Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 1 Yılık Kadına Yönelik Şiddet Raporumuzu açıkladık

24.11.2023

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 1 Yılık Kadına Yönelik Şiddet Raporumuzu açıkladık

Şubemiz Kadın Komisyonu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 1 Kasım 2022 – 1 Kasım 2023 Tarihleri Arası Kadına Yönelik Şiddet Raporu’nu, Vedat Aydın Konferans Salonu’nda açıkladı. Açıklamaya şube başkan yardımcımız Suzan Mehmetoğlu, komisyon üyelerimiz Jiyan Ormanlı, Berfin Elçi ve Esra Saçaklıdır katıldı. 

Rapor’un açıklaması öncesi konuşan Şube Başkan Yardımcımız Suzan Mehmetoğlu şunları söyledi, “Bugün 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü”. Dominik Cumhuriyetinde Mirabel Kardeşlerin katledildiği gün olan 25 Kasım,1999 yılından bu yana tüm dünyada “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. 

Kadınların ezilmişliğinin, şiddete uğramasının tarihçesi oldukça eskilere dayanmaktadır. Kadına karşı düşmanlık tarih boyunca devam etmiştir ve görünen o ki devam edecektir. Ancak bu bir kader değildir. Kadınların mücadelesinin tarihi de yeni değildir. Ne yazık ki tüm coğrafyalarda kadına yönelik şiddet devam ederken savaşın coğrafyası olan Ortadoğu’da kadınlar ve çocuklar; savaşların en çok ezileni ve acı çekeni olmak durumunda kalmaya devam etmektedirler. 

Kadına karşı şiddet çok boyutludur. Bu şiddet fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet halinde devam etmektedir. Ve tüm kadınlar ne yazık ki bu şiddetten farklı boyutlarda da olsa etkilenmeye devam etmektedir.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslarası mücadele günü vesilesiyle kadına yönelik şiddetin son bulduğu Hak ve Özgürlüklerden yararlanma noktasında cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir dünya temenni ediyoruz.”

Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu üyesi Jiyan Ormanlı, raporun değerlendirme kısmını paylaştı. 

Raporun değerlendirme kısmı ise şu şekilde: “İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu olarak , "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü" kapsamında farkındalık yaratmak amacıyla 1 Kasım 2022-1 Kasım 2023 tarihleri arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Kadına Yönelik Şiddet Raporunu açıklamak üzere biraradayız. Raporumuzu açıklamadan önce İHD’li kadınlar olarak, öncelikle kadın özgürlük mücadelesi verirken yaşamı yitiren tüm kadınları saygıyla anıyoruz. 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası mücadele günü 1999 yılında kadına yönelik erkek şiddetine karşı farkındalık yaratmak amacıyla birleşmiş milletler genel kurulu kararı ile ilan edilmiştir. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslarası Mücadele Günü’nün 25 Kasım olarak belirlenmesinde Dominik Cumhuriyeti’nin baskıcı rejimine karşı mücadele eden Mirabel kız kardeşlerin 25 Kasım 1960 tarihinde bir uçurumun kenarında cesetlerinin bulunması esin kaynağı olmuştur. 

BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi tarafından kadına yönelik şiddet "kadına kadın olduğu için yöneltilen veya orantısız biçimde kadınları etkileyen şiddet" olarak tanımlanmaktadır. Komite cinsiyete dayalı şiddetin kadınların erkeklerle eşit olarak hak ve özgürlüklerini kullanmalarını ciddi şekilde engelleyen ayrımcılık biçimi olduğunu ifade etmektedir.

Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel olmayıp psikolojik, cinsel, ekonomik, sosyal, sınıfsal şiddet olarak da erkek tarafından kadına yöneltilen şiddet biçimleridir.  

