İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Kayıp Yakınlarının, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 739. haftası Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Kayıp yakınları, hak savunucuları ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin katıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Bu hafta, Diyarbakır’da 4 Nisan 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Necati Aydın’ın failleri soruldu.
Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Abdullah Zeytun şunları söyledi: “Türkiye gözaltında zorla kaybedilmelerin, failli beli siyasi cinayetlerin ve bunlara karşı cezasızlığın hüküm sürdüğü, siyasal-hukuki politikaların artık tahammül edilemez olduğu bir atmosfer içindedir. Siyasal politikaların etkisinde bağımsızlığını ve tarafsızlığını tümüyle kaybetmiş olan yargı, cezasızlık politikasını sürdürmektedir. Geçmişteki ağır adaletsizliğin bugüne ırkçı ve ayırımcı saldırılara etki ettiğini görüyoruz.
Bu hafta yaşananlar, kolluk görevlilerinin işkence ve kötü muameledeki pervasızlığı, Çermik’te savunmasız bir insanın yargısız infaz ile yaşamının sonlandırılması ile şiddete imkan tanıyan yargının tutumu devam ediyor. 90’lı yıllar ağırlıklı olarak geçmişte yaşanan zulüm, devlet şiddeti ve siyasal politikalar, cezasızlık sistemiyle sürdürülüyor. Yüz yıla yayılan bu şiddetin, ırkçılığın, ayrımcılığın, inkarın ancak sistemin yapısal pratikleriyle yüzleşmek ile sonlandırabilir. Geçmişte olanı sorgulamayan, soruşturmayan, onunla hesaplaşmayan resmi onarım mekanizmalarını faaliyete geçirmeyen bir politikadan, Türkiye’nin geleceğine dair hukuku temel alan bir tutum beklenemez.
Seçim sathına girilirken iktidar iddiasında olan siyasal partilerin bu meydandakilere bir sözü olmalıdır. Geçmişle yüzleşme, hesaplaşma, Kürt inkarına dayalı politikalara karşı ne vadediyorsunuz? Annelerden ve Kayıp yakınlarından, resmi bir hakikat ve geçmişle yüzleşme mekanizmaları kurarak özür dilenmesi konusunda bir düşünceniz var mı? Yıllardır bu meydanda inkara ve her türlü suça karşı mücadele edenlerin bu talepleri görmezden gelinmemelidir. Geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma, ırkçılık ve ayrımcılık ile mücadele barış ortamının yaratılmasıyla mümkündür. Toplumsal zeminde kalıcı bir barışın inşa edilebilmesi için imtiyazların kaldırılmasını içeren bir program yürütülmelidir.
Bizler hak savunucuları, cumartesi anneleri, kayıp yakınları, barış anneleri ile birlikte mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız.”
Ardından SES Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı Şiyar Güldiken ise şöyle konuştu: “Bugün başkanımız Necati Aydın’ın kaybedilişinin 29. yıl dönümüdür. 29 yıldır Necati Aydın için hakikat arayışındayız. 739 haftadır anneler de kayıplarını arıyor. Biz de SES Şubesi olarak, 90’lı yıllarda arkadaşlarımızı öldürülen faillerin cezalandırılmasını için hakikat arayışındayız. Ancak henüz arkadaşlarımızı katledilenler bulunmadı. Bu devletin sorumluluğudur. 90’lı yıllardan bu yana devletin zihniyeti, hak mücadelesi verenleri katletmek oldu. Biz artık bunu kabul etmiyoruz. Devletin ikinci yüzyılı başlayacak. İkinci yüzyılı, hiçbir zaman birinci yüzyıl gibi olmasını kabul etmiyoruz. Artık daha fazla kayıp vermeyeceğiz.”
İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, Necati Aydın’ın gözaltında zorla kaybedilme hikayesini paylaştı.
Akdeniz, “1964 Bismil doğumlu olan Necati AYDIN, 1982 yılında Keçiören Sağlık Meslek Lisesinden mezun olur. TÜM SAĞLIK-SEN kurucuları arasında yer alan Necati Aydın aynı zamanda Diyarbakır Sağlık- Sen kuruluş yönetiminde yer alır ve ilk Şube Başkanı olarak görev yapar.
Sendikal örgütlenmede aktif rol alan Necati AYDIN’ın aynı zamanda toplumsal mücadele alanına da ciddi katkıları olur. Necati AYDIN, sendikal mücadelede aktif kimliğinden dolayı üç kez gözaltına alınır. Her gözaltı esnasında ağır işkencelere maruz kalır. 1992 yılında gözaltına alındıktan sonra gördüğü ağır işkenceler sonucu ‘böbrek ezilmesi’ teşhisiyle Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde uzun bir süre tedavi görür. 1993 yılında ise Çorum’a sürgün edilir.
