Gözaltında işkenceyle katledilen Mehmet Sıddık Öncü’nün failleri soruldu

29.06.2019

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 542’ncisi gerçekleştirildi. 1993 yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde gözaltına alındıktan sonra işkence edilerek katledilen Mehmet Sıddık Öncü’nün faillerinin sorulduğu eylemde konuşan İHD Genel Başkan Yardımcısı Kerem Altınparmak, “Sistematik ve yaygın bir şekilde gerçekleştirilmiş, bu nedenle teknik anlamda insanlığa karşı suç niteliğinde olan kayıplarla ve bununla mücadele etmede cezasızlıkla bağlantısı kurulmayan hiçbir yargısal adımın, hiçbir hukuksal değişimin sonuç getirmeyeceğini düşünüyoruz ve bunu savunuyoruz” dedi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 542’ncisi, Valiliğin kayıp eylemlerini 43 haftadır yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Şube binasında gerçekleşen ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Genel Başkan Yardımcısı Kerem Altıparmak, İHD Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun ile şube yönetici ve üyeleri, İHD MYK Üyesi Mehmet Raci Bilici, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) koordinatörü Feray Salman, Cezasızlıkla Mücadele Güçbirliği Üyeleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1993 yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde gözaltına alındıktan sonra işkence edilerek katledilen Mehmet Sıddık Öncü’nün failleri soruldu.

“Mezarsız bir toplum inşa edilmektedir”

Eylem öncesi bir konuşmada bulunan İHD Diyarbakır Başkanı Abdullah Zeytun, 90’lı yıllarda uygulanan insanlık suçlarına ilişkin cezasızlık bir politika olarak geliştirildiğine dikkat çekerek “Yansımasını hem hukuksal anlamda, hemde idari, bürokratik, siyasal anlamda da görüyoruz. Şüphesiz bu politikalarla mücadele ettiğimiz gibi, bunların açığa çıkarılması konusunda da annelerimizin her hafta meydanlarda başlatmış olduğu bu mücadelede de yanlarında olmaya devam edeceğiz. Türkiye tarihi maalesef zorla kaybedilmelerin ve faili meçhullerin olduğu bir tarihtir. Mezarsız bir toplum inşa edilmektedir. Bu mezarsızlık politikasına karşı bizler faillerin ortaya çıkarılması ve yargılanması için mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu. 

“Bir yapı yoksa bunun arkasında, zaten failleri bulup cezalandırırsınız”

Zeytun’un ardından konuşan İHD Genel Başkan Yardımcısı Kerem Altıparmak, kayıp vakalarının ardında bir yapı, bir sistem, bir irade olduğuna dikkat çekerek “Aksi takdir de failin bu cesaret etmesi, bu eylemi gerçekleştirmesi, özellikle de kamu güçlerinin mümkün değildir.  Önümüzdeki resim ve Sayın başkanın verdiği rakamlar, Türkiye’de çok daha yapısal ve sistematik bir sorun olduğunu gösteriyor. Biz kayıplarla ilgili devletin yükümlülüklerinin, zamanaşımına tabi olmadığını, bu suçu işleyenlerin sorumluluklarının zaman aşımına tabi olmadığını ısrarla söylüyoruz. Bunun nedeni şudur: Bir yapı yoksa bunun arkasında, zaten failleri bulup cezalandırırsınız. Ama bu yapıya ortaya çıkarıp, teşhis edip üstüne gitmedikçe, bu sorunla yüzleşmeniz gereğini yapmanız mümkün değildir” diye konuştu. 

Türkiye’de yargı stratejisinden ve insan hakları alanında iyileştirmelerden bahsedildiğini söyleyen Altıparmak “ Sistematik ve yaygın bir şekilde gerçekleştirilmiş, bu nedenle teknik anlamda insanlığa karşı suç niteliğinde olan kayıplarla ve bununla mücadele etmeyi cezasızlıkla bağlantısı kurulmayan hiçbir yargısal adımın, hiçbir hukuksal değişimin sonuç getirmeyeceğini düşünüyoruz ve bunu savunuyoruz” dedi. 

Yapılan konuşmaların ardından İHD Diyarbakır Şube yöneticisi Mustafa Altıntop tarafından, 1993 yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde gözaltına alındıktan sonra işkence edilerek katledilen Mehmet Sıddık Öncü’nün hikayesi anlatıldı. Altıntop, şunları belirtti: 

Gözaltına öldürüldü, AİHM Türkiye’yi tazminata mahkum etti

“Olay günü Mehmet Sıddık Öncü Kerkatik Köyüne baskın yapan askerler tarafından gözaltına alınır, daha köydeyken herkesin gözü önünde teşhir amaçlı uzun süre işkence yapılır. Askerlerin, eşine, “ kocanı bir daha göremezsin” diyerek yanlarına aldıkları Mehmet Sıddık Öncü gözaltına alındıktan bir gün sonra Diyarbakır’a sevk edilmeden önce, Çınar Sağlık Ocağından verilen rapora göre “sağ tarafında 10-12 kaburgalarının yanında 3x5 cm ekimos tespit edildi.” denilir. Gözaltına alındıktan sonra kendisinden hiçbir haber alınamayan imamın ailesi; 4 Temmuz günü kendilerine yapılan bir telefonda Mehmet Sıddık Öncü’nün cesedinin Tıp Fakültesi Morgunda olduğu söylenir. Bunun üzerinde DGM Başsavcılığına başvuruda bulunan ailesi ancak 8 Temmuz 1993’te cenazeyi alabilir. Kendilerine verilen otopsi raporunda, “ geçirdiği bir rahatsızlık sonucu öldüğü yazılıdır. Defin raporunda da aynı ibareler kullanılmıştır. Ailesinin maktul üzerinde kalçasının iki yanında morarmalar ve yarıklar, sağ kaburgaları, bütün tırnakları, yanaktan ve çene altında morarmalar ile boyun ve bileklerinde ip izleri olduğunu… “ tespit etmişlerdir. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu bir soruya verdiği cevapta böbrek yetmezliğinden dolayı 4 Temmuzda rahatsızlandığı ve 5 Temmuzda yaşamını yitirdiği belirtir. Mehmet Sıddık Öncü’nün 1993 yılında gözaltında yaşamını yitirmesi üzerine Öncü ailesinin açtığı davada, mahkeme, Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkûm etti.”

Yapılan konuşmaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.