BASINA VE KAMUOYUNA
Türkiye hapishanelerindeki mahpus nüfusunda her geçen gün ciddi bir artış yaşanmaktadır. Bu artış, yaşanan ihlallerin katlanarak büyümesine neden olurken, var olan sorunların tespiti ve çözümünü zorunlu hale getirmektedir. 2017 yılından itibaren yürürlüğe giren yasalarla birlikte sınırlamalar artırılmış, de facto uygulamaların etki alanları genişlemiştir. Hapishaneler bu süreçten olumsuz etkilenmiş ve temel hak ve hürriyetlerin kullanımına ciddi sınırlamalar getirilmiştir.
Hapishaneler, başta muhalifler olmak üzere siyasi iktidar tarafından "tehlikeli" olarak değerlendirilen insanların tutulduğu mekanlar haline gelmiştir. İşkence, insanlık dışı ve kötü muamele, yalnızca politik mahpuslara değil; insanlık onuruna aykırı tutulma halini reddeden adli mahpuslara karşı da bir yöntem olarak uygulanmaktadır.
Hapishanelerde “insanca” yaşamı sağlamak için getirilmiş “asgari standart” kurallar vardır, Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese, insan haklarının gerektirdiği gibi saygılı davranılmalıdır. Hapsetmenin, başlıca ceza infaz yöntemi olarak varlığını koruduğu ve mahpus sayısının her yıl arttığı Türkiye’de hapishanelerin insan hakları ve uluslararası standartlar ile olabildiğince uyumlu hale getirilmesi gerekir.
Ulusal ve uluslararası mevzuata göre hapis cezası sadece ve sadece hapsedilen kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakmak anlamına gelmektedir; hapsedilen kişiye hiçbir şekilde “zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda” bulunulamaz; mahpuslara insanlık onuruna aykırı davranılamaz.
İnsan hakları ihlallerinin en çok yaşandığı alanlardan biri olan hapishanelerde; mahpusların tutuldukları fiziki koşullardan, dış dünyayla iletişimlerine; mahpusların kendi aralarında sosyalleşmesinden, ifade özgürlüğüne, aile görüş hakkının sağlanmasına kadar geniş bir çerçeveyi kapsayan mahpus haklarının yaygın ve sistematik bir şekilde ihlal edildiği, mahpusların keyfi ve hukuk dışı disiplin cezalarına maruz bırakıldığı gözlenmektedir.
İnsanın en temel hakkı “yaşam hakkı”dır. Bu hak hiçbir koşul ve durumda engellenemez ve askıya alınamaz. İnsanların bulundukları her ortamda insan onuruna yakışır bir yaşam sürmeleri bütün insan hakları metinlerinin temelini oluşturur. Yaşam hakkının korunmasının temel kriterlerinden biri de kişinin sağlık hizmetlerine ayrımsız ulaşabilmesi, yani sağlık hakkıdır. Bu hak, hapis cezası verilmiş kişiler için de geçerlidir. Hapsedilmiş olmak kişinin sağlık hakkını ortadan kaldırmaz.
Hasta mahpuslar, Türkiye’nin ceza infaz sistemi içerisinde en yakıcı ve önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır. Türkiye hapishanelerinde sağlığa erişim hakkının engellenmesi, kelepçeli muayene dayatması, revire geç çıkarılma, hastane sevklerinin geç yapılması ya da yapılmaması, hapishanede çalışan sağlık personel sayılarının yetersiz olması sağlık problemi olan mahpusların durumunu kötüleştirebilmekte ve yaşam hakkı ihlaline yol açabilmektedir.
Türkiye gündemini uzun zamandır meşgul eden ve bir türlü çözülemeyen hasta mahpusların sağlık hakkına erişim hakkının kullandırılmaması ile tahliye edilmemesi sorunu, hapishanelerde son dönemlerde yaşanan can kayıpları ile kendini daha görünür kılmıştır. 2022 yılı içerisinde, aralarında hasta mahpusların bulunduğu asgari 50 kişi hapishanelerde yaşamını yitirmiş, iki hasta mahpus tahliye edilmesinden kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiştir.
İnsan Hakları Derneği tarafından açıklanan verilere göre Türkiye hapishanelerinde halen 651’i ağır olmak üzere toplam 1517 hasta mahpus bulunmaktadır. Hapishanelerde; yaşlı mahpuslar, ağır kalp ve kanser hastaları, çoklu kronik rahatsızlıkları bulunanlar, ağır psikolojik rahatsızlıkları olanlar ve yaşamını tek başına devam ettiremeyen yüzlerce ağır hasta mahpusun sağlığa erişim hakları ihlal edilmekte, tedavileri engellenmekte ve infaz erteleme talepleri reddedilmektedir.
Hapishanede yaşamını tek başına idame ettiremeyecek derecede ağır hasta olan mahpuslar hakkında Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan taraflı ve bilimsel gerçeklikten uzak raporlar nedeniyle hasta mahpusların hapishanede geçirdikleri süreler uzamakta ve hastalıkları ilerlemektedir.
Mahpusların sağlık hakkı kapsamında; halen hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır. Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalıdır. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının ve kolluk güçlerinin takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir. Hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır.
Mahpusların aile ve üçüncü kişilerle görüş hakkının kullanılmaması sonucunu ortaya çıkaracak şekilde, ailenin bulunduğu yerden nispeten uzak mesafedeki kentlerde bulunan cezaevlerine nakil süreçlerinin yaşandığı gözlenmektedir. Mahpusların aile yakınları tarafından ziyaret edilebilmesini kolaylaştırmak için durumuna uygun ve kapasitesi müsait olan ailesinin ikamet ettiği veya yakın illerdeki infaz kurumlarından birine nakledilerek mağduriyetinin giderilmesi gerekir.
Ceza infaz kurumlarında bulunan birçok hükümlünün infazı yanmakta ve tahliye olması gerekirken engellenmektedir. Ceza İnfaz Kanunda, koşullu salıverilmeden faydalanmak için mahpusun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerektiği belirtilmiştir. Hukuki güvenlik hakkını ihlal edici bir şekilde, sübjektif değerlendirmelerin ve keyfi idari süreçlerin işletilmesiyle birlikte, şartlı tahliye taleplerinin sıklıkla reddedildiği gözlenmektedir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını doğrudan etkileyen “iyi halli” kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Şartlı tahliye hakları hukuk dışı yaklaşım ve kararlarla engellenen, mahpusların ivedilikle tahliye edilmeleri için gerekli işlemler yapılmalıdır.
Hapishanelerde mahpuslara yönelik temel hakları sınırlayıcı ve ihlal edici keyfi ve hukuk dışı uygulamalardan derhal vazgeçilmeli; hukuka aykırı fiilleri gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma mekanizmaları işletilmelidir. Bizler aşağıda isimleri belirtilen kurumlar olarak bu ihlallerin takipçisi olacağımızı belirtiyor, yaşanan hak ihlallerin bir an evvel sonlandırılması için herkesi sorumlu olmaya davet ediyoruz.
İHD Diyarbakır Şubesi
TİHV Diyarbakır Temsilciliği
Diyarbakır Barosu
ÖHD Diyarbakır Şubesi
Diyarbakır Tabip Odası
Rosa Kadın Derneği
Çocukça Derneği
Mezopotamya Ekoloji Derneği
MED-DER
TUAY-DER
MEBYA-DER
KESKESOR
Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği
Pir Sultan Abdal Derneği
Şeyh Sait Derneği
Amed KESK Şubeler Platformu
TMMOB İKK
DİSK Diyarbakır Şube
78’liler Derneği
Veteriner Hekimler Derneği
Diş Hekimleri Odası
KASED
Göç Vakfı
DAKAHDER
Rengarenk Umutlar Derneği