DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 565’incisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1993 yılında Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Taşkaya’nın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 565’incisi, Valiliğin kayıp eylemlerini 66 haftadır yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binası önünde gerçekleştirildi. Şube binası önünde gerçekleşen eylemde polisin, kayıp yakınlarına “Kayıplar dışında bir konuşma yapmayın” şeklinde uyarılarına İHD’li yöneticilerin tepki gösterdiği görüldü. Yine, polisin engelleyici tutumu nedeniyle, basın mensuplarının etkinliği takip etmekte ve görüntü almada zorlandığı görüldü. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır il Eşbaşkanı Hülya Alökmen Uyanık, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) temsilcileri, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 6 Aralık 1993 tarihinde Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Taşkaya’nın akıbeti soruldu. Eylemde bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Hasan Yalçın, 565 haftadır süren oturma eylemlerine karşın devletin ve siyasal iktidarın kayıpların bulunması konusunda net bir tutum ortaya koyamadığını belirterek “ Aksine kayıpların bir mezarı olsun talebi gündemden düşürülmüş ve kayıp anneleri yıllardır bir mezara kavuşamamanın acısıyla yaşamaktadır” diye konuştu.
“Cezasızlık politikasından vazgeçin”
Siyasal iktidar ve devlet yetkililerine çağrıda bulunduklarını söyleyen Yalçın “Yargı cezasızlık politikasını uygulayarak faillere korumaya çalıştılar. Kayıp yakınlarının burada talebi, kayıplarının bir mezarı olmasıdır. Kayıp yakınları, yıllardır bir mezar hasretiyle buraya gelmektedir. Kayıp dosyalarından cezasızlık politikasından vazgeçin ve kayıplarımızın bulunması için net bir tutum ortaya koyun. Yine başka bir talebimiz, BM herkesin zorla kaybedilmelere karşı korunması sözleşmesini imzalayın diyoruz. Çünkü zorla kaybedilme vakaları, insanlığı karşı işlenmiş bir suçtur ve kesinlikle zamanaşımına uğramaz. Bu kayıp vakalarının üzerinden bir asır geçse bile, failler yine de yargı önünde yargılanacaktır” diye konuştu.
“Gözaltına alındı ve bir daha haber alınamadı”
Yalçın daha sonra, 6 Aralık 1993 tarihinde Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Taşkaya’nın hikayesini anlattı. Yalçın, şunları belirtti: “Hüseyin Taşkaya, 1950 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde doğdu. Evli ve dört çocuk babası olan Hüseyin Taşkaya, Siverek’te Müteahhitlik yapıyordu. Çevresinde sözüne itibar edilen Hüseyin Taşkaya Siverek’teki ağır hak ihlallerini eleştirdiği için güvenlik güçlerinin ve Bucak Aşireti’nin hedefindeydi. Adının ölüm listesinde olduğunu duymasından sonra evini İstanbul’a taşıdı. Kalan işlerini tamamlamak için bir süreliğine Siverek’e geldi ve amcası Mehmet Taşkaya’nın evinde kalmaya başladı. 6 Aralık 1993 tarihinde gündüz saat 12.00 civarında askerler, polisler ve Bucak aşiretine mensup korucular yaklaşık otuz araçlık konvoyla, Siverek’in Bağlar Mahallesindeki Mehmet Taşkaya’nın evine baskın yaptı. Evde bulunan Hüseyin Taşkaya, ile birlikte Hatun Taşkaya, Ahmet Kalper olmak üzere onlarca kişi gözaltına alındı. Gözaltına direnen akrabaları ağır biçimde darp edildi. Operasyonu Üsteğmen Ahmet Şentürk, Kemal adında Emniyet Amiri ve Ahmet Bucak isimli korucu yönetiyordu. Taşkaya’nın annesi Fatime Taşkaya, oğlundan alabilecek bir haber umuduyla Siverek Emniyeti’ne defaatle gider. Emniyet Yetkilileri tarafından en son anneye “Bir daha bize gelmeyin. Diğer oğullarınla birlikte burayı terk edin. Yoksa onlar da kaybolur.” denildi. Yıllardır oğlunu arayan Fatime Taşkaya, diğer birçok kayıp annesi gibi 17 Ekim 2015 tarihinde oğluna kavuşamadan hayata veda etti. Hüseyin Taşkaya’nın gözaltına alınmasından sonra ailesi Siverek, Urfa ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılıklarına, Urfa Valiliği, İçişleri Bakanlığına ve Adalet Bakanlığı gibi resmi mercilere başvurularda bulundu. Yapılan başvurular “Bizde yok” cevabıyla karşılık buluyordu. Siverek Cumhuriyet Başsavcılığı, mahallenin tüm gözleri önünde gözaltına alınan Hüseyin Taşkaya ile ilgili ailenin beyanlarını “soyut iddiası” olarak değerlendirip Taşkaya, dosyasında takipsizlik verir. Taşkaya’nın gözaltına alınması üzerinden 26 yıl geçti, ama halen kendisinden bir haber alınabilmiş değil.”
“Kayıplarımız bulunana kadar mücadelemize devam edeceğiz”
Kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın kardeşi Faik Taşkaya, ağabeyinin kaybediliş hikayesini anlatarak “Ağabeyime ulaşmak için, devletin resmi kurumlarına başvurduk ve o günden bugüne kadar herhangi bir sonuç alamadık. Sadece Hüseyin Taşkaya değil, Türkiye’de binlerce faili meçhul cinayetler işlendi. O gün yapılan operasyonda, Ahmet Kalper isimli vatandaştan da haber alınmamaktadır. Kayıplarımız bizim değerlerimizdir, halkın değerleridir. Kayıplarımızı bulunana kadar, mücadelemize devam edeceğiz.” diye konuştu.
Yapılan konuşmaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.