Yaşam hakkı kutsaldır ve en temel haktır. İnsan yaşamının korunması, onun hem bedeninin hem de psikolojisinin korunması şeklinde gerçekleşmek zorundadır. Bu nedenle yaşam hakkı mutlak olarak koruma altındadır. Anayasa m.17/1, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesi ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi 6. Maddesi yaşamın korunmasını hükme bağlar. Kişinin varlığını bedensel ve psikolojik olarak sağlıklı bir bütünlük içinde devam ettirmesine dair tüm haklar cezaevlerinde kalan her birey içinde mutlak olarak geçerlidir. Ancak kapatılmanın eza verici olmasının dışında da mahpuslar pek çok hak ihlaline uğrayarak biyolojik ve psikolojik olarak tahribata uğramakta ve yaşam hakları korunamamaktadır.
Hasta Mahpusların yaşamış oldukları sorunlar gittikçe artmakta ve ne yazık ki sağlıklı bir çözüm üretilememektedir. Mart ayında yaptığımız açıklamada yalnızca tespit edebildiğimiz kadarıyla Türkiye hapishanelerinde 591’i ağır olmak üzere 1564 hasta mahpus bulunmaktadır. Bugün tespitlerimize göre bu rakam artmıştır. Ancak hasta mahpus sayısının, bizim tespitlerimizin çok üzerinde olduğunu bilmekteyiz. Ne yazık ki Adalet Bakanlığı tarafından hasta mahpuslara dair herhangi bir veri paylaşılmamaktadır. Hasta Mahpusların sağlığa erişimlerinin önünde pek çok engel bulunmaktadır. Bunlar; aşırı kalabalık koğuşlar, revire geç çıkarılmalar, hastane sevklerinin geç yapılması ya da hiç yapılmaması, hastanelerde ve revirde kelepçeli muayene uygulaması, havalandırma hakkından yararlandırılamama, havalandırma kapılarının geç açılması ve erken kapatılması, hijyenik olmayan odalar, insanın hem sağlığını hem de psikolojisinin olumsuz yönde etkileyen tek kişilik bölmeli nakil araçlarıyla sevkler, ısıtılmayan ve nemli odalar, yetersiz beslenme, diyet yemeklerine erişememe, temiz su ve sıcak suya erişimde yaşanan sorunlar, hapishanelerde yeterli doktor ve sağlık personeli bulundurulmaması, tek başına yaşamını devam ettiremeyecek mahpusların tek kişilik yerlerde tutulması ve buna benzer çok fazla sorunla baş başa kalan mahpusların her gün durumları daha da ağırlaşmakta ve hastalıkları kronik ve çoklu hale gelmektedir.
İlk olarak Aralık 2019’da görülen ve 11.03.2020 tarihi itibari ile Sağlık Bakanının açıklamasıyla Covid-19 virüsün Türkiye’de de görüldüğü öğrenilmiştir. Hızla yayılan ve binlerce kişinin ölümüne yol açan pandemi süreci hapishanelerdeki mahpusların yaşamını da tehdit eder hale gelmiş, yetersiz kalınan önlemler, hijyen malzemeleri ve koruyucu malzemelerin dağıtımında yaşanan eksiklikler nedeniyle durum daha da vahim hale gelmiştir. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü 8 Kasım 2020 tarihinde Pandemi Sürecinde Ceza İnfaz Kurumlarına dair bir rapor açıklamıştır. Buna göre; 368 Ceza İnfaz Kurumundan 117’sinde pozitif vaka görüldüğünün, testi pozitif çıkan 120 hükümlü/tutuklunun sağlık kurumlarındaki tedavilerinin devam ettiğini, Başsavcılıklardan alınan bilgilere göre; 14 Mart 2020 tarihinden bu yana 10 hükümlünün kronik rahatsızlıkları nedeniyle, 2 hükümlünün ise Kovid-19 virüsüne bağlı olarak bağışıklık sistemlerinde gelişen komplikasyonlar sebebi ile vefat ettiğinin tespit edildiğini” bu rapor ile aktarmıştır. Covid-19 tam da kronik alt hastalıkları olan kişilerde ölümcül olmaktadır.