Mirabel kardeşlerin öldürülmesinden bugüne kadına yönelik şiddet azalmamakta tam aksine giderek artmaktadır. Kadına yönelik şiddetinin artmasındaki ana sebeplere bakıldığında iktidardaki hükümetin kadına bakış açısı, kadına yönelik şiddeti meşru görmesi, adli mekanizmaların etkin bir şekilde işletilmemesi, kadına yönelik şiddet dosyalarında sanığı cezalandırmaya değil tam aksine aklamaya yönelik kararlar çıkması, sanığa çeşitli sebeplerle indirim uygulanması şiddet uygulayan erkekelere siyasal iktidar tarafından hukuksal bir koruma sağlamaktadır. 

Türkiyenin Cumhurbaşkanı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesinden" çıktığı 20 mart 2021 tarihinden bu yana kadına yönelik erkek şiddeti artarak devam etmiştir. Hükümetin aile yapısını bozduğu gerekçesiyle İstanbul sözleşmesinden çıkma kararının ardından kadına yönelik özellikle aile içi şiddet büyük artış göstermiştir.

LGBTİ+ bireylere yönelik şiddet de; cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsiyet özellikleri nedeniyle Türkiye'nin İstanbul sözleşmesinden çekilmesinin ardından artış göstermiştir. 

Özellikle seçim yarışı zamanı bazı siyasi parti mensuplarının Kadınlara ve LGBTİ+ yönelik nefret söylemleri de toplumda bu kesimlere karşı bir nefretin doğmasına ve şiddetin artmasına neden olmaktadır.

Yine iktidarın Kürt kadın siyasetçiler ve aktivistlerine yönelik hukuksuz tutuklama ve yargı süreçlerindeki baskıları da kadının uğradığı başka bir şiddet biçimidir. Belirtmek gerekir ki Yargı tacizinin tezahürü olarak Kürt kadın siyasetçi Gültan Kışanak azami tutukluluk süresini doldurmuş olmasına rağmen tahliye edilmemektedir. Kürt Kadın gazeteciler ve hak savunucuları da hukuka aykırı gözaltına alınıp tutuklanmaktadırlar. 

Kadına yönelik şiddete karşı önleyici tedbirleri düzenleyen 6284 Sayılı Kanunun etkin olarak işletilmemesi, şiddet karşısında kendilerini korumasız hissedip yetkili makamlara güvenlerinin azalmasına neden olmaktadır. Kadının, koruma tedbirlerinin işleme konulması amacıyla başvurdukları kolluk görevlileri tarafından şikayetinden vazgeçirilip şiddet uygulayan erkeğe karşı savunmasız bırakılması sıkça karşılaşılan bir durumdur.

Kadına yönelik şiddet sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde giderek artan toplumsal bir sorundur. Ortadoğu'da devam eden çatışma ve savaş hali dezavantajlı gruplardan olan kadın ve çocuklara yönelik hem aile içinde hem de kamusal alanda maruz kaldıkları şiddetin dozunu arttırmaktadır. Savaş halinden dolayı göçe zorlanan kadın ve çocuklar cinsel saldırı ve cinsel istismar başta olmak üzere çeşitli şiddet türlerine maruz kalmaktadır.

14 Eylül 2022 tarihinde Jina Mahsa Amini saçı hükümet standartlarına uygun örtülmediği  gerekçesiyle İran ahlak polisi tarafından gözaltına alınmış; gözaltında uğradığı işkence sonucu hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybettikten sonra İran'da başlayan özgürlük mücadelesi ve kadına yönelik şiddete karşı yapılan gösteriler bütün dünyaya yayılmıştır. Bu protestolar sırasında ‘Jin Jiyan Azadi’ felsefesi etrafında kenetlenen ve sayısı milyonları bulan kadınlar, kadınlara yönelik devlet şiddetine karşı ortak bir mücadele ruhu sergilemişlerdir. 

Şüpheli kadın ölümlerinin aydınlatılmaması, bu ölümlere dair etkin bir yargı sürecinin işletilmemesi nedeniyle kadına yönelik şiddet ile birlikte kadına yönelik işlenen cinayetler de artmıştır. Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Süleymaniye kentinde 4 Ekim 2022 tarihinde suikastle öldürülen Türkiye vatandaşı olan Nagehan Akarsel cinayetinin faillerinin bulunması ve cezalandırılması için Türkiye yargı mekanizmalarını harekete geçirmemiştir. Türkiye'nin bu tutumu nedeniyle Türkiye vatandaşı kadınlara yönelik şiddet uluslararası alanda da cezasızlıkla sonuçlanmaktadır. 

