Masha Amini ve İran'da yaşanan ağır hak ihlallerine ilişkin açıklama

27.09.2022

BASINA VE KAMUOYUNA

İran’da süregelen etnik, inanç, cinsiyet temelli ve politik sebepler aralıklarla halkın itiraz ve protestolarına konu olmaktadır. En son 14 Eylül 2022 tarihinde, kamuoyu ve basına yansıdığı üzere; İran’ın başkenti Tahran’da metro istasyonunun çıkışında Ahlak Polisi birimi tarafından, Masha Amini isminde 22 yaşında Kürt bir kadın, kıyafet yasasını ihlal ettiği gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. Gözaltına alındığı ve sonraki süreçte ağır işkenceye maruz kalan Amini 16.09.2022’de yaşamını yitirmiştir.

Konunun ülke ve dünya gündemine yansıması üzerine, İran İslam Cumhuriyeti, Amini’nin işkence ile yaşamını yitirdiğine ilişkin bilgileri yalanlamış, Amini’nin kalp krizi sebebi ile yaşamını yitirdiğini iddia etmiştir. 

Kamuoyu ile paylaşılan tıbbi kayıtlara göre ise Mahsa’nın tomografi taramasında kafatasının kırılmasından kaynaklı kanama ve beyin ödemi olduğu, ciğerlerinde sıvı birikmesinin yanı sıra kafasına aldığı ağır darbenin ardından komaya girdiği belirtilmiştir.

Dini otoritenin ağır baskısına maruz kalan başta Kürtler olmak üzere çok sayıda İranlı yurttaş, işkence ile yaşam hakkının sonlandırılması hadisesi karşısında duruma protestolar ile tepki göstermiştir. Çoğunlukla Kürt kentlerinde başlayan gösteri ve yürüyüşe kolluk güçlerince şiddet ile karşılık verilmiştir. Süreçle alakalı, Norveç'in başkenti Oslo merkezli İran İnsan Hakları (IHR) örgütü, protestolar sırasında en az 50 kişinin öldürüldüğünü bildirmiştir. Ülkenin bazı yerleşim yerlerinde devam eden protestolarda polislerin eylemcileri doğrudan hedef aldığı videolar sosyal medyada yayınlanmıştır. Öte yandan Amini’nin katledildiği hadiseyle alakalı haberi yapan kadın gazetecinin de aralarında bulunduğu 3 gazetecinin tutuklandığı basına yansımıştır. Yaşam hakkı ihlallerinin yanı sıra vatandaşların bilgiye erişim ve haber alma hakkı da engellenmektedir. Ülkede Instagram ve WhatsApp gibi sosyal medya ağları ve mesajlaşma uygulamaları askıya alınmış, internet kullanımı kısıtlanmış, internet kullanımına sadece sanal özel ağlar(VPN'ler) aracılığıyla erişilebilmektedir.

10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen Evrensel Bildirge’nin başlangıç bölümünde insanlık ailesinin bütün üyeleri için eşit, bölünemez ve devredilmez hakların tanınmasının, dünyada özgürlüğün, adaletin ve barışın temeli olduğu, eğer hakları korunamıyor ise herkesin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak direnme hakkına başvurmak zorunda kalabileceği belirtilmiştir.

Ancak günümüzde, İran’da olduğu üzere otoriter siyasi iktidarlar tarafından yönetilen ülkelerde hak ve özgürlüklere dayalı politikalar uygulanmamakta ve ağır ihlaller yaşanmaktadır. Son günlerde yayılan demokratik gösteri ve yürüyüşlerde görüldüğü üzere yurttaşlar, insan hakları ve değerlerini korumak için etkili bir şekilde mücadele etmektedirler. Politikaların insan hakları değerlerini yok saydığını gören halkın, kadınlar başta olmak üzere mücadele ettiğine, zulüm ve baskıya karşı ise aktif direnme hakkını kullandığına tanıklık etmekteyiz.

İran’da yaşananlara bakıldığında; kadına yönelik ortaya konan yasakçı zihniyetin, kadın iradesini bastırarak kadınları belli kalıplara sığdırmaya çalışan, kadınların verdiği kimlik mücadelesini görmezden gelerek kadınları adeta “üzerlerinde düzenleme yapılan birer nesneymiş” gibi gördüğünü özellikle belirtmek gerekmektedir.

Yaşanmakta olan bu süreçte, her koşulda korunması gereken yaşam hakkı doğrudan hedef alınmakta, halkın haber alma hakkı engellenmekte; baskılara karşı sokaklara çıkan yurttaşların evrensel hak talepleri ile toplantı, gösteri ve barışçıl protesto hakkı rejimin polis şiddetiyle sert ve şiddetli bir biçimde bastırılmaya çalışılmaktadır. Halkın meşru taleplerine karşı devlet ve hükümetlerin problemleri çözebilmeleri için yegâne demokratik ve akılcı yöntem, diyalog yolu ile yurttaşların meşru taleplerinin dikkate alınmasıdır. Ne yazık ki yaşanan gelişmelerden, temel insan haklarını esas alan demokratik yöntemlerin bir tarafa bırakıldığı, yaşam hakkını hiçe sayan, şiddete dayalı yöntemlerin devreye girdiği ve devreye sokulan baskı ve şiddet yöntemleriyle sorunların çözülmeye çalışıldığı görülmektedir. Bunun neticesinde, gösterilerde kolluk güçleri tarafından plastik mermi, ateşli silahlar kullanarak aşırı/ölçüsüz/orantısız güç ve şiddete başvurulmakta, devreye sokulan kolluk şiddeti ile yurttaşların yaşam hakkı ihlal edilmekte ve yurttaşlar çoğu zaman işkence ve kötü muamele ile karşılaşmaktadırlar.

İnsan Hakları Derneği, her insanın birey vasfıyla kişilik ve hak sahibi olduğu, bu nedenle de insan haklarının tanınıp korunduğu, haysiyetli ve onurlu bir yaşam sürdürme çabasını savunur. Bu sebeple de İran’da baskıcı yönetim ve uygulamalara karşı halkın gösteri ve yürüyüş ile itirazlarını ifade etmesi haktır. Buna karşın rejimin kolluk şiddetini kınadığımızı belirterek, rejimin; etnik, inanç, cinsiyet temelli ayrımcı politikalarına son vermesi, hak ve özgürlükler ile insan hakları değerlerini esas alacak biçimde sosyal, hukuksal ve politik alanlarda eşitlikçi değişiklik ve düzenlemelere gitmesi gerektiğinin elzem olduğunu ifade ediyoruz.

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