Corona Virüs gerekçesiyle 15 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe konulan 7242 sayılı kanun değişikliği ile özelikle hasta ve yaşlı mahpuslar bakımından eşitsiz bir uygulamaya dönülmüş, TMK kapsamında olan mahpusları hapishanede tutan ve diğerlerini serbest bırakan bu uygulama ile eşitlik ilkesi ortadan kaldırılmıştır. 15 Nisan’dan sonra 70 yaşın üzerindeki 4 ağır hasta mahpus cezaevlerinde yaşamını kaybetmiştir.
Türkiye hapishanelerinde 2020 yılı başından bu yana 49 mahpus yaşamını yitirmiştir. 15 mahpusun intihar ettiği iddia edilmiştir. Bunlarda Kadir Kurt’un hapishanede darp edildiği iddia edilmiş, Serkan Tumay’ın da vücudunda darp izleri tespit edilmiş ve soruşturması devam etmektedir. Her iki mahpusunda yakınları tarafından kurumumuza başvuruları yapılmıştır. İsmi açıklanmayan 4 Mahpusun Adalet Bakanlığı tarafından Covid-19’dan kaynaklı olarak yaşamını yitirdiği aktarılmıştır. 1 mahpus yatağında ölü bulunmuştur. 1 mahpus ağır hastalıkları nedeniyle kaldırıldığı hastanede öldüğü gün tahliye edilmiştir. 5 ağır hasta mahpus tamamı kanser hastası tahliyelerinden kısa bir süre sonra yaşamını yitirmiştir. 16 mahpus ağır hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirmiştir ve mahpuslardan 3’ü hastane dönüşü kaldıkları karantina koğuşlarında yaşamını yitirmiştir. 2 Mahpusun Covid nedeniyle yaşamlarını yitirdikleri öğrenilmiştir.
Hasta mahpusların büyük bir kısmı karantina koğuşlarında kalmak istemediklerinden dolayı hastanelere gidemiyorlar. Yaşamlarını tek başlarına devam ettiremeyecek durumda olmalarının yanı sıra bu karantina koğuşlarının kimi yerlerde idare tarafından hücre büyüklüğündeki odaların karantina odasına çevrildiğini, bu odaların hijyenik olmadığını, nefes alınamayacak kadar da dar ve basık olduğunu aktarılmaktadırlar. Hasta mahpusların hastaneden döndükten sonra 14 gün boyunca tutuldukları karantina koğuşlarının büyük bir tehlike yarattığı ortadadır.
İntihar vakalarının oldukça fazla olması ve özellikle adli mahpuslar arasında yaygın olması bu mahpusların yaşamış oldukları hak ihlallerinin yoğunluğunu ve koşullarının da insan onuruna aykırılığını ortaya çıkmaktadır. Bu intihar vakalarında önleyici tedbirleri almak, intihara sürükleyen koşulları düzeltmek, şiddet vakalarına karışanlar hakkında soruşturma yürütmek ve sebepleri ortadan kaldırmak gerekmektedir. İntihara sürüklemek suçtur ve TCK madde 84/1 intihara yönlendirme suçunu düzenlemiştir. Ayrıca 3. kişiler bir insanın beden bütünlüğüne zarar vermek suretiyle o kişinin yararını bozacak bir eylemde bulunamaz ve bu suçtur (TCK Madde 81, 82,84 ve 87)
Tüm bu ölüm vakaları önlenebilir ölümlerdir. Gittikçe artan ve süreklileşen hapishanelerde ölüm vakaları için yeterli tedbir alınmalı, sağlığa erişim hakkı sağlanmalı, kişilerin bedensel psikolojik bütünlüklerinin korunması için insan onuruna yakışır tüm koşullar eksiksiz sağlanmalıdır. İnsan Hakları Derneği olarak gerek iç hukukta gerek uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınmış olan yaşam hakkının ayrımsız olarak korunmasını ve bu konuda gerekli olan tüm tedbirleri almasını talep ediyoruz. Ayrıca Ceza İnfaz Kurumları sivil toplum kurumlarının denetimine açılmalıdır. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun, Kamu Denetçiliği Kurumunun ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun denetim mekanizmalarını daha etkin çalıştırmalarını, siyasi partilerin konuya dair daha çok inisiyatif almalarını da talep ediyoruz.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu