DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 525’incisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan üniversite öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 525’incisi , Valiliğin kayıp eylemlerini 26 haftadır yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Eylemden önce şube binasının bulunduğu sokağın polis tarafından abluka altına alındığı görüldü. Şube binasında gerçekleşen ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Genel Başkan Yardımcısı Rehşan Bataray Saman, Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, MYK Üyesi Mehmet Raci Bilici, Diyarbakır Şube yönetici ve üyeleri, Arjantin Plaza De Mayo annelerinden Nora Cortinas, HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adayı Adnan Selçuk Mızraklı, Kayapınar Belediyesi Eş Başkan Adayları Kezban Yılmaz ve Necati Pirinçcioğlu, Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP) aktivistleri, TMMOB İç Mimarlar Odası Diyarbakır İl Temsilcisi Hasan Pekdoğan, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 20 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınmayan üniversite öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın akıbeti soruldu.
“Bu mücadelede yaşamını yitirenler oldu, yükümüz ağır”
Eylemde konuşan İHD Eş Genel Başkan Yardımcısı Rehşan Bataray Saman, uzun yıllar boyunca kayıp yakınları tarafından bu mücadelenin verildiğini, zaman içinde yakınlarını kaybedenlerin bu mücadeleye dahil olduğunu ve bu mücadele içerisinde yakınlarını bulamadan yaşamını yitirenlerin olduğunu söyleyerek “ Yükümüz çok ağır. Bütün baskılara ve yıldırmalara rağmen, inatla ve ısrarla anneler ve kurumlar burada olmaya devam edeceğiz. İki gün önce Kemal Kurkut’un yaşamını yitirmesine ilişkin görülen mahkemede, raporlarla faili tespit edildi. Ancak maalesef Kemal Kurkut’un katilleri görevlerini sürdürmekte ve aramızda dolaşmaya devam ediyor. Yine Tahir Elçi’nin katilleri aramızda dolaşmaya devam ediyor. Devletin cezasızlık konusunda çok uzun yıllardır yürüttüğü politikayı biliyoruz. Özellikle yargı elliyle ısrarla güvenlik güçlerine karşı cezasızlık politikasının yürütüldüğünü görüyoruz. Bu cezasızlık politikası bitene kadar, kayıpların failleri ve akıbetlleri belli olana kadar biz burada olacağız” diye konuştu.
“Bir şeyler değiştiyse hayatımızda kadınların mücadelesiyle oldu”
Bataray annelerin ve kadınların yürüttüğü kararlı mücadeleyi ise şu sözlerle anlattı, “Biliyoruz ki hem ülkemizde hem diğer ülkelerde en korkusuz, kararlı ve büyük mücadeleyi kadınlar yürüttü. Biliyoruz ki eğer bir şeyler değiştiyse hayatımızda, bir şeylerde adım atabildiysek bundan sonra kadınların mücadelesiyle olacak. Bu konuda kadınlar ve anneler mücadelede öncü olmaya devam ediyor.”
“Türkiye yasalarında tecrite yer yok”
Leyla Güven’in başlatmış olduğu açlık grevi eyleminin farklı tarihlerde bütün cezaevlerine yayıldığını hatırlatan Bataray, “ Açlık grevleri kritik aşamada ve telafisi olmayan sonuçlar doğurabilir. Bu konuda ilgili yetkilileri duyarlı olmaya ve adım atmaya çağırıyoruz. Gerçekten tek talepleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi yasalarını uygulamasıdır. Her halde dünyanın başka hiçbir yerinde insanlar kendi yasalarının uygulanması için açlık grevine girmezler. Bizlerin İHD olarak ezelden beri açlık grevlerine karşı görüş ve tavrımız bellidir. İnsanlar kendi hür iradeleriyle açlık grevine girdiler ve tamamen hukuki talepleri var. Çünkü tecritin Türkiye yasalarında uygulamasının yeri yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi yasasına aykırı uygulamalardır” şeklinde konuştu.
8 Mart Haftasına girdiklerini anımsatan Bataray, “ Özellikle Cumartesi Anneleri ve Kayıp Annelerinin birlikte mücadele ettikleri, dayanışma içinde oldukları ve mücadeleleri birbirine örnek ve destek olan Plaza De Mayo Annelerinden Nora Cortinas aramızda bulunuyor. Onların mücaleleri bize hep destek ve yol gösterici oldu” ifadelerine yer verdi.
