ORTAK AÇIKLAMA : Mahpusların sağlığa erişim hakları sağlanmalı

27.12.2021

BASINA VE KAMUOYUNA

Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarında hükümlü ve tutuklu nüfusunda her geçen gün ciddi bir artış yaşanmaktadır. Türkiye’de ceza infaz kurumlarının kapasitesi 220.000 olduğu halde, 31 Ekim 2021 tarihinde Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre mahpus sayısı 294.930’dur. Bu artış, yaşanan ihlallerin katlanarak büyümesine neden olurken, var olan sorunların tespiti ve çözümünü zorunlu hale getirmektedir. Ceza İnfaz Kurumları bu süreçten olumsuz etkilenmiş ve temel hak ve hürriyetlerin kullanımına ciddi sınırlamalar getirilmiştir.

Hapis cezası sadece özgürlükten yoksun bırakmayı içerir, hapsetme koşulları asla ek bir cezalandırma olarak kullanılmamalıdır. Hapsetmenin, başlıca ceza infaz yöntemi olarak varlığını koruduğu ve mahpus sayısının her yıl arttığı Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumlarının insan hakları bakımından uluslararası standartlar ile uyumlu hale getirilmesi gerekir.

İnsan hakları ihlallerinin en çok yaşandığı alanlardan biri olan Ceza İnfaz Kurumları; mahpusların tutuldukları fiziki koşullar, dış dünyayla iletişimleri, ifade özgürlüğü, aile görüş hakkının sağlanması gibi geniş bir çerçeveyi kapsayan mahpus haklarının bir boyutunu da sağlık hakkı oluşturmaktadır. Mahpusların sağlık hakkı sorunu, Ceza İnfaz Kurumlarındaki ölümlerin artışı ve ağır hasta tutukluların tahliye taleplerinin reddedilmesiyle derinleşmektedir. Bu kapsamda, cezaevleri insan hakları ihlallerinin yoğun biçimde yaşandığı ortamlar olmayı sürdürmektedir.

14.04.2020 tarihinde kabul edilen 7242 sayılı kanun ile 5275 sayılı İnfaz yasasında değişiklikler yapılmış; bu düzenlemelerle hükümlülerin iyi hal değerlendirmelerine yönelik Cezaevi idarelerine çok geniş yetkiler veren yeni düzenlemeler yapılmıştır. Açık ceza infaz kurumuna ayrılma, denetimli serbestlik ve koşullu salıverilmeden faydalanma müesseselerinin tümünde aranan “iyi hal” şartı ile ilgili detaylı kriterler öngörülmüştür. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi halli” kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Şartlı tahliye hakları yetkinin sınırsız ve keyfi şekilde kullanımı neticesinde engellenen mahpusların umut hakkı ile özgürlük ve güvenlik hakkı kapsamında tahliye edilmeleri engellenmektedir.

Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 6. Maddesi çerçevesinde yaptığı yorum üzerinden verdiği raporlar sonucu birçok mahpus ya cezaevinde ya da infaz erteleme kararı sonucu tahliyesinden çok kısa zaman sonra hayatını kaybetmektedir. Bu durumun tıbbi, hukuki ve vicdani açıdan ayrı ayrı ağır sorumluluğu bulunmaktadır ve evrensel hekimlik değerleriyle bağdaşmamaktadır.

Yasa incelendiğinde infaz erteleme ile ilgili en büyük sorumluluk Adli Tıp Kurumuna bırakılmıştır. Kurumun raporu sonucu, hükümlünün infazının ertelenmesine veya ertelenmemesine karar verilmektedir. Bunun için Adli Tıp Kurumunca düzenlenen veya Adalet Bakanlığı’nın belirlediği tam teşekküllü bir hastaneden düzenlenmiş ve Adli Tıp kurumunca onaylanmış rapor gerekmektedir. Birçok hasta mahpus tam teşekküllü bir hastaneden “cezaevinde yaşamını sürdüremez” raporu almasına rağmen Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmaması nedeniyle tahliye olamamakta ve sonuçta tedavi olamamaktadır. Ayrıca yasa “Cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler arasında kendi başına hayatını idame ettiremeyecek derecede hasta olanlar toplum güvenliği bakımından somut bir tehlike oluşturmuyorlarsa cezalarının infazı ertelenmekte, tutukluysalar tahliye olmaktalar” demektedir.

