BASINA VE KAMUOYUNA (ORTAK AÇIKLAMA) - Hapishanelerde devam eden açlık grevlerine ilişkin

15.03.2019

Kamuoyunun da bildiği üzere İmralı Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde hükümlü statüsünde bulunan Abdullah Öcalan,  27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatları ile görüştürülmemektedir. 11 Eylül 2016 tarihinde yapılan kısa aile görüşmesinden bu yana geçen 3 yıllık süre zarfında 12 Ocak 2019 tarihinde kardeşi ile kısa bir görüşe izin verilmiştir. Her türlü iletişim aracının yasaklandığı hapishanede; aile ve avukatların gönderdiği hiçbir mektuba cevap alınamamıştır.  Yıllarca "gemi bozuk", "hava muhalefeti var" gibi nedenler ile engellenen başvurular, 15 Temmuzdan sonra hukuka aykırı İnfaz Hâkimliği kararları ile engellenmiştir. 21.07.2016, 02.03.2018 ve 04.09.2018 tarihli yargı kararları ile avukat ve aile görüşmeleri yasaklanmıştır. 14.09.2018 tarihinden itibaren disiplin kurulu kararı ile 3 aylık aile ziyaret yasağı getirilmiştir. Fiilen söz konusu yasak halen devam etmektedir.

Tüm bu gelişmeler sebebiyle yaşanan ihlaller konusunda avukatlar farklı tarihlerde suç duyurusunda bulunmuşlardır. Yapılan başvurular, bilgilendirme ve raporlar aracılığıyla Savcılık, Bakanlık, CPT, AYM, AİHM süreçlerini işletmişlerdir. İmralı Hapishanesinde bulunan Veysi Aktaş’ın avukatı aracılığıyla Anayasa Mahkemesine 21.09.2015 tarihinde yaptığı bireysel başvurunun sonucunda Anayasa Mahkemesi 06.02.2019 tarihinde başvurucu hakkında telefonla görüşme yaptırılmamasına ilişkin kararın, bir süre ile sınırlanmadan ve karara dayanak oluşturan koşulların devam edip etmediğine dair belli aralıklarla güncel bilgi ve belge gözetilerek yeniden değerlendirme yapılmadığından uzun süre uygulanmasının orantısız olduğu ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa’nın 22. Maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir” şeklinde karar vermiştir. Söz konusu karar İmralı hapishanesinde bulunan bütün mahpuslar açısından tecrit uygulamalarının sürekli bir hal aldığını göstermektedir. Bu karara rağmen tecrit uygulamaları devam etmektedir.

Tecrit; mahpusun bütün iletişim olanaklarından mahrum bırakılması, sosyal ilişkilerinin askıya alınması ve mahpusun yalnızlaştırılması amacı taşımaktadır. Bu yönüyle tecrit, kişinin yalnızca kendisiyle iletişime zorlanması, mahpusun sadece kendi sesini duyması; kimseyle iletişim gerçekleştirmemesi nedeniyle bir yalnızlık çemberi olarak değerlendirilebilir.

Buradan hareketle; İmralı İnfaz Rejimi olarak adlandırılan; Abdullah Öcalan ve beraberindeki üç mahpusa uygulanan tecrit, Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanuna aykırıdır.  Yine İmralı Hapishanesi’nde uygulanan İnfaz Rejimi, Anayasa’da vücut bulan Eşitlik ilkesine, Hukuk Devleti ilkeleri ile Temel Hak ve Özgürlükler bağlamında uluslararası sözleşmelere atıf yapan Anayasa 90/son maddesine aykırıdır.

