Demokrasiye aykırı kayyım politikalarından vazgeçilmeli

19.08.2023

BASINA VE KAMUOYUNA


15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de gerçekleşen askeri darbe teşebbüsünden sonra ülkede demokrasi, insan hakları ve özgürlükler askıya alınmıştı. Ardından ise Olağanüstü Hal ilan edilmişti. İki yıl boyunca devam eden OHAL ile düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, seçme-seçilme hakkı, ekonomik- sosyal haklar ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakları alanlarında ağır ve telafisi mümkün olamayacak insan hakları ihlalleri ortaya çıkmıştır.

OHAL süreci ile beraber ve sonrasında 90’llı yılları aratmayacak güvenlik politikaları ile seçme-seçilme hakkı fiili olarak ortadan kaldırılmış ve toplumda bir korku iklimi yaratılmıştır. Seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldıracak uygulamalara, 2016 yılında DBP’li 95 belediyeye kayyım atanarak başlanmıştır.

31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen yerel seçimler ve sonrasında da bu süreç aynı şekilde tekrar edilmiştir. YSK tarafından adaylıkları onanan adaylar, seçimlerde halkın büyük çoğunluğunun oyları ile seçilmiş, ancak KHK ile ihraç edildikleri gerekçesiyle mazbataları verilmeyerek fiili olarak kayyım süreçleri yeniden işletilmişti. 

Bu kapsamda Belediye eş başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri ve birçok muhtar mazbatalarını alamamışlardır. 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerden bugüne değin seçildiği halde KHK’lı oldukları gerekçesiyle 6 belediye eş başkanına mazbataları verilmemiştir. Yine KHK’lı oldukları gerekçesiyle 51 Belediye Meclis üyesi ve 4 İl Genel Meclis Üyesi olmak üzere seçilmiş 55 kişiye mazbataları verilmemiştir.

Yine halkın büyük çoğunluğunun oylarıyla seçilerek, mazbatalarını alarak göreve başlayan 3 büyükşehir, 5 il,  33 ilçe ve 8 belde olmak üzere toplam 49 belediyenin belediye eş başkanları çeşitli suçlamalarla görevden alınıp yerlerine kayyım atanmıştır. Bu süreçte 24’ü resmi seçilen olmak üzere toplam 31 belediye eş başkanı tutuklanmıştır. Yine 86 belediye Meclis Üyesi görevden alınmıştır. Dikkat çekici olan bir konu da, halkın iradesi ile seçilen kadın seçilmişlerin eş başkanlık vb. gerekçelerle suçlanmaları ve görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasıdır. Bu durum yaşatılan genel antidemokratik kararların yanında eklenen hukuksuzluğun siyasette kadın kimliğinin hedef alındığını göstermektedir. Demokratik yönetimlerde var olan eş başkanlık sistemi, son dönemde evrensel hukuk kurallarına aykırı bir şekilde yorumlanarak kriminalize edilmeye çalışılmıştır.


Bu bağlamda;

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek Protokol 1'in 3. maddesindeki tanımlama uyarınca Yüksek Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler. Bu taahhüt karşısında belediyelerin başkan ve meclis üyelerine yönelik kayyım atamaları; demokrasinin ve hukuk devletinin temeli olan serbest seçim ile seçme ve seçilme hakkına açık bir müdahale olup devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olan temel hak ve özgürlüklere saygı ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.

Kayyım atama işlemleri ile belediyelerin idari özerkliği yani seçilmişler yerine atanmışların tayin edilmesi açık bir şekilde mevcut hukuk anlayışının toplum nezdinde inandırıcılığını ve güvenini tartışılır duruma getirmiştir.

Belediyelere kayyım atanması ve kayyımların “belediyenin karar organı olan” belediye meclislerini fesih etmeleri sonucunda halkın/yurttaşların yönetime katılmasının asgari demokratik zemini ortadan kaldırılmıştır. Belediyelerin “seçilmiş bir belediye yönetimi ve belediye meclisi” tarafından yönetilmesi ilkesi” askıya alınmış/gasp edilmiştir.

Öte yandan haklarında açılan soruşturma veya dava dosyaları gerekçe gösterilerek yerlerine kayyım atanan belediye başkanlarından haklarında verilen cezalar üst mahkemelerce bozulan veya beraat kararı alanlar dahi; bu bozma veya beraat kararlarına rağmen halen görevlerine iade edilmiş değiller. Bölgede uygulanan kayyım politikalarının sürekli hale getirilmesi, seçilmiş belediye başkanlarının keyfi ve hukuka aykırı biçimde görevden alınmaları, beraat kararlarına rağmen belediye başkanlarının görevlerine iade edilmemeleri, Kürt meselesinin çözümsüzlüğündeki ısrarı göstermektedir.

İHD olarak belirtmek isteriz ki; kayyım atamalarıyla başlanılan anti-demokratik süreç, bir üst aşamaya taşınarak, parti kapatma davasının açılması ile zirve noktasına ulaşmıştır. Demokrasiye inanan, evrensel ve insancıl hukuk değerlerini savunan, halkın iradesine saygı duyan insan hakları savunucuları olarak kayyım uygulamalarına karşı olduğumuzu belirterek, siyasi iktidarı bu baskıcı ve antidemokratik politikalardan vazgeçmeye, Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümü yönünde sorumluluğunu yerine getirmeye çağırıyoruz.  

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