KAYIPLARIMIZ İÇİN HAKİKAT VE ADALET MÜCADELESİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ!

17.05.2024

KAYIPLARIMIZ İÇİN HAKİKAT VE ADALET MÜCADELESİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ!

Şubemiz;17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası” vesilesiyle Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya kayıp yakınları, sivil toplum örgütü temsilcileri ve hak savunucuları katıldı. Açıklamada “Yüzleşme ve hesaplaşma için kayıplar bulunsun failler yargılansın” yazılı pankart açıldı. Açıklamayı onlarca sivil ve resmi giyimli kolluk görevlisi takip etti. Açıklamada kayıpların fotoğrafları taşındı.

Açıklama öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz şunları söyledi: “Kayıp yakınları Türkiye’de çok uzun süredir adalet mücadelesi yürütüyor. Bu mücadele esnasında çeşitli zorluklarla karşılaştılar. Galatasaray Meydanı’nda uzun süren abluka akabinde Cumartesi İnsanları, sınırlı sayıda insanın katılımıyla bir adalet arayışı sürdürüyor. Galatasaray Meydanı bir hafıza mekanıdır. Herhangi bir sınırlama olmadan, tüm hak savunucuları ve kayıp yakınlarına açılmalıdır.”

Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Berfin Elçi, açıklamayı okudu. Elçi, “

Değerli kayıp yakınları, insan hakları savunucuları ve basın emekçileri; 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası” vesilesiyle her yıl olduğu gibi bir kez daha hakikat, yüzleşme ve adalet arayışı için burada ve bir aradayız.

Türkiye Cumhuriyetinin 100 yıllık tarihine bakıldığında görmekteyiz ki; geçmişten bu güne gözaltında zorla kaybettirme uygulamaları istikrarlı bir şekilde yürütülmüş; bu yolla sayısız insan, kamu görevlileri yahut kamu adına görev yapan paramiliter unsurlar tarafından gözaltında zorla kaybettirilmişlerdir. En temel hak olan yaşam hakkına doğrudan kast eden ve insanlığa karşı suç olarak tanımlanan zorla kaybettirme uygulamalarının bu denli fazla yaşanması ise suçluları adeta yargısal bir zırh gibi koruyan cezasızlık politikalarının kaçınılmaz bir sonucudur.

Türkiye’nin tarihi, aynı zamanda “zorla kaybettirmeler” tarihidir. Ermeni Soykırımı, Nevala Qasaba, Dersim Soykırımı ve beraberindeki sürgün süreci, 90’lı yıllardaki faili meçhuller ve daha niceleri, yüzleşilmemiş büyük kırımlardır. Bugün ise, bütün tarihsel gerçekliğe rağmen, siyaset kurumu tarafından ısrarlı bir şekilde hakikat ile yüzleşmekten kaçılmakta ve bu mesele yok sayılmaktadır. Ancak, bilinmektedir ki toplumsal barışın inşasının ilk şartı, toplumda derin acılara sebep olan olayların aydınlatılması ve sorumluların yargılanması ile mümkündür.

Güncel siyasette normalleşmenin konuşulduğu bugünlerde görmekteyiz ki; Devletin “Normal”in ve hukukun dışına çıktığı uygulamalarına dair; yani faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, faillerin yargılanması ve kayıpların akıbeti ile ilgili herhangi bir gündem oluşmamaktadır. Oysaki siyaset kurumu, her şeyden önce yurttaşların haklarını korumak ve toplumsal barışı sağlamak üzere kararlar alma ve bunları uygulama ile sorumludur. Bu bağlamda mevcut durum; en temel hak olan yaşama hakkının siyasi sebeplerle çiğnenmesi, devamında gömülme hakkı, mezar hakkı ve yas hakkının yok sayılması; geride kalanlar için ise kişinin hatırasını yaşatma hakkının ihlal edilmesi; bir bütün olarak “Kayıplar meselesi”ne dair siyaset erkinin bugüne kadarki bakış açısını ortaya koymaktadır. Gelinen aşamada ise görülmektedir ki bu bakış açısının değişeceğine dair somut bir emare bulunmamaktadır.

Değerli basın emekçileri,

Kayıp yakınları tüm baskılara rağmen halen ısrarla kayıplarının akıbetini sormakta, faillerin tespit edilmelerini ve yargılanmalarını talep etmektedirler.

27 Mayıs 1995’ten beri yaklaşık 30 yıldır bu talebi dile getiren Cumartesi Anneleri, bugün 1000. haftasına ermek üzere olan bu hak mücadelesinin en önemli sembollerindendir.

Diğer yandan, İnsan Hakları Derneği tarafından başta Diyarbakır olmak üzere birçok ilde kayıp yakını aileler ve insan hakları savunucuları ile beraber “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle sürdürülen eylemler ise 800. haftasına yaklaşmıştır. Ancak yüzlerce haftadan sonra gelinen noktada kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları tarafından dile getirilen bu taleplerin karşılanması bir yana, cezasızlık ve yok sayma politikaları ile insanlığa karşı işlenmiş bu suçların adeta üzeri örtülmekte, failleri korunmaktadır.

Değerli basın emekçileri;

17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası” vesilesiyle insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak haklı ve acil taleplerimizi bir kez daha dile getiriyoruz.

Gözaltında zorla kaybettirmeler ve faili meçhul cinayetler, hiçbir siyasi tartışmaya ve hesaba kurban edilmeyecek ölçüde insani, vicdani ve hukuki bir meseledir. Bu bağlamda Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partiler ivedi olarak bu meseleyi gündemlerine almalı ve geçmişte yaşanan gözaltında zorla kaybettirme uygulamalarına karşı olunduğunu kayıtsız ve şartsız bir şekilde dile getirmelidir.

Geçmişte yaşanan benzeri acıların bir daha yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması, yüzleşmenin sağlanması ve toplumsal barışın tesisi için TBMM tarafından ivedilikle Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.

Hükümet tarafından, Meclis’teki muhalefet partileri ile mutabık bir şekilde BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme çekincesiz olarak imzalanmalı ve iç mevzuatı bu doğrultuda revize edilmelidir.

Gözaltında zorla kaybettirme ve faili meçhul cinayetler suçlarına karışan, göz yuman ve azmettiren kişilerin yargılanmalarına dair cezasızlık politikalarına son verilmeli, etkin bir idari ve yargısal işleyiş ile sorumluların ortaya çıkarılmaları ve yargılanmaları sağlanmalıdır.

Kayıp yakınlarının acılarını ve taleplerini dile getirdikleri başta Cumartesi Anneleri tarafından gerçekleştirilen eylemler olmak üzere her türlü etkinliğin önündeki engel ve kısıtlamalar kaldırılmalı; bunun yanında toplumsal barış ve yüzleşme için toplumsal hafızayı diri tutacak bütün çalışmaların önüne çıkarılan fiili ve yasal engeller son bulmalıdır.”

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi