12 Eylül 2019 tarihinde Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde meydana gelen patlama neticesinde 7 kişi yaşamını yitirmiş ve 10 kişi de yaralanmıştı. Bu saldırıyı kınıyor, yaşamını yitirenlerin ailelerine sabır ve başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Yaşam hakkının ulusal ve uluslararası tüm normlarda ilk düzenlenen temel hak olması, bu hakkın kutsallığına verilen önemi açıkça göstermektedir. Yaşam hakkı, tüm hakların en temel olanıdır. İnsan Hakları Derneği olarak, yaşam hakkına yönelik gerçekleşen tüm saldırıları kınadığımızı ve yaşam hakkını korumak adına her türlü mücadeleye hazır olduğumuzu belirtmek isteriz.
İlçedeki patlamanın ardından başlatılan soruşturma ile ilgili gizlilik kararı verilmesine karşın, kimi basın yayın organları “HDP yaptı” manşeti ile HDP’li yöneticileri ve Kulp Belediye yetkililerini hedef göstermiştir. Kısa süre sonra da Kulp Belediyesi Eşbaşkanları Fatma Ay ile Mehmet Fatih Taş, Kulp Belediyesi Fen İşleri Müdürü Şener Aktaş, HDP Kulp İlçe Başkanı Abidin Karaman ile Mehmet Metin Ay gözaltına alınarak somut herhangi bir delil gösterilmeden tutuklanmıştır. Ardından da 17.09.2019 tarihinde de Kulp Belediyesi’ne kayyım atanmıştır.
İlçede olağanüstü önlemler devam ederken, halkta gergin ve tedirgin bir bekleyişin hakim olduğu gözlemlenmektedir. Tutuklanan Eşbaşkanlar, patlamaya ilişkin gözaltına alınıp tutuklanmalarına rağmen, sorgularında kendilerine patlamaya dair doğrudan bir suçlama yöneltilmediğini belirtmişlerdir.
Kulp’ta yaşanan bu gelişmeler, akıllara çok sayıda soruyu beraberinde getirmiştir. İlçe sakinleri, olay günü dâhil olmak üzere hemen her gün askerlerce mayın taraması yapılmasına rağmen böyle bir patlamanın nasıl meydana geldiğini merak etmektedir. Kulp Belediyesi Eşbaşkanları hangi delillere göre gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır? Soruşturmanın gizli yürütülmesinin nedeni nedir? Eşbaşkanlar sözkonusu patlamaya dair şüpheli sıfatı ile gözaltına alınmalarına rağmen kendilerine patlama hususu ile ilgili neden suçlama yöneltilmemiştir? Olaya dair tüm kamuoyunu ikna edici adil bir soruşturmaya ilişkin Savcılık makamınca bir açıklama yapılacak mı? Kişileri hukuki dayanak olmadığı halde hedef gösteren basın yayın organları hakkında yasal bir işlem yapıldı mı?
Tüm bu sorular dururken İnsan hakları savunucuları olarak, şunu bir kez daha vurguluyoruz: Seçimler halk iradesine dayalı olup demokratik yaşamın güvencesidir. Halk iradesine saygı, demokratik yaşamın esasıdır. Bu sebeple yasal dayanağı olmayan, seçme ve seçilme hakkını gasp eden kayyım uygulamaları kabul edilemez. Bir an önce bu hukuk dışı uygulamalara son verilmeli, Belediye Eşbaşkanları ve yöneticileri görevlerine iade edilmelidir. Yargı makamlarınca yürütülen soruşturma işlemlerinin her türlü şüpheden uzak, adil, etkin ve etkili yürütülmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
Halkın iradesine saygı duymak, barışı sağlamak ve demokrasiyi korumak başta devletin olmak üzere herkesin görevidir.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