AİHS 3. Maddesinde belirtilen hükümlüye hangi ceza nedeni ile ilgili olursa olsun “gayri insani yahut haysiyet kırıcı” bir ceza infazına ve muamelesine tabi tutulamayacağını, yine sözleşmenin “özgürlük ve kişi güvenliği, hakkı” ile ilgili 5/1a bendine göre mahkûmiyet üzerine, usulü dairesinde hapsedilmesini” düzenleyen amir hükümlerine aykırıdır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 2. Maddesinde belirtilen; “Ceza ve Güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz”.  Aynı maddede hükümlülerin; “Irk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın..’’ uygulama yapılacağını düzenlenmiştir.Dolayısıyla İmralı Hapishanesi’nde uygulanan tecridin hiçbir hukuki dayanağının olmadığı,  hukuk dışı bir infaz sistemi olduğu, Devletin İdari Yapısı tarafından ve Güvenlik Merkezli olarak yönetilip ve sürdürüldüğü görülmektedir

Tüm bu nedenlerle İmralı Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde hükümlü statüsünde bulunan Abdullah ÖCALAN ve üç mahpusa uygulanan “tecrit” koşullarının son bulması için, 8 Kasım 2018 tarihinde DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkâri milletvekili Leyla Güven’in başladığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi bu gün itibarı ile 128. gününe ulaşmıştır. 

Türkiye Hapishanelerinde bulunan birçok mahpus Leyla Güven’in talebinin haklı ve meşru olduğunu dile getirerek; bu talebin bir an önce yerine getirilmesi amacıyla öncelikli olarak 27 Kasım 2018 tarihinde Süresiz-Dönüşümlü, daha sonra 16 Aralık 2018 tarihi itibarıyla gruplar halinde Süresiz-Dönüşümsüz Açlık Grevi eylemine başlamışlardır. 

Bu gün (15.03.2019) itibariyle ile Türkiye Hapishanelerinde Süresiz-Dönüşümsüz açlık grevcilerinin sayısı 1 Mart tarihi itibariyle 5.000’i aşmıştır. Leyla Güven’den sonra 16 Aralık 2018 tarihinde Süresiz-Dönüşümsüz Açlık Grevine başlayan 41 kişilik birinci grup ise eylemlerinin 90. günündedir. Açlık Grevlerinin sonlanması için siyasal iktidar ve yetkili kurumlar, eylemcilerin taleplerini yerine getirmeye ve tecridi kaldırmaya yönelik olarak herhangi bir adım atmamışlardır. Bu nedenle süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemcilerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Leyla Güven ve ilk grupta bulunan açlık grevindeki mahpusların sağlık durumları gelinen gün itibariyle kritik aşamadadır. 

Açlığın ortaya çıkardığı bedensel, fiziksel yıkıcılık bilinmektedir. Bilindiği gibi uzun süreli açlığın; insan vücudundaki tüm sistemler üzerinde çok olumsuz etkileri mevcuttur. Açlık grevlerinde  genellikle şeker/şekerli sular, tuz, karbonat, B1(Tiamin) vitamini ve su alınmaktadır ve bu maddeler yalnızca vücudun bazal enerji ihtiyacını minimum düzeyde karşılamaya yöneliktir. Ek enerji ihtiyacı bedensel doku yıkımıyla karşılanmaktadır. İnsan bedenindeki dokuların bir ömrü vardır ve bazıları her gün bazıları daha uzun aralıklarla yenilenirler. Doku yenilenmesinde kullanılan Protein, Vitamin ve Mineraller açlık grevi sırasında alınmadığı için dokulara ait ağrılardan işlev yetersizliklerine giden sorunlar ortaya çıkar. Açlığa bağlı olarak bağışıklık sistemi bozulmakta, vücut savunma hücrelerinin üretilmemesi sonucunda mikroplar kolay bulaşmakta  ve  gelişen enfeksiyonlar çok ağır seyretmektedir. Enfeksiyonlar, açlık grevindeki kayıpların nedenlerinden biridir. Yenilenmemeye bağlı olarak kaslar hızla erimekte, buna bağlı olarak çabuk yorulma, yaşamı destekle sürdürme zorunluluğu  ortaya çıkmaktadır.

Açlık grevi eylemin uzaması ile birlikte eylemcilerde ciddi kilo kaybı, bitkinlik, yorgunluk, yürümekte güçlük, görme bozuklukları, tansiyon düşüklüğü, baş, eklem ve kas ağrıları, bulantı-kusma,  uykusuzluk, ses ve gürültüye karşı aşırı hassasiyetin gelişebildiği bilinmektedir. 40-50. günler arasında vücut ağırlığının %10-20 kadarı kaybedilmektedir. Günler ilerledikçe kilo kaybı da artmaktadır. Vücut Kitle İndeksinin (kilonun boy değerinin karesine bölünmesi:kg/m²)  15 altına düşmesi kritik sürece girildiğini, yıkımın iskelet sisteminden organlara kaymaya başlayacağını işaret eder. Giderek kalıcılaşan organ hasarları ölümü yakınlaştırdığı gibi, açlık grevi bırakıldıktan sonra da ciddi sağlık sorunlarının devam etmesine kaynaklık eder. Yine sürecin uzaması  ile birlikte sıvı ve tuz alımından sonra kusmaların başlaması ve sıvı al(a)mamaya bağlı sağlık açısından yıkıcı bir takım sonuçların ortaya çıkması olasılık dahilindedir. Uzamış açlıkla birlikte bağışıklık sisteminin zayıfladığı, açlık grevi yapan eylemcilerin enfeksiyonlara yatkın hale gel(ebil)dikleri, çoklu organ yetmezliği geliştikten sonra ölümlerin yaşanabildiği dünyada ve ülkemizde yaşanan geçmiş acı deneyimler bizlere öğretmiştir.

Açlık grevinde olanların yaşı, ek hastalıkları, cinsiyeti yıkım tablosunun hızlanmasına ve sorunların daha erken kalıcılaşmasına yol açabilmektedir.  Açlık grevinde olan mahpus sayısının çok artmış olması sağlık takibini zorlaştıracaktır. Genel durumu bozulanlar yeterli takip ve destek alamayabilir ve yetersiz, kontrolsüz şeker, su, tuz vb. alımı, hareketsizlik , yatak yaralarının açılmasına ve ölüme giden sürecin hızlanmasına yol açabilir.
 
Açlık grevi yapanların sağlık durumlarına ilişkin ne yazık ki  bugüne kadar  sağlıklı ve yeterli bilgi alınabilmiş değildir. Aileleri ve avukatlarının ulaştırdığı bilgilerden kilo kayıplarının belirgin biçimde devam ettiği ve Vücut Kitle İndekslerinin düştüğü bilinmektedir. 

Bugün itibariyle yüzlerce kişi kalıcı hasar ya da hayati tehlike arz eden ''kritik süreç''e  girmiştir ve beş bine yakın kişinin açlık grevine girmesi çok ciddi bir sorundur. Açlık grevleri artık yaşamı tehdit eden bir sorun haline  gelmiştir. 

Açlık grevine giren mahpuslara yönelik tespit ettiğimiz hak ihlalleri ve grevdeki mahpusların sağlık durumları ile ilgili değerlendirmemizi sizlerle paylaşmak isteriz.

Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu

16 Aralık 2018 tarihinde greve başlayan 3 kadın mahpusa yönelik olarak ilk önce idare tarafından kendilerine disiplin soruşturması açılmıştır. Açlık grevinin 98. gününe gelmiş olmasına rağmen halen daha kendilerine karbonat verilmemiştir. Mahpuslardan Evin KAYA ile yapılan görüşmede; diş etinde kanamaların meydana geldiğini ve iltihaplanmadan kaynaklı sağlık sorunları yaşadığı aktarılmıştır. Yapılan görüşmede yanak bölgesinde şişlik olduğu görülmüştür. Diğer mahpusların uzamış açlık grevleri nedeniyle sağlık sorunlarının kritik bir aşamaya geldiği tespit edilmiştir. 

Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu

Bu hapishanede 16 Aralıkta greve başlayan 5 kişi bulunmaktadır. Açlık grevi eylemini başlattıkları gün idare tarafından kendilerine disiplin soruşturması açılmış ve bazı sosyal etkinliklerden men cezası almışlardır.Greve giren mahpuslar aynı odaya alınmış ve yanlarında bir refakatçi bulunmaktadır. Revire çıkmadıkları için sağlık kontrolleri düzenli olarak yapılmamaktadır. Greve giren bazı mahpusların diş eti kanamaları ve ağız içi yaraları oluşmuştur. Kilo ve tansiyon takipleri sağlık personeli tarafından yapılmaktadır. Uzamış açlık grevi nedeniyle; mahpuslarda sese karşı duyarlılık, yürümede güçlük, ışığa karşı hassasiyet gibi birçok sağlık sorunları meydana gelmiştir. Açlık grevinden kaynaklı olarak uyuyamama v.b birçok sorunla mahpuslar karşı karşıyadır. 1 Mart tarihinde bu hapishanede 100’ü aşkın mahpus süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlamıştır. Söz konusu hapishanede açlık grevine giren 1. Grupla yapılan son görüşmede; mahpusların son süreçte ışığa, kokuya ve sese aşırı duyarlılıklarının başladığı tespit edilmiştir. Bulanık görme; anlık hareketlerde ise göz kararması gibi durumlarla karşılaştıkları aktarılmıştır. Uzamış açlık grevleri nedeniyle ilk gruptaki mahpusların yürümekte zorluk yaşadıkları, halsizlik ve yorgunluklarının arttığı tespit edilmiştir. Mahpusların ciltlerinde pullanma ve kuruluk olduğu görüşmelerde tespit edilmiştir.

Elazığ Kampüs Ceza İnfaz kurumunda bulunan 1 No’lu ve 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanelerinde gruplar halinde (ilk grup) toplam 12 mahpus greve girmiştir. 
1No’luYüksekGüvenlikliC.İ.K;

16 Aralık 2018 tarihinde 3 mahpus, 5 Ocak 2019 tarihinde 3 mahpus olmak üzere 1 Noluda toplamda 6 mahpus greve başlamıştır. Cezaevi idaresinin yine ilk olarak yaptığı şey haklarında disiplin soruşturması yürütmek olmuştur. Kendilerine bazı sosyal etkinliklerden men cezası verilmiştir. Greve başladıktan 20 gün sonra greve giren üç mahpus aynı odada bir araya getirilmiştir. 7 gün süreyle başka suç gruplarının olduğu koridora götürülmüşlerdir. Greve giren mahpuslar 3 kişilik odada kalmakta ve yanlarında refakatçi bulunmamaktadır. Greve başladıktan uzun bir süre temel iaşe ihtiyaçları (Tuz, Şeker vb.) giderilmemiş ya da düzensiz giderilmiştir. Tuz, şeker dışında sadece limon verilmiş, talep ettikleri ek sıvılar verilmemiştir. 16 Aralıkta Greve giren mahpusların B vitamini talepleri 25.günden sonra yerine getirilmiş o da düzensiz olarak verilmeye başlanmıştır. Ancak son 15-20 gündür (08.02.2019 tarihi itibarıyla) vitamin ve bazı ek sıvı madde talepleri düzenli olarak karşılanmaya başlanmıştır.
İlk grup açlık grevcileri ile yapılan son görüşmede;

Harun Alkan adlı mahpus: Açlık grevine başladığında 81 kilo olduğunu belirtmiş, şu an için ise 65 kiloya kadar düşmüştür. Açlık grevinden kaynaklı yakın zamanda sağlık sorunlarının arttığını, ara ara karın ağrısı, baş dönmesi ve göz kararması yaşadığını ve kustuğunu belirtmiştir. Belden aşağısında deride dökülmelerin başladığını ve ayrıca bir aydır uyku konusunda sıkıntılar yaşamıştır. Yine Harun ALKAN adlı mahpus, cezaevinde yaşadığı hak ihlalleri ile ilgili birçok kuruma mektuplar gönderdiğini ancak cezaevi idaresi tarafından bu mektuplara el konulduğunu aktarmıştır.

