ABD'nin New York kentinde bulunan dokuma fabrikasının çok ağır çalışma koşulları ve uzun iş günlerine karşın çok düşük ücretlerin verilmesi, yine çalışma koşullarının her geçen gün daha da dayanılmaz hale gelmesiyle birlikte, kadın işçiler topluca greve çıkma kararı almışlardır. Günlük 16 saati aşan insanlık dışı çalışma saatlerinden dolayı tekstil işçisi kadınlar 8 Mart 1857’de greve çıktılar. Bu grev oldukça etkili ve ses getiren bir eylem olmuştur.
Yine bu eylemin devamı niteliğinde olan; 25 Mart 1911’de New York’taki Triangle Gömlek Fabrikasında çıkan yangında, çoğu İtalyan ve Yahudi 140 genç işçi kadının kötü çalışma koşulları ve kapıların kilitli olması yüzünden yanarak ölmesinin ardından, Kadın Sendikaları Birliği ve Uluslararası Kadın Tekstil İşçileri Sendikasının çağrısıyla düzenlenen eylemlerde yaklaşık 100 bin kişi sokağa dökülmüş ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için eylem yapmıştır.
Dünya Kadınlar Günü ilk kez 19 Mart 1911’de Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de anıldı. Ve Bu gelişen eylemlerle birlikte Clara Zetkin’in önerisiyle birlikte 2. Enternasyonal toplantısında, 8 Mart International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasına karar verilmiştir. Yürütülen bu mücadele neticesinde 66 yıl sonra BM 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti. O günden bu yana çeşitli ülkelerde kutlanmaya başlayan 8 Mart, bugün temelini aldığı 1857 yılının grevlerinin üzerinden 162 yıl geçmiş olmasına rağmen hala dünyada çalışma koşullarına yönelik ihmal ve ihlaller devam etmektedir. Aynı zamanda bu çalışma koşullarının yine cinsiyetçi bir temele dayandığını da belirtmek gerekmekte olup bu durum tüm dünyada da aşikârdır. Çalışma hakkı ihlalleri ve emek sömürüsü kadının olduğu her alanda hala geçerli olan bir durumdur. Özellikle de görünmeyen ev içi emek, günümüz dünyasında kadının hala görünür olması için çalıştığı bir emek türü olarak karşımızda durmaktadır. Kadının hem ev içi hem de hizmet sektöründe sömürülen emeği, bununla birlikte ataerkil bir düzen içerisinde kadın olarak var olmaya çalışması, kadın perspektifi temelinde, direnmeye ve var olmaya devam etmektedir.
Her 8 Mart’ta, kadın olarak kazandığımız hakları savunmak için ve bu zamana kadar elde ettiğimiz kazanımları ve kadınlar arasında kurduğumuz dayanışmayı kutluyoruz. Dünyanın her yerinden, dili, inanışı rengi, cinsel kimliği farklı olan tüm kadınların dayanışması ve mücadelede ki birlikteliği sayesinde tüm kadınlar adına büyük zaferler kazanılmıştır. Bu zaferlerin kazanılması ve kutlanması kuşkusuz binlerce cesur kadının birlikteliği ve dayanışmasıyla olmuştur. Bizlerden önce mücadele etmiş ve şu an sahip olduğumuz hakları kazanmış, aktivist, süfrajet ve sendikacı kadınlardan oluşan koskoca bir kadın mücadelesi tarihi var. 8 Mart dolayısıyla onlarca yıldır mücadele eden ve hayatını kaybeden kadınları anmak ve hatırlamak biz kadınların bir borcudur.
Bu günlerde doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde başta kadının hakları olmak üzere insan hakkı ihlallerinin gün geçtikçe arttığını gözlemlemekteyiz. Özellikle cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinde her geçen gün ulusal ve uluslararası yasaları görmezden gelerek yeni ihlaller eklenerek devam etmektedir. Hem içeride hem dışarıda uygulanan tecrit kadınların dayanışmasını da engellemeye çalışmaktadır. Başta Leyla güven olmak üzere, birçok tutuklu ve hükümlünün ve hasta mahpuslarında aralarında bulunduğu 300’ü aşkın kişinin açlık grevine girdiğini bilinmektedir. Anayasal düzlemde karşılığı olan bu insanların haklı taleplerinin karşılanması ve ölüm gibi bir sonuçla karşılaşılmaması için ilgili yetkililere kadınlar olarak yeniden seslenmek isteriz. Çünkü Demokrasinin, özgürlüklerin, eşitliğin olmadığı her yer tecrit altındadır.
Biz kadınlar; kadına yönelik şiddetin olmadığı, yaşam hakkı ihlallerinin yaşanmadığı, kadının özgür, adil ve eşit bir şekilde yaşayabileceği, demokratik ve kadın haklarının görünür olduğu, bedeni hakkında kendi karar verebildiği, emeklerinin sömürülmediği, anadilinde eğitim alabildiği ve rahatça konuşabildiği, ayrımcılığa maruz kalmadığı bir yaşam istiyoruz! Ve bu yaşam için her zaman ve her yerde mücadele edeceğimizi bir kez daha yineliyoruz!
JIN, RENGÊ JIYANÊ YE. BIJÎ 8’E ADARE!
KADIN HAKLARI, İNSAN HAKLARIDIR!
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ - KADIN KOMİSYONU