Kayyım Hukuksuzluğuna Karşı Demokratik Bir Gelecek İnşa Etme Çağrısı Yapıyoruz!
Türkiye toplumu, demokratik bir rejimde kabulü mümkün olmayan otoriter rejim uygulamalarının tahakkümü altında kalmaya devam ediyor.
Bu otoriter uygulamaların inşasında, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden sonra yapılan düzenlemeler yani darbe girişimi bir dönüm noktası olmuştur. OHAL ilan ederek darbe girişiminden güç devşiren siyasi iktidar, KHK’ler ile ülkeyi yönetmeye çalışmış ve bu süreçte yüz binlerce insan haksız ve hukuksuz bir şekilde işten çıkarılmış, demokratik kurumlar kapatılmış, özgür basın susturulmak istenmiş, gazeteciler, aydınlar, yazarlar, siyasetçiler, insan hakları savunucuları, sendikacılar, milletvekilleri, seçilmiş belediye eş başkanları ile seçilmiş belediye ve il genel meclis üyeleri, avukatlar, aktivistler kısacası toplumsal muhalefetin içinde yer aldığı geniş bir kesime yönelik başlatılan keyfi soruşturmalarla gözaltılar ve tutuklamalar yapılmıştır. OHAL dönemi boyunca demokratik hak ve talepler yok sayılmış, seçme ve seçilme hakkı gasp edilmiş, kamu kurum ve kuruluşlarının denetimi fiilen ortadan kaldırılmıştır. Özetle tüm bu süreç boyunca; katılımcı ve çoğulcu yönetim anlayışı ile yönetilen kurumlar yok sayılmış ve başlayan güvenlikçi yönetim anlayışıyla birlikte otoriter rejime giden sürecin yapı taşları döşenmeye başlanmıştır.
Otoriter rejimin tahkim edilmesinde 19 Ağustos 2016 tarihi önemli bir yer tutmaktadır. İktidarın otoriter rejimi tahkim etme niyetini apaçık gösterdiği bu tarihte, yani 19 Ağustos 2016’da belediyelere kayyım atanmasının yolunu açan 411 Sayılı Torba Yasa tasarısı TBMM’den geçirilmek istendi. TBMM’den istediği sonucu çıkaramayan iktidar, halk iradesini yok saymak için 1 Eylül 2016 tarihli 674 Sayılı KHK ile 5393 Sayılı Belediye Kanununun 45.maddesinde değişiklik yaparak belediyelere kayyım atama yetkisi almış, aynı zamanda belediyelerin taşınır mallarına el koyma ve çalışanlarını görevden uzaklaştırma yetkisini de valilik ve kaymakamlıklara vermişti.
674 Sayılı KHK, 10.11.2016 tarihinde TBMM’de kabul edilerek ve Resmi Gazete’de 24.11.2016 tarihinde yayımlanarak 6758 sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” haline gelmiştir.
Sözünü ettiğimiz 674 sayılı KHK’ye dayandırılarak 2016’da DBP’li toplam 95 belediyenin eş başkanları görevden alınarak yerlerine o yerlerin mülki amirleri olan vali ve kaymakamlar kayyım olarak atanmıştır.
Kayyım atama hukuksuzluğunu ‘terör’ kavramı üzerinden meşrulaştırmak isteyen iktidar temsilcileri, 31 Mart 2019 yerel yönetim seçimleri öncesi gerçek amaçlarını ve niyetlerini kamuoyuna yansıyan “seçilirlerse yine kayyım atarız” şeklinde açıklamalarda göstermişlerdir.
31 Mart 2019 yerel yönetim seçimlerinin ardından HDP’li 6 belediyenin Eş Başkanlarına KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbatalarının verilmemesi bu söylemin ilk adımı olmuştur. 19 Ağustos 2019 tarihinde ise Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye eş başkanları görevden alınarak, yerlerine kayyım atanması demokratik olan tüm hak ve taleplerin askıya alındığını bir kez daha ortaya koymuştur.
Yurttaşların temel hakkı olan Seçme ve Seçilme Hakkı bir kez daha gasp edilmiştir. HDP’li 50 belediyeye kayyım atanması 4,5 milyonu aşkın yurttaşın iradesinin iktidar tarafından kabul görmediğini göstermiştir.
Seçme ve seçilme hakkına yönelik bu açık müdahale, anti demokratik bir tutum olup Demokratik bir sistemde kabulü mümkün değildir. Nitekim; Avrupa Konseyi’nin alt kollarından Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye’de hükümetin belediyelere atadığı kayyumların uluslararası hukuka aykırı olduğuna dair 23 Mart 2022 tarihli kararı bulunmaktadır.
Kayyım atamalarına meşruyet kazandırmak için TMK( Terörle Mücadele Kanunu) kullanılarak, belediye eş başkanları ve seçilmişlerin yargı yolu ile baskı altına alınarak hapsedilmeleri ise kesinlikle kabul edilemez. Bu süreçte kişi özgürlüğü hakkı ağır şekilde ihlal edilmiştir.
DBP ve HDP’li belediyelerle başlayan hukuksuzluk, hızlıca tüm ülke sathına yayılmıştır. İktidar, muhalefet partilerine mensup belediyeleri hedef almış ve bazı belediyelerin başkanlarını görevden almıştır. Bugün hala önemli Büyükşehir Belediyelerine yönelik çalıştırmamaya yönelik düzenlemeler yapılmakta ve özellikle kayyım atama tehditleri zaman zaman gündemleştirilmektedir. Kayyım atamayı tahakküm stratejisi haline getiren iktidar, Sivil Toplum Kuruluşları ve Meslek Odalarını hedef almış ve hukuksuzluğu TBMM çoğunluğuna dayanarak meşrulaştırmak için TBMM’ye getirdiği yasa tekliflerini kanunlaştırmıştır.
Demokratik toplumun gereği olan sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının yanı sıra üniversitelerin kısmi özerklikleri dahi iktidarın müdahalesine açık hale getirilmiştir. Bu kapsamda, Boğaziçi Üniversitesine kayyım atanmış, akademik özerklik tümden ortadan kaldırılmıştır.
Kuşku yok ki, demokratik toplumlarda yerel yönetimler demokrasinin omurgasını oluşturmaktadır. Sivil toplum ve üniversiteler ise demokratik yaşamın teminatıdır. İktidar kayyım atama hukuksuzluğunu tahakkümünün bir parçası haline getirdiği günden beri demokrasi ve demokratik yaşamı hedef almaktadır. Bir ülkenin demokratik kurumlarının ve demokratik yaşamının kayyım atama tehdidiyle karşı karşıya bırakılması demokrasinin sürekli şekilde askıya alınması anlamına gelmektedir.
Bizler, demokrasinin askıya alınmasına karşı Türkiye’nin demokratik yapısını inşa ve demokrasiyi, demokratik değerleri korumak için aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak kendimizi sorumlu hissetmekteyiz. Yurttaşların yönetim kademelerine doğrudan katılımını hedefleyen ve söz sahibi kılan etkin bir yerel demokrasi anlayışını daha güçlü şekilde tesis etmeliyiz. Tam bir demokratik sistemin inşası için yerel demokrasinin güvence altında olması hepimizin sorumluluğudur.
Bu nedenlerle, tüm siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını, meslek örgütlerini, aydın ve yazarları kayyım hukuksuzluğuna karşı Demokratik bir geleceğin inşasına katkı sunmaya çağırıyoruz. Ayrıca, devleti yönetenleri bu kritik süreçte sorumluluk içerisinde davranmaya, atanan kayyımları geri çekerek demokratik değerlere dönmeye ve başta seçilmişler olmak üzere tüm siyasetçi mahpusları serbest bırakmaya davet ediyoruz
HAK VE HUKUK ÖRGÜTLERİ
1. Çağdaş Hukukçular Derneği
2. Dicle-Fırat Gazeteciler Derneği
3. Eşit Haklar İçin İzleme Derneği
4. Hak İnisiyatifi Derneği
5. İnsan Hakları Derneği
6. İnsan Hakları Gündemi Derneği
7. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği
8. Rosa Kadın Derneği
İNANÇ ÖRGÜTLERİ
1. Alevi Bektaşi Federasyonu
2. Demokratik Alevi Derneği
3. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
EMEK MESLEK ÖRGÜTLERİ
1. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
2. Türk Tabipleri Birliği
KİTLE ÖRGÜTLERİ
1. 78'liler Girişimi
2. Devrimci 78’liler Federasyonu
3. Doğu-Güneydoğu Dernekler Platformu
4. Demokrasi İçin Birlik
SİYASİ PARTİ VE OLUŞUMLAR
1. Azadî Partisi
2. Demokratik Bölgeler Partisi
3. Devrimci Parti
4. EMEK Partisi
5. Ezilenlerin Sosyalist Partisi
6. Halkların Demokratik Partisi
7. İnsan ve Özgürlük Partisi
8. Kürdistan Komünist Partisi
9. Kürdistan Sosyalist Partisi
10. Sosyalist Dayanışma Platformu
11. Sosyalist Meclisler Federasyonu
12. Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi
13. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi
14. Yeşil Sol Parti
BAROLAR
1. Diyarbakır Barosu
2. İzmir Barosu
3. Van Barosu