Kadına yönelik şiddetin yaşandığı bir diğer yer olan hapishanelerde mahpus kadınlar hem görevliler, hem de hastane ve mahkemeye yapılan sevkleri esnasında kolluk tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar. Tutuklamalar ardından hapishane girişinde çıplak aramalar yapılarak insanlık onuruyla bağdaşmayan bir şiddetle karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Şiddet uygulayan görevlilerin hiçbiri hakkında soruşturma başlatılmamakta ve cezasızlık politikası burada da devreye girmektedir.

Devlet, kadına yönelik şiddet ile mücadele etme yükümlülüğü altındadır. Devletin kadın cinayetleri konusundaki tutumu cezasızlık politikası olmaktadır. Kadına yönelik şiddetle etkin bir şekilde mücadele etmeyen devletin bu politikaları neticesinde failler cezalandırılmayacakları düşüncesine girip kadına yönelik şiddet pratikleri geliştirmektedirler. Yasaların işletilmemesi ve hukuki mekanizmaların caydırıcı ve önleyici bir şekilde çalışmamasından dolayı toplum kadına yönelik şiddet biçimlerini uygulama konusunda cesaret kazanmaktadır.

Türkiye'de mevcut olan ekonomik istikrarsızlık sebebiyle de kadınlara yönelik şiddet pratikleri gelişmektedir. Artan işsizlik nedeniyle kadınların iş bulma olanakları azaldığı için ekonomik olarak erkeğe bağımlı hale gelmektedirler. Bu durum başta ekonomik şiddetle birlikte diğer şiddet türlerinin de artmasına neden olmaktadır. 

Kadına yönelik şiddetin azaltılması için;

- Devletin cezasızlık politikasından vazgeçip etkin bir yargılama sürecini sağlaması 

-Kadınlara ve diğer dezavantajlı gruplara yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla yasal değişiklikler ve yeni düzenlemelerin yapılması  

-Kadına yönelik şiddetin ana sebeplerinden olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması 

-Devletin anayasa ve uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde görevlerini yerine getirmesi 

-Toplumda cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi için kamu kurumlarında çalışanlara konu hakkında farkındalık kazandıracak eğitim ve seminerler düzenlemesi

 -Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için MEB müfredatına kadına yönelik şiddete karşı öğrencilere farkındalık yaratacak derslerin eklenmesi gerekmektedir.

Son olarak kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmak ve şiddetin önlenmesi amacıyla devletin tüm kurumlarının aktif bir şekilde rol alması gerektiğini bir daha hatırlatıyoruz.

İHD Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu Üyesi Esra Saçaklıdır ise raporun bilançosunu açıkladı. 

• Bölgede en az 34 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir.

• En az 7 kadın intihara sürüklenerek yaşamına son vermiştir.

• Bölgede aile içi şiddet sonucu en az 37 kadın yaşamını yitirirken,  en az 7 kadın yaralanmış, en az 1 kadın ise cinsel saldırıya uğramıştır.

• Bölgede toplumsal alanda şiddet sonucu en az 8 kadın yaşamını yitirirken, en az 6 kadın yaralanmış, 3 kadın ise yaralanmıştır.

Doğu Ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, en az 7 kadın ihtihar, en az 45 kadın ise aile içi ve toplumsal alanda gerçekleşen erkek şiddeti sonucu katledilmiştir. 34 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. 

Bölgede en çok Diyarbakır, Antep ve Urfa’da kadın cinayetleri gerçekleşirken, kadınlar mekânsal olarak en çok ev içinde katledildi.

Şüpheli kadın ölümleri en çok Hakkari, Van ve Urfa’da gerçekleşmiştir.

İHD Diyarbakır Şubesi