17-31 Mayıs Kayıplar Haftasında Örhanların Akıbeti Soruldu

18.05.2024

17-31 Mayıs Kayıplar Haftasında Örhanların Akıbeti Soruldu


İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 797. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, Sur Belediyesi Eşbaşkanı Adnan Örhan, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Yine her hafta olduğu gibi çok sayıda çevik kuvvet ve sivil kolluk görevlileri alandaki yerini aldı. Bu hafta, Kulp’ta 24 Mayıs 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Mehmet Selim Örhan, Hasan Örhan ve Cezayir Örhan’ın failleri soruldu.


Eylem öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz şunları söyledi: “ Türkiye’nin en uzun sivil itaatsizlik eylemi olan adalet arayışımızda, her hafta burada kayıplarımızın akıbetini soruyoruz. Bu konuda devletin arşivlerini açması gerektiğini sıklıkla vurguluyoruz. 90’lı yıllarda yaşanan gözaltında kaybetmeler ve faili meçhul cinayetler, Kürt meselesinin çözümsüzlüğü olarak karşımıza çıkıyor. Bugün hala Kürt meselesinin demokratik yol ve yöntemlerle çözülememesinden, Cumartesi İnsanları 30 yıldır bu mücadelesini sürdürmek zorunda bırakıldı. 


Bu süreç içerisinde mücadele eden birçok kayıp yakınını da kaybettik.  Geçtiğimiz hafta Cemil Kırbayır’ın kardeşi Fatma Kırbayır, kardeşinin faillerini bulamadan, akıbetini öğrenemeden bu dünyadan göçtü.  Kırbayır Ailesine başsağlığı diliyoruz. Artık kayıp yakınlarının yürüttüğü bu mücadelenin başarıya ulaşmalıdır.  Siyasi iktidar ve kamu otoriterleri tarafından arşivlerin açılarak, bu insanların akıbetine dair etkili soruşturmalar yürütülmelidir. 


Bu hafta içerisinde hasta mahpuslarla ilgili Cumhurbaşkanlığı bir kararı verdi.  Bir çoğunluğu 28 Şubat sürecinde yargılanan askerlerin olduğu, bir kısım da sivil yurttaşların içinde olduğu hasta mahpuslarla ilgili Cumhurbaşkanlığı af yetkisini kullandı. İnsan Hakları Derneği çok uzun süredir, hasta mahpuslara dikkat çekmektedir. Bu konuda insani, evrensel hukuka göre düzenlemeler yapılması gerektiği, hapishanede kalamayacak mahpusların serbest bırakılması gerektiği yönünde çalışmalar yürütmekteyiz. Ancak iktidar bu konuda da ayrımcı tutumunu sürdürmekte. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin eşitlik ilkesine aykırı davranarak, mahpuslar arasında bir ayırım gözetmektedir. Binlerce hasta mahpus şuan hapishanelerde yaşamlarını idame edemeyecek koşulda infaz sürecini tamamlamaya çalışıyor. 


Kürt meselesinin çözümsüz bırakılmasının bir başka örneği, bu hafta içinde Ankara’da görülen Kobani Davasında yaşandı. Kobane Davasında verilen siyasi bir karardır, Kürt meselesinin çözümüne hizmet etmeyen, çözümsüz bırakan bir karardır. Siyasi iktidar ve yargı makamlarına hukuka dönüş çağrısında bulunuyoruz.” 


Ardından Sur Belediyesi Eşbaşkanı Adnan Örhan, şunları söyledi: “Bugün babamların kaybedilişinin 30. yılı. 30 yıl boyunca bu ülkede adaleti, hakikati, gerçeği aradık. Ne yazık ki 30 yıldır adalet bulunmuyor. Adalet herkes için lazımdır. Bildiğimiz, tanıdığımız failler, yargı tarafından beraat ettirildi.  Birçok kayıp yakını, kayıplarının mezar taşı talebiyle gözü açık gitti. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz, bu adalet bir gün gelecek. Babamlarla beraber 8 insanın kemikleri bir toplu mezarda çıktı. İstanbul Adli Tıp Merkezi bu kemikleri ayrıştırmadan geri göndererek, Kulp’ta tek kabir içinde birlikte yatıyor. Ayrıştırmadılar, kemiklerimizi bile bize vermediler. Biz burada çok farklı bir şey istemiyoruz. Herkesin bir mezar taşının olması en doğal hakkıdır. Bunu istedik, maalesef bunu çok gördüler bizlere. Bunu da vicdanlara emanet ediyoruz.” 


İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Bawer Çindemir’in Kürtçe olarak paylaştığı Örhanların kayıp hikayesi şöyle; “Bolu Komando Tugayı’na bağlı askeri birlikler, 6 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır’ın Kulp İlçesi Deveboyu Mezrası’na baskın yapılarak imama ‘minareden köylülerin cami önünde toplanması’ için anons yaptırırlar. Askerler tarafından cami önünde toplanan köylülere evlerinin yakılacağı ama öncesinde eşyalarını toplamaları için izin verildiği söylenir. Ancak köylülerin eşyalarını taşıması tamamlanamadan evler ateşe verilir.


24 Mayıs 1994 tarihinde askerler tekrar köye gelir. O sırada köyde bulunan 46 yaşındaki Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan’ı beraberinde alıp götürürler. “Onları nereye götürüyorsunuz?” diye soran ailelerine askerler “Yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin” cevabını verirler.


Salih Örhan ertesi gün Zeyrek Jandarma Komutanlığına giderek kardeşleri Selim ve Hasan ile yeğeni Cezayir'i sorar. Zeyrek Jandarma Komutanı Ahmet Potaş, söz konusu kişilerin Kulp'a götürüldüklerini söyler. Örhan bu sefer Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ile görüşür ancak Ali Ergülmez konuya ilişkin bilgisi olmadığını söyler. 


Bölgedeki karakollardan cevap alamayan Salih Örhan, Kulp Cumhuriyet Başsavcılığına, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığına, OHAL Valiliğine, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı'na, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına resmi başvurular da bulunur. Selim Örhan Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görevli savcı Mustafa Atagün’e ifade verir. Selim Örhan’ın anlattıkları karşısında çok sinirlenen savcı “Devletin insanların kaybolmalarına neden olduğunu nasıl iddia edebilirsin?” diyerek onu azarlar. 
Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltına alındığına, önce Serik karakoluna ardından Lice jandarma karakoluna son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu’na götürüldüğüne dair tanıklık edenler olur. Ancak Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 8 Haziran 1994 tarihinde başlattığı soruşturmada, gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir. 


Tüm girişimleri sonuçsuz kalan Örhan Ailesi, İHD Diyarbakır Şubesi avukatları aracılığıyla AİHM’e başvuru yapar. 6 Kasım 2002 tarihinde AİHM, Türkiye’yi Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tutarak tazminata mahkûm eder.
2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Örhan'a ait kemikler Kulp'a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulunur. Cezayir Örhan’dan ise bir haber alınmaz. 


İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kimlik tespiti çalışması yapılan Selim ve Hasan Örhan’a ait kemikler 16 Temmuz 2004’te postayla Kulp Savcılığı’na gönderilir. Ancak defnetmek için kemikleri isteyen aileye Savcılık kemiklerin kaybolduğu bilgisini verir. Aile ve İHD’nin altı yıllık arayışının ardından Örhan’lara ait kemiklerin, aynı toplu mezardan çıkan 6 kişiyle birlikte topluca kimsesizler mezarlığına gömüldüğü anlaşılır.


Faillerin tespiti ve yargılanmaları için her ne kadar savcılığa başvuru yapılmışsa da dosyada etkin bir soruşturma yapılmamış ve dosya zamanaşımına uğramıştır.


Şimdi de gözaltında kaybedilen Selim ÖRHAN, Hasan ÖRHAN, Cezayir ÖRHAN ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.”

 

İHD Diyarbakır Şubesi

Kayıp Komisyonu