“Biz kaybedilen çocuklarımız için buradayız”
Bataray Saman’ın ardından konuşan Plaza De Mayo annesi Nora Cortinas ise, “Burada sizinle dayanışmaya geldim. Buraya gelirken de Arjantin’deki Plaza De Mayo Annelerinden dayanışma duygularını getirdim. Bizde orada hafıza için, gerçek için adalet için mücadele yürütüyoruz. Aynı zamanda buraya Leyla Güven ve cezaevlerinde açlık grevinde olanlarla dayanışmaya geldim. Açlık grevi eylemcileri, bu direnişçilerini hem toprakları hem özgürlükleri hem de Öcalan’a uygulanan tecridi kırmak için bu mücadeleyi yürütüyorlar. Bütün Mayıs Meydanı anneleri adına hepinizi tek tek kucaklıyorum. Ve Barış Annelerine de şunu söylemek istiyorum, biz kaybedilen suikaste kurban giden çocuklarımız için, onlara duyduğumuz sevgi için buradayız. Ve bu mücadelede de birlikteyiz.” diye kaydetti.
Gözaltında kaybedilen Aydınlar’ın akıbeti soruldu
Ardından da 20 Şubat 1994 tarihinde İstanbul’da gözaltında kaybedilen üniversite öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın hikayesi, Aydınlar’ın teyzesi Nuray Barçin tarafından anlatıldı. Barçin şunları belirtti: “Cüneyt Aydınlar, 90’ların başında Diyarbakır’daki ailesinin yanından üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiydi. 20 Şubat 1994 tarihinde bir arkadaşı ile buluşmak için Bakırköy/ İncirli’de bulunan / Ömür Durağına gitti. Burada Terörle Mücadele polisleri tarafından bir operasyon kapsamında gözaltına alındı. Bu operasyonda gözaltına alınan on dört kişi gibi Cüneyt de Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Yedi gün kayıt dışı gözaltında tutulduktan sonra 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltı kaydı yapıldı. 28 Şubat 1994 günü akşam saatlerinde, Terörle Mücadele Şubesinde görevli polisler Cüneyt’i Beyoğlu Çukurcuma Kadirler Yokuşu’na getirdi. Mahalle sakinleri otuz kadar polis eşliğinde elleri kelepçeli olarak getirilen Cüneyt’in kanlar içinde olduğunu, bir bacağının kırık olduğunu ve ayakta duramadığını gördüler.Polisler, mahalle sakinlerinin “yürüyemez halde” olduğunu söyledikleri Cüneyt’in yer gösterme esnasında "Dur" ihtarına uymayarak kaçtığına ve arkasından koşmalarına rağmen yakalanamayıp firar ettiğine dair bir tutanak düzenlediler.
Gözaltına alındığı doğrulandı
Cüneyt Aydınlar ile birlikte gözaltında tutulan on dört kişi tutuklanıp cezaevine gönderildi. Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve onu 2 Mart 1994 tarihine kadar gözaltında gördüklerini söylediler. Ağır işkence gören Cüneyt’in 2 Mart 1994 tarihinde, kendisine “Ölmeye hazır mısın? Ölmeye gidiyorsun!” diyen altı polis tarafından sürüklenerek bulunduğu hücreden götürüldüğünü ve kendisini bir daha görmediklerini açıkladılar. Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı ve 25 Mart 1994 tarihinde İHD İstanbul Şubesi bir basın açıklaması yaparak Terörle Mücadele Şubesinin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini duyurdu ve İçişleri Bakanlığı tarafından konuyla ilgili açıklama yapılmasını talep etti.
Tüm girişimlere rağmen bulunamadı
Ailenin ve İHD’nin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü polislerin beyanı dışında hiçbir dayanağı olmayan Cüneyt Aydınlar’ın yer gösterme esnasında ellerinden kaçtığı iddiasını sürdürdü. Cumhuriyet Savcısı olayı soruşturmak yerine polisin firar senaryosunu esas alarak Cüneyt hakkında yakalama kararı çıkardı. Hâkim, polislerin ifadelerini esas alarak haklarında beraat kararı verdi. Cumhuriyet Savcısı zaman aşımını gerekçe gösterip şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi.”
Yapılan konuşmaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.