Katledilişinin 30. yıldönümünde Vedat Aydın'ı saygıyla anıyoruz

10.07.2021

Üyemiz, insan hakları savunucusu, siyasetçi Kürt aydını Vedat Aydın, 5 Temmuz 1991 tarihinde gece yarısı evinde silahlı, elinde telsiz bulunan ve kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce “ifaden alınacak” denilerek götürüldü. Ailesi ve avukatlarının girişimlerine karşılık gözaltına alındığı kabul edilmedi. 7 Temmuz 1991 tarihinde Elazığ ili Maden ilçesi yakınlarında bir köprü altında vahşice işkence edilmiş cesedi bulundu. Defnedilmek üzere 10 Temmuz 1991 tarihinde cenazesinin getirildiği Diyarbakır’da yüzlerce araçlık konvoy ve binlerce kişi tarafından karşılandı. Cenazeye katılanlara ateş açıldı, olaylar sonucunda 3 kişi yaşamını yitirdi, aralarında milletvekilleri ve gazetecilerin de bulunduğu yüzlerce kişi yaralandı.

Vedat Aydın’ın insan hakları ve özgürlüklerin sağlanması temelinde vermiş olduğu demokratik ve siyasi mücadele hedef alınarak katledildi. Cinayet soruşturmasının üzerinden geçen 30 yıl boyunca faillerin kimliği tespit edilmeyip bir yol alınamadığı gibi bu cinayet ile ilgili failler halen yargı karşısına çıkarılmamış, cezalandırılmamıştır.

90’lı yıllar, olağanüstü hal rejiminin yürürlükte olduğu Türkiye’de, zorla kaybetme, yargısız infaz ve faili meçhul cinayetler gibi insanlığa karşı suçların yaygın ve sistematik bir saldırının bir parçası olduğu dönemdir. O dönemde yaşanılan ağır insan hakları ihlalleri ile ilgili açılan soruşturma ve dava dosyaları, zaman aşımı devreye konularak adliye raflarında çürümeye bırakılmakta, dosyalar kapatılmaya çalışılmaktadır. Bunun son örneği de Vedat Aydın dosyasında karşımıza çıkmaktadır. 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununa göre yürütülen soruşturma ile ilgili eski kanun uyarınca zamanaşımı süresi kabul edilerek dosya zaman aşımı ile düşme kararı karşı karşıyadır.

Bilindiği üzere zorla kaybetme, yargısız infaz ve faili meçhul cinayetler gerek uluslararası insan hakları hukuku, gerekse uluslararası ceza hukuku sözleşmelerinde, suçun nitelikleri itibariyle insanlığa karşı suç olarak tanımlanmaktadır. Özellikle 90’lı yıllarda zorla kaybetmelerin ve faili meçhul cinayetlerin dönemin siyaseti ile bağlantılı olarak işlendiğine dair deliller mevcut yasadaki TCK’daki insanlık suçu tanımını karşılamaktadır.  Türkiye, insanlığa karşı suç tanımını uluslararası tanımlamalardan bazı farkları olmakla beraber ilk kez 2004 yılında Türk Ceza Kanunu’nun bir parçası olarak kabul etmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "İnsanlığa karşı suçlar" kenar başlıklı 77. maddesinin dördüncü fıkrasında, maddede sayılan suçlar bakımından zamanaşımının işlemeyeceği ifade edilmiştir.  Türkiye AİHS’e taraf ülke olarak Anayasa 90. Madde ile AİHM yargı yetkisini tanımıştır.  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Maddesinin 2. Fıkrasında insanlığa karşı işlenen bir fiil nedeni ile evrensel hukuk kurallarına göre fail/failler her zaman yargılanabilir, cezalandırılabilir, zaman aşımı söz konusu olamayacaktır.  AİHM, Varnava ve diğerleri/Türkiye (18 Eylül 2009) ve Taylan/Türkiye (3 Temmuz 2012) kararında ve işkence yasağı ile ilgili verdiği diğer birçok kararlarda da tekrar ederek, işkence suçlarında cezanın ertelenemeyeceğini, zamanaşımına uğratılamayacağını, ayrıca bu suçlar için af çıkarılamayacağını vurgulamıştır.

Özetle ifade ettiğimiz üzere zaman aşımı ve benzeri cezasızlık zırhları ile failleri yargılama dışında bıraktırmanın insancıl hukuk kurallarına ve sözleşmelerine aykırı olduğunu belirtmek istiyoruz.  

Vedat Aydın’ı ve cenaze törenine katılıp çıkan olaylarda yaşamını yitiren yurttaşları saygıyla anıyoruz. 

İnsan hakları savunucularının adalet ve hakikat arayışı asla bitmeyecektir. 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