiğimiz yıl sadece şubelerine alıkonulup, ajanlaştırma dayatması yapılan 25-40 yaş aralığındaki 20 kişinin başvurduğu bilgisini paylaştı.
ÖNCE TAKİP SONRA ZORLA ALIKOYMA
Başvuru yapan bu kişilerin siyasi parti, sivil toplum kuruluşu üyesi ve kırsal kesimde yaşayan yurttaşlar olduğunu belirten Av. Güven, yaşanan vakalarda hedef olarak belirlenen kişinin önce takip edildiğini, sonra alıkonulduğunu kaydetti.
Polisler tarafından bir süre takip edilen kişilerin daha sonra herhangi yasal tebligat yapılmadan olmadan genelde akşam ve gece saatlerinde zorla alıkonulup, sivil yada zırhlı polis araçlarına bindirildiğini aktaran Güven, şunları söyledi: "Genelde birkaç saat süren şehir turu yapıldıktan sonra kent merkezinden uzak bir yere götürüyorlar. Kaçırdıkları insanları önce tehdit ediyorlar. Mağdurlar hayatları ve cezaevi ile tehdit ediliyorlar. Kamu kuruluşlarında çalışan ailesinden kişilerin işine son verilmesi ile tehdit ediliyorlar. Bu tehditleri yaparken aile bireylerinin neredeyse tüm bilgilerini kaçırdıkları kişiye anlatıyorlar. Kardeşin şurada, ağabeyin burada çalışıyor, baban ve oğlun şuan şu şehirde diye korkuyu somutlaştırmaya çalışıyorlar. Daha sonra ise mağdur üzerinde gerçekleşmesi muhtemel bir tehditte bulunuyorlar.” Av. Güven, kaçırılan kişilerin bu tehditler karşısında boyun eğmemesi halinde ise bu kez “farklı yöntemler”in devreye sokulduğunu ifade etti. Bunlardan birinin maddi kazanç teklifi olduğunu dile getiren Güven, kendilerine yapılan başvuruların tümünün mağdurların bu şekilde beyanda bulunduğunu aktardı.
‘SAYI ÇOK DAHA FAZLA!’
Güven, diğer bir yöntemin ise kentin özellikle ekonomik olarak yoksul kesiminin yaşadığı ve adli suç vakalarının çokça görüldüğü mahallelerdeki gençlerin "suç dosyalarını silme” vaadiyle muhbirleştirilmeye çalışılması olduğunu söyledi. Derneklerine yapılan başvurular bu yönlü olsa da, ajanlık dayatmalarına maruz kalıp çeşitli kaygılardan dolayı bunu açıklamayan çok daha fazla kişi olduğunu tahmin ettiklerini kaydeden Güven, "Kentte darbe girişimi sonrası sivil toplum kuruluşlarına, siyasi partilere ve basın çalışanlarına yönelik büyük bir baskı söz konusu. Ajanlaştırma faaliyetinin de aynı oranda ivme kazanarak arttığını söyleyebiliriz. Kırsalda yaşayan yurttaşlara ise, şayet PKK'de bir yakınları varsa, yakınlarınızı sağ bir şekilde geri getiririz sözü veriliyor. Yine ölüm tehdidi bununla beraber yaşam alanını kısıtlama, yaşam alanı tanımama tehditlerini görüyoruz. Ajanlaştırma dayatmasıyla kaçırılan kişilerin bize yapılan başvurularının çok çok üzerinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz" dedi.
Muhbirleştirme faaliyetleri ile muhalif kesimler üzerindeki baskının arttırılmak istendiğini söyleyen Güven, "Toplumda muhalif kimlik taşıyan tüm çevrelere yoğun bir baskı durumu ile karşı karşıyayız. Bu baskı ile toplumda bir sindirilme vuku buldu. Ancak tehdit edilerek sessiz kalmaya zorlanan kesimlerin yanında iktidarın tüm baskı araçlarına karşı sesini yükseltmeye çalışan bir kesim de var” diye belirtti.
DERNEK HUKUKİ DESTEK VERİYOR
Farklı şekillerde kolluk kuvvetlerinin ajanlık dayatmasına maruz kalanlara hukuki destek sağladıklarını belirten Av. Güven, bu yönlü zorlama ile karşılaşan kişileri hukuki desrek almak üzere derneklerine başvuru yapmaya çağırdı.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı (MA)