İşkence Vakaları Artıyor, Yetkililer Seyrediyor!

26.06.2012

BASINA VE KAMUOYUNA

(İşkence Vakaları Artıyor, Yetkililer Seyrediyor!)

 

                                                                                              26.06.2012

Değerli Basın Mensupları,

Bugün, 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü. İşkence ve diğer zalimane, gayrı insani veya aşağılayıcı muamele veya cezaya karşı Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Uluslararası Koruma Sözleşmesi, 26 Haziran 1987'de yürürlülüğe girmiştir. Bu tarihten 10 yıl sonra 1997 yılında BM Genel Kurulu, sözleşmenin taşıdığı önem nedeniyle 26 Haziran’ı işkence görenlerle dayanışma günü olarak ilân etmiştir.

 

İşkenceye karşı mücadelede, işkence mağdurlarının yanı başında olmak, onları desteklemek ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü işkence; kişilere ve geniş yığınlara gözdağı vermeyi, yıldırmayı, bedensel ve zihinsel bütünlüğünü bozmayı ve yalnızlaştırmayı hedefler. Bu yüzdendir ki, insanlığa karşı işlenmiş suç olan işkenceye karşı çıkmak, işkencecileri kamuoyu önünde mahkûm etmek ve işkence mağdurlarının yalnız olmadığını, her zaman onlarla dayanışma içerisinde olduğumuzu bir kez daha yüksek sesle dile getirmek için buradayız.


Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi (5. Madde) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (3. Madde) dâhil uluslararası insan hakları belgelerinin tamamında hiçbir istisnaya yer vermeden işkence “MUTLAK” bir şekilde yasaklanmıştır. Anayasa’nın 17. maddesinde de aynı yasak yer almaktadır.


İşkence yasağının mutlaklığı, işkenceyi önlemek için etkili yasal, adli, idari, her türlü tedbirin alınmasını; hiçbir istisnai durum, savaş hali, iç siyasi karışıklık veya olağanüstü halin, işkencenin gerekçesi olarak kullanılamayacağını, bir üst görevlinin veya bir kamu merciinin emrinin de, işkenceyi haklı gösteremeyeceğini ifade eder.

 

AKP hükümetinin “işkenceye sıfır tolerans” beyanına rağmen Türkiye’de ve özellikle bölgemizde işkence ve kötü muamele devam etmektedir. AB uyum yasaları çerçevesinde 2000’li yıllardan sonra azalarak devam eden işkence ve kötü muamele uygulamaları, özellikle 2005’den sonra yeni TCK’nın yürürlüğe girmesi, 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK); 2007 yılında ise Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda (PVSK) yapılan değişiklerle artışa geçmiştir. Kolluk kuvvetleri neredeyse her etkinlik ve toplantıya müdahale etmekte ve orantısız güç kullanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de (AİHM), 10 Nisan 2012 tarihinde aldığı bir kararla “kontrol altındaki kişi ve gruplara” yönelik olarak yaygın uygulanan “göz yaşartıcı gaz” kullanımını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve diğer kötü muamele yasağını düzenleyen 3’üncü maddesinin ihlali olarak değerlendirmiş ve Türkiye’yi mahkûm etmiştir.

 

Toplumsal olaylardan sonra yoğun işkence ve kötü muameleler kameralar önünde devam etmektedir. Son olarak kentimiz Diyarbakır’da bir yurttaş, hem gözaltına alındığı sırada, hem de götürüldüğü karakolda işkenceye maruz kalmıştır. Yine İstanbul’da bir vatandaşın sokak ortasında 7-8 polis tarafından öldüresiye işkenceye maruz bırakılması, kamuoyuna yansıyan işkence vakaları arasında yer aldı.

 

Değerli basın mensupları;

İHD Diyarbakır Şubesi’nin verilerine göre, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2010 yılında 741 işkence ve kötü muamele vakası yaşanırken, 2011 yılında bu sayı 1,555 kişiye yükselmiştir. Yine 2012 yılının ilk 4 ayında 281 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır.

Bu veriler de göstermektedir ki işkence ve kötü muamelede bir iyileşme yaşanmamış, tam tersine artış yaşanmıştır. Özellikle gözaltı yerleri dışındaki işkence ve kötü muamele iddialarındaki artış dikkat çekicidir. Ayrıca son dönemlerde cezaevlerinde gerçekleştirilen işkence ve kötü muamele uygulamalarında da belirgin bir artış görülmektedir. Ülkenin bir çok cezaevinde işkenceye varan uygulamaların artması, son olarak Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki isyan ve ölüm olayları gibi vahim sonuçlar doğurmuştur. Ayrıca cezaevlerinde halen tecrit ve izolasyon ile sürgün uygulamaları devam etmektedir. Yine kötü sağlık koşulları, hasta mahpusların durumu ve çeşitli hak gaspları dikkat çekilmesi gereken konular arasındadır. Tüm bu uygulamalar, cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele uygulamalarını gözler önüne sermektedir.

 

Tüm bu olumsuzlukların işkence ve kötü muamele konusunda devletin ve yönetenlerin zihniyetinin değişmemesinden kaynaklandığını vurgulamak istiyoruz. İşkence ve kötü muamele uygulayan kamu görevlileri hakkında gerekli ve etkin soruşturma işlemlerinin yapılmaması, fiillerinin cezasız kalması işkencecileri cesaretlendirmektedir. Özellikle sokak işkencesine dönüşen toplumsal olaylara müdahale ve burada yapılan işkencenin faillerinin tespit edilememesi ve sorumlular hakkında açılan davaların zaman aşımına uğraması, bu uygulamaların devam etmesi ve artış göstermesindeki en büyük etkenlerden biridir.

 

Her ne kadar BM İşkenceyi Önleme Sözleşmesi Ek Protokolü’nün onay süreci 27 Eylül 2011 tarihinde tamamlandıysa da bu Protokol gereğince çok önemli ve etkin “önleme mekanizması” olan Türkiye İnsan Hakları Kurumu, bağımsız kuruluşlarca oluşturulacağına TBMM’nin bir alt kurumu olarak örgütlenmesi amaçlanmaktadır. Türkiye İnsan Hakları Kurumu, hükümete bağlı basit bir araç/kuruluş halinde tasarlandığı için söz konusu yasa tasarısına başta insan hakları kuruluşları, üniversiteler, barolar ve uluslararası uzmanlar olmak üzere konuyla ilgili tüm kişi ve kuruluşlar karşı çıkmaktadır. İşkencenin önlenmesi gerçekten isteniyorsa Seçmeli Protokol’e göre oluşturulacak “önleme mekanizması” mutlak olarak bağımsız ve ayrı bir örgütlenmeye sahip olmalıdır.

 

Değerli basın mensupları;

Biz aşağıda isimleri bulunan insan hakları savunucusu kurumlar, toplumsal olaylara yapılan müdahale ortamında işkence ve kötü muamele uygulamalarının artış gösterdiğine dair gözlem ve tecrübelerimize dayanarak; bunca hak ihlali yaşanan ülkemizde işkence ve kötü muamelelerde artış yaşanacağından kaygı duymaktayız. İşkence vakalarının son bulması için öncelikle işkenceye maruz kalan kişilerin buna sessiz kalmaması gerektiğini belirtiyor, yetkili tüm kurumları ve hükümeti duyarlı olmaya ve sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. 

 

İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

MAZLUMDER DİYARBAKIR ŞUBESİ

TİHV DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ

DİYARBAKIR BAROSU