22.12.2020
KAMUOYUNA
Hukukun üzerinde kimsenin gölgesi kabul edilmez!
Diyarbakır’da sığınmacı olarak yaşayan Suriye vatandaşı E.B, kendisine karşı cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla şüpheli (R. N.) hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuştur. Şüphelinin, mağdurun eşinin patronu olduğu ve eşinin işte olduğu saatlerde kadının evine giderek ve bazen de telefon uygulamaları üzerinden (WhatsApp) fotoğraf ve videolarla taciz ettiği iddia edilmiştir. Konu hakkında yapılan şikayet üzerine; mağdur Türkçe bilmediği halde ifadesi tercüman olmadan alınmış, gösterilen tanıklar dinlenmeden somut araştırma yapılmaksızın, deliller toplanmadan verilen takipsizlik kararı vicdanları yaralamıştır. Öte yandan mahkeme; şüphelinin talebi üzerine, mağdur, eşi ve mağdurun avukatı hakkında uzaklaştırma kararı vermiştir. Konu hakkında alınan takipsizlik ve uzaklaştırma kararlarında, şüphelinin Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde görevli yakınlarının etkisi olduğu iddia edilmektedir. Soruşturmanın üzerine gölge düşürecek kişilerin varlığı hukuku ayaklar altına almak demektir.
6284 Sayılı Yasaya göre tedbir kararı “şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali olan kişi” hakkında verilmesi gerekirken, söz konusu olayda şiddet mağduru, eşi ve avukatı hakkında verilmiştir. Özellikle mağdurun avukatı hakkında tedbir kararı verilmiş olması tam anlamıyla bir hukuk skandalıdır. Avukat hakkında verilen tedbir kararı, avukatın mesleki faaliyetinin engellenmesinin yanı sıra iddianın araştırılması ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını imkansız hale getirmiştir.
Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. Maddesinde Ayrımcılığı açıkça yasaklamış, Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 10. Maddesinde de herkesin kanun önünde eşit olduğu kabul edilmiştir. Ulusal ve uluslararası mevzuattaki ayrımcılık yasağına rağmen mevcut olayda da görüldüğü üzere uygulamada sıklıkla ayrımcı uygulamalara tanıklık etmekteyiz. Bu olay vesilesiyle bir kez daha bu ayrımcı uygulamalardan vazgeçmeye insanlığın ortak değerleri olan adalet, hak ve vicdanda birleşmeye davet ediyoruz. Coğrafi sınırların artık toplumlar ve hukuk sistemleri nezdinde anlamının silikleştiği yeni dünya düzeninde, ayrımcılıkla kirletilmiş adalet yerine meşruluğunu evrensel hukuktan, insani değerlerden ve vicdandan alan bir adalet anlayışı esas alınmalıdır.
Mağdur açısından başvurulmuş olan bütün hukuki yollar, soyut bir hukuk mantığının gayri ihtiyari nüktedanlığıyla kapatılmış, hukuki olarak hareket kabiliyeti sona erdirilmek istenmiştir. Olayın şüphelisi, emniyet görevlisi yakınlarının nüfuzunu kullanarak hem olayı örtbas etmek hem de mağduru ve ailesini sınır dışı etmekle tehdit ettiği iddia edilmiştir. Fail/şüpheli kişi ve kişilerin mağdurun adresini bildikleri ve evin çevresinde aileye göründükleri bilgisi de edinilmiştir, bu durum ailenin güvenlik kaygılarını güçlendirmektedir.
Biz aşağıda imzası bulunun hak örgütleri, ulusal ve uluslararası hukukun koruduğu temel hakların savunucusu olduğumuzu, en kaotik dönemlerde dahi hak mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi ve mağdurların yanında, hukuksuzluğun da tam karşısında olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz. Yetkililere sesleniyoruz; korunması gereken fail değil, mağdur ve ailesidir. Bu bağlamda mülteci mağdura yönelmiş cinsel taciz iddiasıyla ilgili etkin, şeffaf ve tarafsız bir soruşturma yürütülmesini, mağdura ve ailesine yöneltilmiş tehditler konusunda gerekli tedbirlerin alınmasını, tehdit iddiasıyla ilgili olarak da etkin bir soruşturma yürütmesini talep ediyoruz.
DİYARBAKIR BAROSU
HAK İNİSİYATİFİ DERNEĞİ DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI (TİHV) DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ
DİYARBAKIR TABİP ODASI