Bugün değerli bir insanımızı anmak için bir aradayız. Aynı zamanda İHD Diyarbakır Şubesi Üyesi olan değerli Kürt siyasetçi Mehmet Sincar, bundan 17 yıl önce karanlık güçler tarafından katledildi. Günümüzde artık devletin önemli görevlerinde yer almış bazı şahsiyetler tarafından da itiraf edilen faili meçhul cinayetlerin kurbanlarından biriydi Mehmet Sincar. O da tıpkı katledilen binlerce insanımız gibi, demokrasiyi, insan haklarını, Kürtlerin yaşam hakkını, barışı savunan değerli insanlardan biriydi. Ancak gözü dönmüş katiller, yine malum çevrelerin talimatıyla onu da aramızdan aldı.

 

Mehmet Sincar, DEP PM üyeleri Habip Kılıç ve Hikmet Kılıç'ın silahlı saldırı sonucu öldürülmesi olayını araştırmak için 4 Eylül 1993 tarihinde Batman'a gitmişti. Sincar, kent merkezinde gezdiği sırada Elma Sokak’ta DEP Batman İl Yöneticisi Metin Özdemir'le birlikte uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi. Sincar'ın katledilmesinin üzerinden 17 yıl geçti, ancak failler hala ortaya çıkarılmadı. Sincar cinayeti ile ilgili soruşturma Susurluk Raporu'nda da yer alırken, raporda Sincar'ın katillerinin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, itirafçılar Alattin Kanat, Mesut Mehmetoğlu ve İsmail Yeşilmen olduğu belirtildi. İkinci Ergenekon iddianamesinde gizli tanık Emek’in ifadelerinde de Sincar cinayetinde Yeşil Kod Mahmut Yıldırım, itirafçılar, bazı ünlü paşalar ve Veli Küçük gibi kişilerin rol aldıkları ifade edilmişti. Ancak tüm bu itiraf ve belgelere rağmen Sincar cinayeti aydınlatılmadı. Sincar katledildiğinde milletvekili olması nedeniyle açılan soruşturmalarda halen tozlu raflarda duruyor.

Adaleti sağlaması gereken merciler katilleri yakalayıp yargı önüne çıkarması gerekirken, daha büyük skandallara imza attı. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, eski DEHAP'lıların yargılandığı davanın gerekçeli kararında, Sincar'ın hem polisin raporunda hem de mahkemenin kararında “Emniyetin yaptığı operasyon sonucu yakalanan terör örgütü üyesi” olarak yansıttı. Mahkemenin gerekçeli kararında, Sincar'ın güvenlik güçleri ile girdiği çatışmalarda yaşamını yitirdiğini öne sürmüştü. Mardin Emniyet Müdürlüğü'nün mahkemeye gönderdiği yazıda da, fotoğrafları bulunan Mehmet Sincar ve Tevfik Kaya'nın “Örgütü üyesi” oldukları ve “Operasyonlar sonucu yakalandıklarını” iddia etmişti.
Sincar hakkında verilen mahkeme kararını Adalet Bakanlığı’na soran BDP milletvekillerine Bakanlık, skandal denebilecek bir yanıtla cevap vermişti. Soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, mahkeme kararında adı geçen Mehmet Sincar'ın başka biri olduğunu savundu. Fakat DEHAP'lıların yargılandığı davada yer alan resimler arasında başka bir Mehmet Sincar olmaması Bakanlığın yaklaşımını ortaya koyar nitelikteydi.

Görüldüğü üzere bu ülkede adalet sistemi bu şekilde işliyor. Kaybettiğimiz canlar yetmezmiş gibi, adalet ve yargı organları da hukuku katlederek, yeni katliamların yolunu açıyor.

Düşünün ki bir ülkede, parlamento üyesi bir milletvekili katlediliyor ve o ülkenin devleti bu cinayeti aradan 17 yıl geçmesine ve katiller bilinmesine rağmen aydınlatamıyor. Burası nasıl bir ülkedir ki, binlerce insanı devletin bilgisi dahilinde ıssız sokaklarda katlediliyor. Daha dün Başbakan Erdoğan bu kentte yaptığı konuşmada Kürt Bilge Apê Musa’dan bahsederek, “Apê Musa’nın acısını unutamayız” dedi. Evet, bizler de Apê Musaların acısını unutamıyoruz. Ve her gün kaybettiklerimizin acısıyla yatıp kalkıyoruz. Başbakan söyleminde samimiyse, Apê Musa’nın, Mehmet Sincar’ın, Vedat Aydın’ın ve daha binlerce faili meçhul cinayetin faillerini ortaya çıkarsın.

 

Bizler insan hakları savunucuları ve yakınlarını kaybedenler olarak, artık bu vurdumduymazlığa, bu aymazlığa ve bu katliamlara sessiz kalmayacağız. Bugün 82’inci kez burada kayıplarımızın bulunmasını, faili belli şekilde katledilen yakınlarımızın faillerinin ortaya çıkarılması için bir aradayız. Ve bizler yıllardır binlerce insanımızın katillerinin bulunmasını talep ediyoruz. Buradan yetkililere bir kez daha sesleniyoruz; şunu unutmayın ki, sizin bu halka bir özür borcunuz var. Bu halkın evlatlarının kanını akıtan katilleri bulun artık.