Kayıp yakınları: Yargı failleri tespit etmek yerine aklama merci haline dönüştü

29.01.2022

Şubemiz ve kayıp yakınlarının sürdürdüğü "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemi, 677'nci haftasında devam etti. Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelen aileler, kayıplarının fotoğraflarını taşıdı. Her hafta bir faili meçhul ya da kayıp öyküsünün hatırlatıldığı eylemde bu kez 25 Ocak 2001’de gözaltında kaybedilen HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz’in akıbeti soruldu.

FAİLLER YARGILANMAK YERİNE ARAMIZDA DOLAŞIYOR

Eylem öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, kayıp yakınları, Barış Anneleri ve hak savunucularıyla birlikte 90’lı yıllarda zorla kaybetmelerin, faili meçhul cinayetlerin faillerinin yargılanması için mücadele ettiklerini vurguladı. “Failler kamu görevlileri veya kamu gücünü kullanan paramiliter güçlerdi” diyen Zeytun, “Bu failler yargılanmak bir yana, aramızda rahatlıkla dolaşıyorlar. Bu adaletsiz meselenin özü, devletin resmi politikasıyla, insanların sistematik bir şekilde zorla kaybettirilmesi veya faili belli bir şekilde siyasi cinayete kurban edilmesi politikasıydı. Türkiye’de evrensel hukuk normlarıyla belirlenen bir yargı yapılanması olmadığı için failler tespit edilmiş değil, tersine aklanmıştır. Ne yazık ki yargı da failleri aklama merci haline gelmiştir. Ülke tarihinin her döneminde özellikle 90’lı yıllarda devletin vesayeti altında olan yargı, insanlığa karşı işlenen suçların faillerini tespit etmemiş, hakikati ortaya çıkarmamıştır. Bu mesele, sadece kolluk personelini korumak amaçlı değil, tümüyle Kürtler başta olmak üzere hak ve özgürlük talebinde bulunan insanların mücadelesini, insanlığa karşı bir politikayla bastırma yöntemiydi. Bu zorla kaybettirme yöntemiydi. Henüz bu karanlık geçmişle yüzleşilememiş, hesaplaşılmamıştır. Bu karanlık geçmişe karşı devletin adaletsizlik üreten politikalarından vazgeçmeye, evrensel hukuk standartlarında bir hesaplaşmayla geçmişle yüzleşmeye davet ediyoruz. Geçmişle yüzleşme, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, faillerin tespiti ve adaletin tesisi için hak savunucularının mücadelesi devam edecektir” diye ekledi.

ZIRHLI VEYA GÜVENLİK ARAÇLARI YAŞAM ALANLARININ DIŞINA ÇIKARILMALI

Türkiye’de güvenlik eksenli politikalar nedeniyle demokratik ilkelerden bahsetmenin mümkün olmadığına değinen Zeytun, “Kürt meselesinin güvenlik politikalarıyla çözümsüzlüğe mahkum edildiği bir politik ortamda zırhlı araçların veya kamu görevlilerinin kendilerine tahsis edilmiş araçları özensiz bir şekilde kullanmaları neticesinde Abdulgaffar Dayan adlı 23 yaşındaki gencimizi kaybettik. Şubemizin son 14 yılı kapsayan “Zırhlı Araç Çarpması Araştırma Raporu”nda açıkça görüleceği gibi güvenlikçi politikalar hergün bir yerden bir yakınımızın canını almaya devam ediyor. Bu politikalardan vazgeçilmelidir. Tüm toplumsal meselelerin demokratik müzakere koşullarıyla, evrensel çözüm mekanizmalarıyla çözülmelidir. Bu çözümler esas alınmadıkça, zırhlı araçlar da, silahlı çatışma ortamında yurttaşlar yaşamını yitirmeye devam edecektir. Bu gerçeğin paralelinde yaşam hakkını ihlal eden zırhlı araçlar ve güvenlik araçlarının yaşam alanlarının dışına çıkarılmalıdır” diye konuştu.

DÖNEMİN JANDARMA KOMUTANI TEHDİT ETTİ

Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz ise Tanış ve Deniz’in kaybediliş öyküsünü anlattı. Akdeniz’in paylaştığı kayıp öyküsü şu şekilde: “25 yaşındaki Serdar Tanış ve arkadaşları Silopi’de HADEP ilçe teşkilatı açmak üzere çalışmalara başlar. Çalışma yürütenler, Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı General Levent Ersöz ve Silopi İlçe Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Süleyman Can’ın “Benim bulunduğum bölgede HADEP açılmaz, buna asla izin vermem” şeklinde ki ağır tehdit ve baskısı ile karşılaşırlar. Tüm baskılara rağmen 3 Ocak 2001 tarihinde HADEP ilçe teşkilatı açılır ve Serdar Tanış İlçe Başkanı olur. Sonrasında baskılar daha da artar.

SİLOPİ JANDARMA KOMUTANLIĞINA GİTTİLER…

25 Ocak 2001 tarihinde Silopi Jandarma Komutanlığından Serdar Tanış telefonla aranıp Komutanlığa gelmesi istenilir. Serdar Tanış, ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz’i de yanına alarak Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na gider ve onlardan bir daha haber alınmaz. Aynı gün takiben saat:15.00 sularında cep telefonundan TANIŞ ve DENİZ’i arayan yakınları ve partili arkadaşları, telefonlarının kapalı olması nedeniyle kendilerine ulaşamazlar. 26 Ocak 2001 tarihinde TANIŞ ve DENİZ’in yakınları Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusu niteliğinde kayıp ihbarı yaparlar. Bu başvuru üzerine olaya ilişkin görgüleri bulunan tanklar Ömer SANSUR, İsa KANAT, Hamit BELGE ve Eyüp TANIŞ’ın ifadeleri alınır.

ELÇİ, BAYDEMİR VE TANRIKULU’NUN GİRİŞİMLERİ

26 Ocak 2001 tarihinde TANIŞ ve DENİZ’in yakınlarının İHD Diyarbakır şubesine başvuruları üzerine, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Av. Osman Baydemir durumu yazılı olarak Şırnak Valiliğine, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına, Silopi Kaymakamlığına, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğine ve TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonuna bildirerek, gerekli girişimlerde bulunulması ve adı geçenlerin can güvenliğin sağlanmasını talep eder. BAYDEMİR aynı gün, Olağanüstü Hal Bölge Vali Yardımcılarından biri ile Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığıyla birer telefon görüşmesi yapar. 26 Ocak 2001 tarihinde TANIŞ ve DENİZ’in yakınlarının başvuruları üzerine Av. Tahir Elçi, Uluslararası Af Örgütüne başvurarak, adı geçenlerin “GÖZALTINDA KAYBOLMA” ihtimali bulunduğunu ve yaşamlarının tehlikede olduğunu belirterek ACİL EYLEM çağrısında bulunur. 29 Ocak 2001 tarihinde ise Serdar TANIŞ’ın babası Şuayip TANİŞ Silopi Cumhuriyet savcılığına dilekçe ile başvuru yaparak “Serdar’ın daha önce maruz kaldığı uygulamaları, oğluna yapılan ölüm tehditlerini ve gözaltına alınma olayına ilişkin gelişmeleri” anlatarak şikâyetçi olur.  29 Ocak 2001 günü olayla ilgili araştırmalarda bulunmak üzeri aralarında İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av. Osman BAYDEMİR ve TİHV temsilcisi Av. Sezgin TANRIKULU’nun da bulunduğu bir heyet Silopi ve Şırnak’ta resmi makamlarla ve olayın tanıklarıyla resmi görüşmelerde bulunur.

ŞIRNAK VALİLİĞİNİN AÇIKLAMASI!

Olayın yazılı basın aracılığıyla kamuoyuna yansıması üzerine Şırnak Valiliği 1 Şubat 2001 tarihinde yazılı bir basın açıklaması yapar. Açıklama da iddiaları reddeder ancak yeni ve ilginç bir bilgi verir. Şırnak Valisi Hüseyin Başkaya, Serdar TANIŞ ve Ebubekir DENİZ’in 25 Ocak’ta Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na geldiklerini ancak yarım saat kaldıktan sonra ayrıldıklarını açıklar. İnsan hakları örgütleri, aydınlar, BM yargısız ve keyfi infazlar komisyonu Tanış ve Deniz’in akıbeti için devreye girer. Ama tüm girişimler sonuçsuz kalır. Dosya etkin bir soruşturma yürütülmeden 2015 yılında takipsizlik ile sonuçlanır. Takipsizlik kararına yapılan itiraz ise Cizre Sulh Ceza Mahkemesi tarafından reddedilir. Bunun üzerine aileler 17 ağustos 2015 tarihinde anayasa mahkemesine başvuruda bulunur. AYM 18 Temmuz 2019 tarihinde süre aşımından başvuruyu reddeder.

AİHM MAHKUM ETTİ!

Oysa 2001 yılında AİHM’e taşınan dava da mahkeme “yerel mahkemeler tarafından ayrıntılı bir adli inceleme veya bağımsız bir soruşturma gerçekleştirilmemiş olmasını üzüntü ile karşılamaktayız” diyerek Tanış ve Deniz’in kaybedilmesinden devletin sorumlu olduğu sonucuna vararak ve Türkiye’yi oy birliği ile tazminata mahkum eder.

VAZGEÇMEYECEĞİZ.

677. haftamızda adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz. İç hukukta yürütülen soruşturmanın kusurlu olduğu ve ön yargılı fikirlere dayandığı AİHM kayıtlarına da geçen Tanış ve Deniz dosyasında adil bir yargılama yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz.  Kaç yıl geçerse geçsin Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz.

Yapılan açıklamalar sonrası gözaltında kaybedilen Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz ile diğer tüm kayıp ve faili meçhul cinayete kurban gidenler için bir dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.