Murat Ergen adlı mahpus: 05.01.2019 tarihinden bu yana süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olduğunu belirtmiştir. Açlık grevine başladığında 53,5 kilo olduğunu şu an için ise 45,6 kiloya kadar düştüğünü söylemiştir. Sıklıkla baş ağrısı, baş dönmesi, deride pullanma ve halsizlik gibi problemlerle karşılaştığını ifade etmiştir.
Metin Serhat adlı mahpus: 16.12.2018 tarihinden bu yana açlık grevinde bulunan mahpus;72 kilodan 57 kiloya kadar düştüğünü ifade etmiştir. Şeker ölçümünün yapılmadığını belirtmiştir. Yukarıda birçok mahpusun yaşadığı sağlık sorunlarının mahpusta da başladığı tespit edilmiştir.

2 Nolu yüksek güvenlikli CİK

Bu hapishanede 26 Aralık 2018 tarihinde 3 mahpus greve başlamıştır. Daha sonra 16 Aralık 2018 tarihinde Patnos L tipinde 5 mahpusla birlikte greve başlayan bir mahpus buraya getirilmiştir. Greve başlayan mahpuslardan iki kişi bir odada bir kişi de tekli hücrede tutulmuştur. Daha sonra Patnos’tan sevk olarak getirilen mahpus da tek kişilik hücrede ayrı tutulmuştur. Gerek Platform olarak bizim girişimlerimiz gerekse de mahpusların özel avukatlarının girişimleri sonrası grevdeki mahpuslardan üç kişi aynı odaya alınmıştır. Ancak idare zaman zaman yine grevdeki mahpuslardan bazılarını tek kişilik hücrelere almış ve grevi bırakmaları yönünde baskılar yapmıştır. 26 Aralıkta greve başlayan Ahmet TEKİN adlı mahpus 05.02.2019 tarihine kadar tek kişilik hücrede tek başına tutulmuş ve 05.02. 2019 tarihinde greve başlayan Mahsum Ceylan ile aynı odaya konulmuştur. 04.02.2019 tarihinde greve başlayan Reşit Teymur ise tek kişilik hücrede tek tutulmaktadır. Mahpusların yanına halen daha refakatçi verilmemiştir. Kurum doktoru mahpuslara “ durumunuz kritikleşmeyene kadar refakatçi izni vermem” demek suretiyle refakatçi taleplerini reddetmektedir. Grevde olan mahpusların iaşeleri tam olarak verilmemiş ve ek sıvı madde talepleri yerine getirilmemiştir. Uzun süre sadece tuz, şeker ve limon verilmiştir. Kilo ve tansiyon kontrolleri düzensiz yapılmıştır. 20.günden sonra kendilerine B1 vitamini verilmiştir. Mahpusların 10 ila 12,5 kilo arası kilo kayıpları vardır. 
İlk grup açlık grevcileri ile yapılan son görüşmede;

Ahmet Tekin adlı mahpus: 26.12.2018 tarihinden bu yana açlık grevinde olan mahpus 9-10 kilo verdiğini ifade etmiştir. Haftada bir kurum hekiminin geldiğini ancak sağlık kontrollerinin hemşireler tarafından gerçekleştirildiğini söylemiştir. Açlık grevinden kaynaklı yakın zamanda sağlık sorunlarının arttığını, sese karşı hassasiyetinin oluştuğunu, işitme problemlerinin arttığını görme bulanıklığı yaşadığını belirtmiştir. 30 ve 40. Günlerde kanlı dışkı gibi sorunla karşılaştığını, mide, ayak ve kolda kasılmalar olduğunu; yakın zamanda uyku düzensizliğinin arttığını tarafımıza aktarmıştır. Açlık grevinin 42. Gününe kadar tek kişilik odada kaldığını belirtmiştir. Yakın zamanda burnunda kanama meydana geldiğini bu durumu hemşireye aktardığını ancak henüz hekim gelmediğinden kontrol ve çözüme yönelik bir adım atılmadığını belirtmiştir.

