Kayıp yakınları adalet arayışı 570’inci haftasını geride bıraktı

11.01.2020

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 570’incisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde kaybedilen Ömer Öner ve Nuri Dayan’ın akıbeti soruldu. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 570’incisi, Valiliğin kayıp eylemlerini 71 haftadır yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binası önünde gerçekleştirildi. Şube binası önünde gerçekleşen eyleme İHD Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören, İHD MYK Üyesi Mehmet Raci Bilici, İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanı Mehmet Sayın, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1994 yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde kaybedilen Ömer Öner ve Nuri Dayan’ın akıbeti soruldu. 

“Kayıp yakınlarının başına büyük felaketler getirildi”

Eylemde bir konuşmada bulunan Kayıp Komisyonu Üyesi Adnan Örhan, kayıp oturma eylemlerinin 71 haftadır süren Valilik yasağı nedeniyle dernek binası önünde gerçekleştirmek zorunda kaldıklarını söyledi. Kaybedilen yakınlarının akıbetinin ortaya çıkarılması talebiyle kayıp yakınlarının, 571 haftadır oturma eylemlerini sürdüğüne dikkat çeken Örhan “ Meydanları bu annelere yasaklayanlar bilsinler ki, bu ülkeye demokrasinin gelmeyecek. Bu annelerin haklı taleplerine cevap verilmedikçe, hiç kimse haktan bahsedemez. Çünkü buradaki annelerinin çocuklarının, yakınlarının başına büyük felaketler getirildi. Ağırlıklı olarak 90’lı yıllarda kimisi sokak ortasında, kimi gözaltına alınarak, kimi çöle ve kimi dere kenarına atılarak katledildiler. Devletin karanlık kolları, bu insanların başına bir şekilde faili meçhul ve kaybedilme felaketini getirdiler. Bu anneler burada 570 haftadır, haklı olarak evlatlarının akıbetini soruyorlar” dedi.

“Delillere rağmen failler cezalandırılmadı”

Kayıp bulunması için yargı organlarına sunulan delil ve belgelerin değerlendirilmediğini ve faillerin cezalandırılmadığını söyleyen Örhan “Bizlerin talebi bu karanlık olayları yaşatanların cezalandırılmasıdır. Birçok annemizin, çocuğunun bir mezarı bile olamadı ve gözü açık bir şekilde yaşamını yitirdi. Bugüne kadar siyasi iktidarlar ve değişen hükümetler, hiçbir şekilde konuyla ilgili bir adım atmadı” diye belirtti.

26 yıldır haber alınamıyor!

Örhan’ın konuşması ardından da 1994 yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde kaybedilen Ömer Öner ve Nuri Dayan’ın kaybedilme hikayeleri anlatıldı. Eylemde Kürtçe bir konuşmada bulunan kaybedilen Ömer Önen’in eşi Nezire Baran, her yeni yılda yaşadıklarını acının da yenilendiğini söyledi. Eşinin kaybedilme hikayesini anlatan Baran’ın olaya ilişkin beyanları şu şekilde: “Eşim çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyordu, resmi nikahımız yoktu ve üç çocuğumuz vardı, köyde kayınım Muharrem bir köylünün traktör şoförlüğünü yapıyordu. Zaman zaman eşim Ömer’de traktörü kullanıyordu. Olay günü hayvanlarımız kaybolmuştu ve eşim hayvanlarımızı traktörle aramaya çıkmıştı. Uzaktan akrabamız olan ve aynı zamanda köylümüz Nuri Dayan’da eşim Ömer ile birlikte traktöre binip gittiler. En son çevredeki köylüler, eşim Ömer ve arkadaşı Nuri’yle birlikte traktörün üstünde Mardin-Savur ve Diyarbakır ilçesi Bismil arasında bulunan Kürtçe isimleri Kuği ve Pire köyleri arasında gördüklerini söylediler. Kuği ve Pire köylüleri akrabalar, her iki köy halkı köy koruculuğu yapıyorlardı. Hem de her iki köy çevrede Hizbullahçı olarak biliniyordu. Eşim ve arkadaşı Nuri Dayan, bu iki köy arasında ortadan kayboldular. Bu olaydan önce de Çınar karakoluna bağlı askerler tarafından devamlı evimize baskınlar yapılıyordu. Eşim Çınar Karakol komutanı tarafından açıkça tehdit ediliyordu. Bu olaydan sonra da baskılar artmaya başladı. O esnada en büyük kızım 2,5 yaşındaydı. Oğlum 1,5 yaşında ve en küçük kızım da 4 aylıktı. Hem eşimi kaybettiler hem de her gece evime baskın yapıyorlardı. Bir baskında beni zorla askeri araca bindirirken çocuklarım eteğime yapışıp beni bırakmıyorlardı. Çok küçüklerdi. Korkularından beni bırakmıyorlardı. Beni darp ederek araca bindirdikleri sırada, başka araçta da kayınım Fevzi Öner’i bindirmişlerdi. Ben arabaya binmemek için direnirken bağırarak ağlıyordum. O sırada kayınım Fevzi bir askeri aracın içinde kafasını kaldırıp, bana baktığı sırada bir asker kayınımın kafasını tekmeledi. Bizi Çınar Karakoluna götürdüler. Baskı yaptılar senin eşin dağa gitmiş ve sık sık eve geliyor deyince bende ‘Benim eşimi siz kaybettiniz bunu herkes biliyor. Hem eşimi kaybediyorsunuz hem de dağa çıktı diyorsunuz’ dedim. O sırada Aşağıkonak Karakol komutanı da oradaydı. Zaman zaman evimize baskın yapılırken kendisini görüyorduk. Bu nedenle onu tanıdım. Eşim kaybedildikten sonra oğlum öldü. Onu kaybettik, hastaydı doktora götüremedim. Olaydan yaklaşık 6-7 ay sonra eşimin kullandığı Traktör Tavuklu köyünde terk edilmiş olarak bulundu. Yaptığımız araştırmaya göre köylüler sabah kalktıklarında, terk edilmiş bir traktör görüyorlar. Köy muhtarı Karakola haber veriyor. Karakol Komutanı da traktörü Kankırt Köyündeki koruculara veriyor. Traktör kullanıldıktan sonra terk edilmiş. Motoru dahil her şeyi sökülmüş halde bulunuyor. Eşim kaybolduktan sonra hiç bir resmi kuruma başvuramadık. Çünkü başvurmadığımız halde Askerlerin yoğun baskısı altındaydık. Eşimle birlikte kaybedilen Nuri Dayan’ın ailesi de hiçbir kuruma başvurmadı, korktukları için. Çünkü kaybolan kişilerin aileleri herhangi bir kuruma başvurunca onlara yöneliyorlardı. Bunun için insanlar gözaltına alınıp işkencelerden geçiriliyordu ve o tarihten sonra eşim Ömer ve Nuri’den bir daha haber alamadık.”

Açıklamanın ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.