Türkiye Ceza infaz Kurumlarındaki aşırı kalabalık koğuşlar, sağlığa erişim hakkının engellenmesi, tek kişilik nakil araçları, kelepçeli muayene, revire geç çıkarılma, hastane sevklerinin geç ya da hiç yapılamaması, yetersiz iaşeler, ısıtılmayan ve havalandırılmayan koğuşlar, cezaevlerinde yeterli doktor ve sağlık personeli bulundurulmaması, diyet yemeklerinin verilmemesi, temiz suya erişimde yaşanan problemler, atak geçirmesi riski yüksek ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan mahpusların tek kişilik yerlerde tutulması vb. problemleri içeren uygulamalar hasta mahpusların yaşam hakkının ihlal edilmesine yol açabilecek uygulamalar arasında yer almaktadır. Ayrıca, mahpuslar bu uygulamalar nedeniyle kronik hastalıklarla baş başa kalabilmekte, tedavileri gerektiği gibi yapılmadığında çoklu hastalıklara yakalanma riski bulunmaktadır.

Temel mahkûm haklarına saygı gereği, toplumun geneline sağlanan önleyici tedavi ve tıbbi bakım hizmetlerinin eşit olarak sağlanması gerekir. Cezaevlerinde koşulların gittikçe ağırlaştığı bu günlerde, cezaevlerinde uygulanan sağlık politikaları ulusal sağlık politikaları ile entegre şekilde veya onlarla uyumlu şekilde olmalıdır.

Özgürlüğünden yoksun kişiler söz konusu olduğunda, devletin mahpusların insan onuru ile bağdaşır koşullarda tutulmalarını sağlama ve infaz ile ilgili uygulamaların bu kişileri cezaevinde kalma dolayısıyla zorunlu olarak ortaya çıkan sıkıntı ve üzüntü seviyesinden daha fazla bir ıstıraba maruz bırakmama yükümlülüğü bulunmaktadır. Ölümcül hastalığa yakalanmış veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hale gelmiş mahpusların cezaevinde tutulmaya devam edilmemesi, tam teşekküllü sağlık kurulu raporuna istinaden derhâl tahliye edilmeleri, tedavilerini ailelerinin yanında sürdürülmesi gerekir.

Mahpus sayısı bakımından tarihinin en yoğun dönemini yaşayan cezaevlerinde, yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hizmetlerine erişimden, keyfi uygulamalara kadar ağır ve ciddi ihlaller ile karşı karşıyadır. Son olarak Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde,  işkence ve cinsel saldırıya uğradığı belirtilen Garibe Gezer tutulduğu tek kişilik hücrede yaşamını yitirmiştir. Garibe Gezer’in yaşamını yitirmesine neden olan maruz kaldığı saldırılar ve cenaze işlemleri sırasında basına yansıyan görüntüler, siyasal iktidarın ve kamu gücünü elinde bulunduranların mahpuslara ve yakınlarına insanlık dışı bir yaklaşım içinde olduklarının en somut örneğidir.  Aynı şekilde, ağır hasta mahpuslar Abdülrezzak Suyur, Halil Güneş, İlyas Demir, Bangin Muhammed cezaevinde, son bir ay içerisinde yaşamlarını yitirmişlerdir. Ağır hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması ve yaşamlarının yitirilmesine sebebiyet verilmesi nedeniyle, yargı mercilerince yaşam hakkı ile işkence, insanlık dışı ve kötü muamele yasağı kapsamında etkin bir ceza soruşturmasının yürütülmesi gerekir.

İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) göre; hapishanelerde 604'ü ağır olmak üzere 1605 hasta mahpus bulunmaktadır. İHD’nin 14 Aralık’taki verilerine göre 2020 yılı başından bugüne kadar 7'si infaz ertelemelerinden kısa bir süre sonra, en az 59 hasta mahpus yaşamını yitirmiştir. Verilerin açıklanmasından sonra yaşanan 5 ölümle birlikte bu sayı 64’e yükselmiştir. Ağır hasta mahpuslar tüm başvurulara rağmen, başvuru süreçleri sürüncemede bırakılarak ve tıp etiğine uygun olmayan, bilimsel ölçütlerden yoksun Adli Tıp kurumu raporları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemekte, yaşam hakları ihlal edilmektedir. Hastalıkları son aşamaya gelen ve kaçınılmaz olarak ölümle sonuçlanacağı beklenen “terminal dönem” hastaların infazlarının ertelenmesi uygulamaları için ölümlerinin beklenmemesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyoruz.

Demokratik kitle örgütleri olarak taleplerimiz;

  1. Mahpusların sağlığa erişim hakları sağlanmalı, koruyucu sağlık hizmetleri uygulanmalı, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemler alınmalı ve ölümcül veya sürekli rahatsızlığı bulunan ağır hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalıdır.
  2. Adli Tıp Kurumu’nun resmi bilirkişi olarak varlığına son verilmeli, tam teşekküllü sağlık kuruluşlarının sağlık kurulları bağımsız bilirkişilik kurumu olarak kabul edilmeli, 5275 sayılı yasanın 16/2-6. Maddeleri gereğince infaz erteleme taleplerinde ölçüt alınmalıdır.
  3. İdare ve Gözlem kurulları tarafından soyut, hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde iyi halli olunmadığı gerekçesiyle, serbest bırakılma hakkından mahrum bırakılan mahpuslar açısından iç hukuk kapsamında gerekli önlemler alınmalı ve tahliye edilme olanakları sağlanmalıdır. 
  4. Mahpusların tedavilerinin düzenli bir şekilde uygun koşullarda yapılması sağlanmalı; tedavisi yapılmayan hasta mahpusların hekime ve sağlık birimlerine ulaşmada hızlı ve etkin bir şekilde hareket edecek kurumsal mekanizmalar oluşturulmalıdır.
  5. Hasta mahpuslara hastane dönüşlerinde uygulanan 14 günlük karantina uygulama koşulları yerine PCR testi ve 2 gün tek kişilik odada tutulma uygulaması yapılmalıdır. Pandemi tedbirleri çerçevesinde hasta mahpuslara uygulanan açık görüş hakkı, sosyal aktivite, spor, havalandırma hakkının kullandırılmaması uygulanmasından vazgeçilmelidir.
  6. Mahpus Kadınlar,  LGBTİ+ mahpuslar, engelli mahpuslar, yaşlı mahpuslar gibi özel ihtiyaçları bulunan mahpuslara İnfaz kurumlarında uygun koşullar ve özel bakım için standartlara uygun koşullar sağlanmalıdır.
  7. Cezaevlerinde işkence, insanlık dışı ve kötü muamele yasağına ve yaşam hakkı ihlallerine yönelik, iddialara karşı adli ve idari pasiflikten vazgeçilmeli, bağımsız, tarafsız ve etkin soruşturmalar yürütülmelidir.

     

       DİYARBAKIR TABİP ODASI

DİYARBAKIR BAROSU

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ

DİYARBAKIR DİŞ HEKİMLERİ ODASI

SOSYAL HİZMET UZMANLARI DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ

DİYARBAKIR BÖLGESİ VETERİNER HEKİMLER ODASI

MEZOPOTAMYA PSİKOLOGLAR İNİSİYATİFİ

MED-TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ AİLELERİ İLE DAYANIŞMA DERNEKLERİ FEDERASYONU

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ

ROSA KADIN DERNEĞİ

TMMOB DİYARBAKIR İL KOORDİNASYON KURULU

KESK AMED ŞUBELER PLATFORMU