27. Mart. 1994 tarihinde Diyarbakır ilinde bir akrabasında misafir olarak kalan Necati AYDIN ve eşi, misafir olarak kaldıkları evde ev sahipleri ve evde bulunda 5 yaşında ki çocuk dâhil kolluk kuvvetleri tarafından eve yapılan baskında gözaltına alınır. Olaydan dört gün sonra Necati AYDIN’ın eşi ve beraberinde gözaltına alınanlar serbest bırakılır. Necati AYDIN ise 4. Nisan. 1994 günü sabah saatlerinde Devlet Güvenlik Mahkemesine (DGM) götürülür. Necati AYDIN o gün duruşma salonunda gördüğü tanıdık avukatlara ‘beni mahkeme serbest bıraktı ama polisler bırakmıyor’ der. Serbest bırakıldığı halde o gün adliye kapısında saatlerce bekleyen ailesi ve akrabaları dâhil hiç kimse Necati Aydın’ın adliyeden çıktığını görmez ve o günden sonra bir daha Necati Aydın’dan haber alınamaz.
Necati AYDIN’ın ailesi 05. Nisan. 1994 tarihinde Diyarbakır savcılığına başvurarak bilgi almak istemişse de aileye “Necati AYDIN’ı serbest bırakıldığı” bilgisi veriliyordu. Akabinde ailenin avukatı savcı ile görüşme yapar ancak savcılık makamı da Necati AYDIN için “muhtemelen örgüte katılmaya gitti” cevabını verir.
Aile, 8. Nisan. 1994 tarihinde savcılıkla yaptığı görüşmede ise ön kapı dışında sadece polislerin kullanabildiği tek bir arka kapı olduğu cevabı verilmiş ancak Savcılık yine Necati AYDIN’ın akıbetine ilişkin bilgi vermez.
Necati AYDIN’ın cenazesi 9. Nisan. 1994 günü Silvan yolu üzerinde, Kâğıtlı Jandarma Karakolu yakınlarında iki kişiyle birlikte bir tarlada bulunur. Necati AYDIN’ın cenazesi Diyarbakır Devlet Hastanesine getirilir. Necati AYDIN ile ilgili yapılan otopsi işlemi sırasında vücudunda birçok işkence ve darp izleri olduğu, ensesinden tek bir kurşunla öldürülmüş olduğu yapılan otopsi sonucu tespit edilir.
Necati AYDIN’ın ailesi, iç hukukta bir sonuç elde etmeyince dava dosyasını AİHM’e taşır. Yapılan başvuru sonucunda AİHM, “yaşam hakkına müdahale etmek, olguların belirlenmesinde tüm olanakları sağlama yükümlülüğünü ihlal etmek, etkin soruşturma yürütmemek ve öldürülmeden önce işkence yapmak” suçlarından Türkiye’yi mahkûm eder. Daha önemlisi ise Türkiye’nin AİHM’e yardımcı olmamasından dolayı sözleşmenin 38’inci maddesinden ayrıca mahkûm eder.
İtirafçı ve JİTEM elemanı olan Abdulkadir AYGAN, 2004 yılında Özgür Gündem Gazetesine verdiği bir demeçte; emniyetten gelen bilgi üzerine DGM tarafından serbest bırakılacak olan Sağlık-Sen Diyarbakır Şubesi’nin üç üyesi Necati AYDIN, Mehmet AY ve Ramazan KESKİN’i adliye çıkışında aldıklarını, yapılan sorgularının ardından Silvan yolunda bir araziye götürdüklerini anlatır. Açıklamalarının devamında ise “gözleri kapalı olan gençlerin ellerini arkadan bağladıklarını, yan yana diz çöktürdüklerini ve komutan Abdülkerim Kırca tarafından enselerinden birer el ateş edilerek infaz edildiğini” itiraf eder.
Binlerce insanımız bu ülkede gözaltında kaybedilmesine rağmen bu suç yok sayıldı ve derin bir sessizlik ve suskunlukla karşılandı. Gözaltında kaybetmeler adalet sistemi eliyle cezasız bırakıldı. Diğer ağır hak ihlallerinde olduğu gibi gözaltında kaybetmelerde de hakikatin açığa çıkartılması ve adaletin sağlanmasına yönelik politikalar hayata geçirilmedi. Aksine AİHM’in de işaret ettiği gibi Türkiye’de cezasızlık, bilinçli ve sistemli bir devlet politikası olarak uygulandı. Bizler hak savunucuları olarak; kaç yıl geçerse geçsin, Necati AYDIN için, tüm kayıp ve siyasi cinayetlere kurban gidenler için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Şimdi de Necati AYDIN ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.”
İHD Diyarbakır Şubesi