“Geçmişle yüzleşme şart!”

04.01.2020

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 569’uncusu gerçekleştirildi. Eylemde, 1995 yılında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde gözaltında kaybedilen ve 2013 yılında bir kuyuda kaybedilen 2 kişiyle birlikte cenazesi bulanan Mehmet Emin Abak’ın faillerinin bulunup yargılanması talep edildi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 569’uncusu, Valiliğin kayıp eylemlerini 70 haftadır yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binası önünde gerçekleştirildi. Şube binası önünde gerçekleşen eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanı Mehmet Sayın, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1995 yılında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde gözaltında kaybedilen ve 2013 yılında bir kuyuda kaybedilen 2 kişiyle birlikte cenazesi bulanan Mehmet Emin Abak’ın faillerinin bulunup yargılanması talep edildi.

“Geçmiş acılarla yüzleşilmesini talep ediyoruz”

Eylemde bir konuşmada bulunan Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Hasan Yalçın,  kayıp yakınlarının on yıllardır kayıplarının bulunması ve faillerinin yargılanması için mücadele ettiklerini belirterek, taleplerinin hakikatin ortaya çıkması, geçmişle yüzleşmenin sağlanması ve gerçek bir adaletin tesis edilmesi olduğunu söyledi. Geçmiş acılarla yüzleşilememesi nedeniyle toplumun ağır tahribatlar ve büyük travmatik olaylar yaşadığını belirten Yalçın “ Biz bu acılarla yüzleşilmesini talep ediyoruz. 90’lı yıllarda yüzlerce insan kaybedildi, binlerce insan faili meçhul cinayetlere kurban edildi. Aileler o dönemde başvurularda bulundu, ama başvurulardan sonuç alınmadı. Kayıp yakınları yıllardır faillerin yargılanması ve cezasızlık zırhıyla korunmayıp adil bir şekilde yargılanmalarını talep etmektedir. Her bir kayıp yakını, kayıp annesi her hafta bir mezar hasretiyle buraya gelmektedir, çocuklarının kemiklerine ulaşmak istemektedirler. Kayıp yakınlarının buradaki talepleri budur. Bu ısrarlı mücadelenin nedeni budur” diye konuştu.

Dünya deneyimlerine bakıldığında devletlerin geçmişle yüzleşerek gerçek bir adaleti tesis edebildiklerini ve demokratik bir toplumu oluşturabildiklerini belirten Yalçın, “90’lı yıllarda yüzlerce kaybın olduğunu söylüyoruz. Bunlar, somut tanık belgeleriyle sabittir. Geçmişle yüzleşme şarttır” diye belirtti.

Yalçın konuşmasının ardından, 14 Ocak 1995 tarihinde Mardin’in Kızıltepe ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kendisinden uzun bir süre haber alınamayan ve 2013 yılında bir kuyuda kaybedilen 2 kişiyle birlikte cenazesi bulanan Mehmet Emin Abak’ın hikayesini paylaştı. Kızıltepe ilçesinde toplu taşım şöförlüğü yapan Mehmet Emin Abak’ın gözaltına alındıktan sonra ailesinin resmi makamlara yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını veya etkili bir soruşturma yapılmadığı belirtti. 2013 yılında köydeki kuyularda yapılan kazıda, Mehmet Emin Abak ile birlikte Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun’un cenazelerine ulaşıldığı belirten Yalçın, “Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20 Temmuz 2014 tarihinde aralarında M. Emin Abak ve Mahmut Abak’ın öldürülmesi dâhil toplam 22 sivil insanın infaz edilmesinden dolayı 9 sanık hakkında iddianame hazırlanır. Dava, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılır. Davanın duruşmasına daha başlamadan Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından dava, güvenlik gerekçesi ile Ankara’ya nakledilir. Dava Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülür. 09 Eylül 2019 tarihinde görülen son duruşmada, 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin infaz edilmesi veya zorla kaybedilmesinden dolayı yargılanan tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilip dosya kapatıldı.” 
Açıklamanın ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi. 

 

Mehmet Emin Abak’ın kaybediliş hikayesi

Mehmet Emin Abak’ın babası Halil Abak kaybedilme olayına ilişkin beyanları şu şekilde: “Olay yaşandığında Eroğlu köyünde ikamet ediyorduk.  "Oğlum Mehmet Emin Abak ile yeğenim Mahmut Abak, Mardin Kızıltepe arası toplu taşıma araçlarının şoförlüğünü yapıyordu. İşlerinden izinli oldukları bir günde Kızıltepe'de iken onlara telefon açtık. Evin ihtiyaçları için un ve yağ istedik. Aynı gün öğleden sonra saat 14.30 gibi eşyalarla beraber köye geldiler. Saat 15.40 sularında ise dönemin Kızıltepe Jandarma İlçe Komutanı Hasan Atilla Uğur ile Mardin merkezde görevli Üsteğmen Eşref Çakmak ile beraberindeki askerler köye operasyon yaptı. Oğlum Mehmet Emin Abak ile yeğenim Mahmut Abak'ı gözaltına alarak köyde bulunan bir eve götürerek işkence yapmaya başladılar. Bizler işkence çığlıklarını duyduğumuz halde korkudan ses çıkaramadık. Askerler tüm köylüyü çamura yatırarak başımızı ayaklarıyla çamurun içinde eziyordu. Yaşadığımız bu duruma dahi itiraz edemiyorduk. Askerler Yeğenim Mahmut’a çok ağır işkence yaptı, yeğenimin cesedini battaniyeye sarılı olarak çıkardılar. Köye yapılan operasyonun nedenini askerlerden sorduk bize verdikleri cevap "Siz teröristlere ilaç yardımında bulunmuşsunuz" oldu. Rütbelilere tüm köyü arayabileceklerini, herhangi ilaç yardımı yapılmadığını söylememize rağmen, askerler işkenceye devam etti. Askerlerin yaptığı işkencelerde yeğenim Mahmut Abak'ın yaşamını yitirdiğini sonradan öğrendik. Askerler odadan çıktığında Mahmut'u battaniye içinde taşıdılar. Oğlum Mehmet Emin ise iki özel harekâtçının kolunda halsiz bir şekilde götürüldü. Bir hafta sonra yeğenimin Mahmut'un cenazesini Tilzêrîn köyündeki bir su kuyusunun yüzüne çıktığını gören jandarma, cenazeyi Kızıltepe Devlet Hastanesi'ne getiriyor. Görgü tanıkları yeğenim ile oğlum M. Emin’in aynı kuyuya atıldığını söylüyorlar. Oğlum ile yeğenimin kullandığı aracı, Tilzêrîn köyüne yakın boş bir arazide yakılmış halde bulduk. Yaşanan vahşetten sonra askerler bu sefer malımızdan vazgeçmemizi ve korucu olmamızı istedi. Koruculuk sistemini kabul etmediğimiz için askerler sürekli köye gelip bizleri tehdit etmeye başladılar. Malımızı mülkümüzü köyde bırakarak göç etmek zorunda kaldık. Göç ettikten sonra askerlerin köyü yaktıklarını öğrendik