Yasin Güngör adlı mahpus: 26.12.2018 tarihinden bu yana açlık grevinde olan mahpus; sağlık kontrollerinin haftada bir yapıldığını, hekimin haftada bir gün geldiğin, sağlık çalışanlarının kontrolleri koridorda yaptığını belirtmiştir. Açlık grevine başladığından bu yana tansiyonunun sürekli yüksek çıktığını ifade etmiştir. Açlık grevinden bu yana 17 kilo vermiştir. Açlık grevinden kaynaklı son zamanlarda sağlık sorunlarının arttığını belirten mahpus; özellikle sese ve kokuya karşı aşırı duyarlılığının olduğunu söylemiştir. Ciltte dökülmelerinin olduğunu ve görme bulanıklığı yaşadığını ifade etmiştir. Özellikle sabahları tükürüğünde kan olduğunu ve ağız içinde yaralar meydana geldiğini belirtmiştir.

Cengâver Aykul adlı mahpus: Mahpus süresiz dönüşümsüz açlık grevindedir. Yaklaşık 15 kilo verdiğini tarafımıza aktarmıştır. Cezaevinde kendilerine açlık grevleri başlangıcından bu yana karbonat verilmediğini belirtmiştir. Sağlık kontrollerinin yapıldığını; tansiyon konusunda sıkıntılar yaşadığını belirtmiştir.

Reşit Teymur adlı mahpus: Mahpus süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olduğunu, 11 aydır hücrede kaldığını belirtmiştir. Yaklaşık 5-6 kilo verdiğini belirtmiştir.

Bizler; hukukçular, insan hakları savunucuları ve sağlık örgütü temsilcileri olarak açlık grevi eylemine başvuran mahpusların başta sağlık hakkı olmak üzere, yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz. 
Siyasal iktidar, açlık grevcilerinin talebini süreç daha tehlikeli bir noktaya evirilmeden değerlendirmelidir.  Bu gün itibariyle 5.000’i aşkın açlık grevcisinin tek bir talebi vardır o da;  tecridinin kaldırılması talebidir. Bu talebin yerine getirilme sorumluluğu ise yine siyasal iktidarındır. Taleplerin karşılanmayıp hapishanelerde devam eden süresiz- dönüşümsüz açlık grevleriyle ilgili olarak, eylemci mahpusların sağlık ve yaşam hakkına yönelik ortaya çıkacak üzücü sonuçlarından da  yine siyasal iktidar sorumlu olacaktır. Bu nedenle öncelikle Adalet Bakanlığının ve ilgili kurumların bir an önce hareket geçmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak;

Mahpusların açlık grevi eylemi konusunda siyasal iktidarın ölümler yaşanmadan barışçıl yollarla gerekli tedbirleri alması ve talepleri değerlendirmek üzere harekete geçmesi gerekmektedir. Soruna, temel hak ve özgürlüklerin esas alınarak yaklaşılması ve taleplerin bu doğrultuda değerlendirilerek çözüme kavuşturulması için biran önce Adalet Bakanlığını, ulusal ve uluslararası hukuk ve insan hakları kurumlarını harekete geçmeye davet ediyoruz.

 

AÇLIK GREVLERİ TAKİP PLATFORMU
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi (İHD)
Diyarbakır Barosu
Diyarbakır Tabipler Odası (DTO)
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilciliği (TİHV)
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD)