Kadın Komisyonu 2021 Yılı Doğu Ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Kadına Yönelik Hak İhlalleri Raporunu Açıkladı

19.04.2022

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu olarak hazırladığımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin 2021 yılı “Kadına Yönelik Gerçekleşen Hak İhlalleri Raporunu” açıklamak üzere bir aradayız.

Dünyada yaşanan silahlı çatışmalarda, göç yollarında, sürgünlerde ve mülteci kamplarında güvenlik güçlerinin sivil halkı hedef alan saldırılarında ve güvenlik birimi olarak görev yaptıkları alanların birçoğunda kadınlar taciz ve tecavüze uğramış, bedenleri teşhir edilmiş ve bu yolla tehdit edilmişlerdir. Yaşanan çoğu olayda özellikle kadınların yaygın ve sistematik olarak ağır cinsel şiddete uğradıkları ve çatışmalar sonlandıktan sonra dahi devam eden insan hakları ihlallerinin olduğu bilinmektedir.

Fiili OHAL rejimi ile yönetilen bölgemizde; uygulanan politikalar ve uygulamalar toplumsal yaşamımızda hukuk, demokrasi ve insan hakları konularında onarılması güç tahribatlar oluşturmaktadır. Bu süreçte güvenlik odaklı ve ‘terörle mücadele’ adı altında gerilimi besleyen çatışmaya ve şiddete dayalı politikalar üretilmiştir. İnsan hakları ve demokrasi alanında yaşanan ihlallere derin ekonomik kriz de eklenmiştir. 2021 yılı içerisinde de insan hakları ihlalleri sistematik bir şekilde artarak devam ederken, kadına yönelik hak ihlalleri de artarak devam etmiştir. Her meseleyi güvenlik ve beka meselesi haline getiren otoriter bir yönetim anlayışı, Türkiye’de demokratik siyaset kanallarını kapamakta, insan hak ve özgürlüklerinin esas alındığı yaşam biçimini imkânsız kılmaktadır. Siyasal iktidarın politikalarına karşı muhalif kesimler, örgütlenme şansı bulamamakta, sürekli baskılanarak susturulmaya çalışılmaktadır. Bu anti demokratik siyasal ortamdan en çok yine Kadınlar ve LGBTQ+ bireyler etkilenmektedir.

Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı’nın bir gece yarısı çekilmesi,  kadınların hakları ve güvenliği konusunda ciddi riskler yaratmıştır. Bu karardan sonra bazı başvurucu kadınlar, şiddet faili eşlerinin “artık sizi bu devlet korumayacak, gidecek yerin kalmadı” gibi tehditlerle şiddetin dozunun arttığını ifade etmişlerdir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası mağdur tarafından talep edilen koruma tedbiri başvuruları gerekçesiz veya somut delil yokluğundan reddedilmektedir. Oysaki 6284 sayılı yasaya göre koruma tedbirleri için somut delil şartı aranmamakta, mağdurun/kadının beyanına üstünlük tanınması gerekmektedir. Bunun yanında koruma tedbiri taleplerine ilişkin verilen tedbir süreleri çok kısa olup ayrıca verilen tedbir kararının tebliğinin uzun süre yapılmaması ise verilen süreyi iyice kısıtlamak ve etkisiz kılmaktadır. Soruşturmalar çok yavaş ve etkin olmayan biçimde yürütülmekte, kadının süreci kendisinin takip etmesi beklenmekte, kadının adalete erişimi noktasında gerekli bilgilendirmeler yapılmamaktadır.

2021 yılında bölge şubelerimize yapılan başvurular ve basın taraması yoluyla tespit edebildiğimiz ihlaller kategorilerinde kadınlara yönelik ciddi hak ihlalleri söz konusudur. Bu ihlallerin en yoğun yaşandığı alan kadınların yaşam hakkı ihlallerine yönelik olmuştur. Diğer alanlarda ise en çok kişi güvenliği ve özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, işkence yasağı ve hapishanelerde yaşanan ihlaller oluşturmaktadır. Ayrıca 2021 yılında dikkat çeken ve artış gözlemlediğimiz bir başka kategori ise ekonomik ve sosyal haklar temelli başvuruların çoğunluğunun kadınlar tarafından yapılmış olmasıdır. Kadınların başvurularında maddi yardım talebi ve işsizlik yüksek oranlarda göze çarparken sıralama gıda yardımı ve hukuki destek talepleriyle devam etmiştir.

Bölgemizde intihar sonucu 21, aile içi şiddet sonucu 32, toplumsal alanda şiddet sonucu 10 kadın yaşamını yitirmiştir. 38 kadın ise kuşkulu bir şekilde yaşamını yitirmiştir. 21 kadın cinsel saldırıya maruz bırakılmış, 38 kadın şiddet sonucu yaralanmış, 15 kadın ise fuhuş yapmaya zorlanmıştır. 2021 yılında toplamda 101 kadın yaşamını yitirmiştir. Yine 2021 yılında çatışmalı ortamda ise 81 silahlı militan yaşamını yitirmiştir. Bilançomuz da görüleceği üzere kadınlar en çok aile içinde yaşanan şiddet sonucunda yaşamını yitirmiştir. Yine kadınlar toplumsal alanda yaşanan şiddet, intihar, kuşkulu ölüm, alıkonulma, cinsel saldırı ve fuhuş yapmaya zorlanma gibi birçok alanda şiddete ve ihlale maruz kalmaktadır. Yine kadınlar çatışmalı ortamda, hapishane ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını yitirmektedirler.

Bir diğer husus ise kadınlar işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmış ve hapishanelerde de birçok ihlal ile karşı karşıya kalmıştır. 26 kadın gözaltı yerleri dışında işkence ve kötü muameleye, 5 kadın kaçırma ve ajanlık tehdidine, 9 kadın ise hapishanede işkenceye maruz kalmıştır. Özellikle sağlık hakkına yönelik ihlaller hala devam etmekte ve sağlık hakkı ihlalinin bu süreçte yoğun bir şikayet konusu olduğunu belirtmek isteriz. Kamuoyuna yansıyan ve derneğimizin de takipçisi olduğu Aysel Tuğluk’un sağlık durumu ve hastalığının mahiyeti göz önüne alınarak tahliye edilmediği gerçekliği, ATK’nin hasta mahpuslara yönelik taraflı raporlar hazırlaması bu ihlalin en bariz örneklerinden biri olmuştur.

Kişi özgülüğü ve güvenliğine yönelik yaşanan ihlallerde 2021 yılında artmaya devam etmiştir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla 141 kadın gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan kadınların çoğu aktif siyaset yürüten, sendika ve sivil toplum kuruluşlarında faaliyet gösteren kadınlardan oluşmaktadır. Kadınlara yönelik baskı sadece aile içinde değil toplumsal alanda ve devletin kamu gücünü kullanarak sürdürdüğü çeşitli baskı ve şiddet yöntemleriyle de gerçekleştirilmektedir. Özellikle bölgemizde Kürt kadınlarına yönelik yargı tacizi gün geçtikçe artmaktadır. 8 Mart ve 25 Kasım eylemlerine katılmak, kadın ve lgbti+ alanındaki çalışmaları, siyasi alandaki çalışmaları, basına verilen röportajlar ve demeçleri, kadın derneklerinde üye veya yönetici olmak, ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkı kapsamında ele alınması gereken faaliyetleri gerekçe gösterilerek birçok dernek, meslek odası, sendika üyesi/yöneticisi kadın ev baskınları ve gözaltılar yaşanmaktadır.

Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlallerde de artış görülmektedir. 2021 yılı içerisinde bölgemizde, aralarında üniversite öğrencileri ve politikacılarında bulunduğu 53 kadına anadilde savunma hakkı da dahil olmak üzere politik saiklerle soruşturma ve davalar açılmıştır. Yine açılan soruşturma ve davalarda 32 kadına çeşitli cezalar verilmiştir. Açılan bu davalarla kadın aktivist ve siyasetçilere 205 yıldan fazla ceza verilmiştir.

İfade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik baskılar, yasaklamalarla ve sınırlandırmalarla maalesef devam etmektedir. Toplumsal cinsiyet ile ilgili yapılmak istenen demokratik ve barışçıl gösteri, eylem ve etkinlerin 21’ne müdahale edilmiştir. Yine Urfa’da 406 gündür adalet nöbeti tutan Şenyaşar ailesinin nöbet eylemi 6 kez yasaklanmış, müdahale edilmiş, Emine Şenyaşar darp edilmiş ve hakkında soruşturma başlatılmıştır.

Ekonomik ve sosyal haklara ilişkin 2021 yılında yine derneğimize özellikle kadınlar tarafından önceki yıllara nazaran daha fazla maddi, barınma, gıda vb. içerikli birçok başvuru yapılmıştır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) çalışmalarına göre de, ‘emek piyasasının en korunmasız ve ikincil, ucuz emeği konumunda olan’ kadınlar pandemiden son derece olumsuz etkilenmiştir. Öte yandan salgın sürecinde okulların, kreşlerin, bakım evlerinin kapatılması ile birçok kadın işsiz kalmış, bakım emeğinin büyük oranda kadınların üzerine kalması, hijyen ihtiyacının artması ile kadınlar ev ve bakım hizmetlerini yürütebilmek için işten ayrılmak ya da yarı zamanlı ve geçici işlerde çalışmak zorunda kalmıştır.

Kadına karşı düşmanlık, tarih boyunca devam etmiş ve son yıllarda artarak devam etmektedir. Kadınların ezilmişliğinin, şiddete maruz bırakılmasının tarihçesi oldukça eskilere dayanmaktadır. Ancak biliyoruz ki bu bir kader değildir. Kadınların mücadelesinin tarihi de yeni değildir. Ne yazık ki tüm coğrafyalarda kadına yönelik şiddet devam ederken savaşın coğrafyası olan Ortadoğu’da kadınlar ve çocuklar; savaşların en çok ezileni ve acı çekeni olmak durumunda kalmaya devam etmektedirler. Savaş ve kaos ortamında Suriye’de yaşanan savaşta da tecrübe edildiği üzere Kadınlar, LGBTİ+’lar ve çocuklar ayrımcılığa maruz bırakılmakta, kaçırılma, cinsel istismar, fuhuşa zorlanma veya işkence gibi birçok suçun mağduru olmaktadırlar. Yine savaş sebebiyle göçmek zorunda bırakılan, farklı ülkelerde mülteci statüsünde bulunan birçok kadın ve çocuk ırkçı ayrımcı saldırılara maruz kalmaktadır.

Bölgemizde özellikle kolluk kuvvetlerinin dahil olduğu suçlar cezasızlık zırhıyla taçlandırılmaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde kolluk kuvvetlerinin faili olduğu olaylarda herhangi bir cezai müeyyidenin uygulanmaması faili cesaretlendirmektedir. Uygulanan cezasızlık politikası kolluk kuvvetlerinin artık alenen suç işlemesi gerçeğini karşımıza çıkararak cezasızlık politikasının en acı sonucunu yaşatmaktadır. Gülistan Doku’nun hala akıbetinin bilinmiyor olması, Helin Hasret Şen’i öldüren failin hala görevini icra ediyor olması,  Musa Orhan’ın tutuklanmaması, zırhlı araçlarla hala insanların yaşam haklarının elinden alınmış olması bu politikaların tezahürüdür.

Artan kadın cinayetlerine yoğunlaşması gerekirken, kadını bir nevi şiddete karşı güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme durumu kabul edilebilir bir durum değildir. 2014 yılından bu yana pratikte uygulama sorunları yaşansa da İstanbul Sözleşmesi kadınlar ve LGBTİ+’lar için hep bir umut yarattı. Kadın hareketi güç kazındı ve kadınlar taleplerini daha yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Eril iktidar bundan sebeple olsa gerek ‘kutsal aile’ ‘makbul kadınlık’ ‘sözde namus’ üzerine tartışmalar başlattı. Ve nitekim tek bir kişinin imzası ile kadınların varlığı hedef alınarak, kadınların emek ve mücadelesi yok sayılarak 19 Mart 2021 günü sözleşmeyi feshetti. İstanbul sözleşmesinin kaldırılması kadını daha fazla hedef haline getirmiş, erkeğe ise kadına karşı ne yaparsa yapsın sonucun cezasızlık olacağını düşündüren bir güç vermiştir. Nitekim kadına yönelik şiddet sonucu açılan davaların hemen hepsinde İstanbul Sözleşmesi’nin görmezden gelinerek verilen beraat kararları, adli para cezaları, hükmün açıklanmasının geri bırakılması vs. gibi göstermelik hükümler şiddet yanlısı erkeğin şiddet uygulasa dahi ceza almayacağı yönündeki düşüncesini desteklemeye devam etmektedir.

Değerli Basın emekçileri;

Bu tablo karşısında İHD Kadın Komisyonu olarak önerilerimizi şu şekilde sıralıyoruz:

Kadının yaşam hakkının önüne geçen her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve engelin ortadan kaldırılması için devletin, iktidar ve muhalefeti oluşturan tüm siyasi aktörlerin sorumluluk alması gerekmektedir.

  • 6284 Sayılı Kanunun etkili bir şekilde uygulanabilmesi devletin, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ilke olarak belirlemesi ve bu nedenle, kadın alanında çalışan derneklerin üye ve yöneticilerine yönelik yargı tacizi sona erdirilmeli ve devlet, kadın cinayetlerine yönelik acil eylem planı oluşturarak asıl görevini hatırlamalıdır.
  • Toplumda kadına yönelik şiddeti olumlayan ayrımcı, cinsiyetçi ve aşağılayıcı bir dilin kullanılmaması; başta otorite kabul edilen kişiler ve medya olmak üzere toplumun her kesiminde bu dilin kullanılmasının önüne geçilmesi sağlanmalıdır.
  • Nefret söyleminin üst düzey yöneticiler tarafından sahiplenilmesi, LGBTİ+ların adalete erişiminde ciddi zorluklara neden olmaktadır. LGBTİ+’ların adalete erişimi, adli kurumlarda(karakol, mahkeme vb.) meydana gelen ayrımcılığın önlenmesi, insan hakları alanında faaliyet yürüten kurumların adli süreçlere doğrudan katılımı ile gerçekleşebilir. Bu sebeple kamu kurumları onarıcın adaletin tesisi ve cezasızlıkla mücadele açısından öncelikle LGBTİ+ varoluşunu tanıyarak açıkça “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı ile mücadele etme” ilkesini benimsemelidir.
  • Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir. Mahpusların mahremiyet hakkı korunmalıdır. Mahpusların koğuşlarını ve tuvalet banyo gibi özel alanları gösteren kameralar derhal kaldırılmalıdır. Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
  • Tüm hak ihlalleri göz önüne alındığında kolluk görevlilerinin neden olduğu ihlallerde etkin soruşturma yürütülmeli, cezasızlık politikalarından vazgeçilmelidir.
  • Mülteci ve sığınmacı kadınların güvenliği sağlanmalı ve sığınmacı/mülteci kadınlara yönelik güçlendirici çalışmalar yapılmalıdır.
  • Ekonomik krizin ve yoksulluğun 1’inci derece mağduru olan kadınlara yönelik istihdam alanlarının açılması ve insanı geçim şartlarına ulaşım konusunda yetkililerin gerekli önlemleri alması şart olmuştur.

Yukarıda tespit ettiğimiz hak ihlalleri istinaden hazırlayıp kamuoyuna sunduğumuz bu raporun yetkili mercilerce dikkate alınması ve bu kapsamda devletin yükümlülüklerini yerine getirmesini istiyoruz.

 

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ KADIN KOMİSYONU