Kayıp yakınları 527’nci haftayı geride bıraktı

16.03.2019

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 527’ncisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1993 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan İhsan Arslan ve Ali Karagöz’ün akıbeti soruldu. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 527’ncisi, Valiliğin kayıp eylemlerini 28 haftadır yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Eylemden önce şube binasının bulunduğu sokağın polis tarafından abluka altına alındığı görüldü. Şube binasında gerçekleşen ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan İHD Şube Başkanları, İHD MYK Üyeleri, İHD Diyarbakır Şube yönetici ve üyeleri, CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 17 Mart 1993 tarihinde Şırnak’ın Cizre ilçesinde gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan İhsan Arslan ve Ali Karagöz’ün akıbeti soruldu.

Halepçe katliamı unutulmadı

Halepçe Katliamının 31’inci yıldönümü olduğunu hatırlatarak eylemde bir konuşmada bulunan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun, “ Kürt kimliğine, kültürüne yönelmiş insanlık dışı bir saldırının bugün yıldönümüdür. Yaşamını yitiren bütün kişileri, huzurunuzda anmak istiyoruz. İnsan Hakları Derneği almış olduğu kararla, 16 Mart 1988 tarihinde gerçekleşen bu insanlığa karşı suçu, soykırım olarak tanımıştır. İlgili Türkiye Cumhuriyeti devletine de bu suçu, soykırım olarak tanımayı hatırlatmıştır. Bizde bu talebimizi tekrardan hatırlatıyoruz” diye konuştu. 

“Nefret ve ötekileştirici söylem, toplumu kutuplaştırıyor”

31 Mart Yerel Seçim çalışmalarında nefret ve ötekileştirmeye dair bir söylemin bir politika olarak üretildiğini ve bunun toplumsal yapıda şiddet içeren olaylara sebebiyet vereceğinden duydukları endişeyi aktararak konuşmasını sürdüren Zeytun “Nefret ve şiddet kültürünün yansıtıldığı ve politikalarının sürdürüldüğü günlerden geçiyoruz. Siyasi arenada seçim saatinde bunun daha da alenileştiğine tanık oluyoruz. Bizler bu söylemlerin provakatif olduğunu, saldırı girişimlerine neden olabileceğini hatırlatmak istiyoruz. Öteden beridir gelen nefret söyleminin buna çokça zemin hazırladığını, en yakın olayının Suruç olayında tezahür ettiğini, HDP il ve ilçe binalarına sayısız saldırılardan tanık olduk. Ötekileştirici söylemlerin toplumda kutuplaştırıcı bir yapıya dönüşmesine neden olması sebebiyle endişe ettiğimizi bir kez daha belirtmek istiyoruz” dedi. 

Hapishanelerdeki açlık grevleri için Adalet Bakanlığı’na çağrı

Hapishanelerde devam eden açlık grevlerinin haklı ve karşılanabilir talepler olduğuna ve yaşamsal riskler oluşmadan somut adımlar atılmasını gerektiğini belirten Zeytun “Bizler yaşam hakkını riske alan her türlü eyleme karşıyız. Açlık grevlerini de bu kapsamda tasvip etmiyoruz. Ancak açlık grevi de, haksızlığa uğrayan kişinin kendini ifade etmeye dönük bir düşünce ve ifade biçimidir. Bu yönüyle de biz insan hakları savunucuları olarak, saygı duyuyoruz. Yine bizler, taleplerinin ne olduğuna ilişkin tartışıyoruz. Talepleri haklıdır, hukuka uygundur ve yasaların işletilmesine uygundur. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, kendi anayasası, ceza ve infaz kanunu tümüyle bu durumun hukuksuz ve haksız olduğuna dönük metinlerdir. Yaşam hakkının sonlanmasında dönük risklerle karşılaştığımız bu dönemde, bu sorunun çözümüne ve taleplerinin karşılanmasına dönük somut adımlar atılması için Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili kurumları yasal mevzuata uymaya çağırıyoruz” diye belirtti.  

Zeytun, konuşmasında Annelerin başlatmış olduğunu hakikat ve adalet mücadelesine toplumsal duyarlılık çağrısında bulundu. 

İhsan Arslan ve Ali Karagöz’ün akıbeti soruldu

Zeytun’un ardından İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Adnan Örhan, 17 Mart 1993 tarihinde Şırnak’ın Cizre ilçesi Cudi Mahallesine düzenlenen baskında gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan İhsan Arslan ve Ali Karagöz’ün hikayesini anlattı. Yakınlarının olaya dair anlatımlarına yer verdiği konuşmasın Örhan, ailenin tüm girişimlerine rağmen yakınlarından bir daha haber alamadıklarını belirtti. 

Yapılan konuşmaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.