bölge stkları barış deklerasyonu

09.11.2010

 

BASINA VE KAMUOYUNA
 
Türk ve Kürt halklarının birlikte kurduğu Cumhuriyetin 87 yıllık tarihi boyunca geliştirilen tekçi zihniyetin, inkar ve imha siyasetinin neden olduğu ve çok büyük acılara mal olan Kürt Sorununun çözümü için oldukça önemli bir dönemeçten geçilmiştir. Artık silahların neden olduğu kan ve gözyaşı ikliminin yerini diyalog kanallarının açılmasıyla beraber hoşgörü, kardeşlik ve barış iklimi almalıdır.
 
Bu ülkenin yaşadığı acılar ve kayıpların son bulması için halkın sesi ve vicdanı olmaya çalışan ve uzun zamandır çaba sarfeden STK’lar olarak, taraflara “ellerin karşılıklı tetikten çekilmesi” çağrısı yapmıştık. Bu çağrımıza PKK tarafından eylemsizlik kararı ile yanıt verilmiş ve bu karar, son olarak, 2011’de yapılacak olan genel seçimlere kadar uzatılmıştır. PKK’nin eylemsizlik kararını uzattığını açıklaması iyimser bir atmosfer oluşturmuş, demokratik çözüme dair umutları artırmıştır. Ancak acıların sona ermesinin, çatışmaların durmasının, kalıcı bir barışın sağlanmasının tek taraflı eylemsizlik kararı ile mümkün olmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçekliktir. Bu süreçte operasyonların ve tutuklamaların devam etmesi, sınır ötesi operasyonlar için tezkerenin uzatılması, hükümet yetkililerinin tasfiye amaçlı Irak, İran, Suriye, ABD ve AB ülkeleri arasında mekik dokuması, geleceğe dair toplumsal kaygıları artırmaktadır.
 
Başta hükümet olmak üzere devlet erkini elinde bulunduran güçlerin demokratik yöntemler yerine askeri seçeneklerde ısrar etmesi barışçıl çözüm yönündeki umutlara gölge düşürmektedir. Türkiye’de devlet erkini elinde tutanlar ve AKP hükümeti şu gerçekliği artık görmelidir ki; inkâr, imha ve tasfiye politikaları bu ülkeyi çözüme değil, tehlikeli ve karanlık bir sürece götürmektedir. Bu ülkenin böylesi bir süreci ne kaldıracak gücü ne de tahammülü kalmıştır.
 
Biz aşağıda imzası olan kurumlar, toplumda yükselen demokratik talep ve beklentilerin yaşam bulması, barış ikliminin oluşması için değişik zamanlarda dile getirdiğimiz taleplerimizi ve önerilerimizi, insani ve vicdani sorumluluğumuzun gereği olarak, aynı zamanda dikkate alınacağı umudunu da taşıyarak, bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
-Güven verici ortamın yaratılabilmesi için anadilin kullanımı önündeki engeller kaldırılmalı; tutuklu Kürt siyasetçilerin anadilde savunma hakkı tanınmalı ve derhal serbest bırakılmalıdırlar.
-Askeri ve siyasi operasyonlar durmalı, TMK kaldırılmalı, Türk Ceza Kanunu’nun evrensel hukuka aykırılık taşıyan ve adaletsizliğe sebebiyet veren hükümleri ile mevzuattaki benzer anti-demokratik kanunlar haklar ve özgürlükler temelinde değiştirilmelidir.
-Kürt sorununun çözümünde katkısı yadsınamaz bir gerçeklik olan PKK lideri Abdullah ÖCALAN’la başlatılan diyalog süreci devam etmeli, bir bütün olarak sürece katılımı için gerekli koşullar oluşturulmalıdır.
-Halkın gerçek anlamda iradesinin meclise yansıması için, koltuk kaygısı taşımadan, önümüzdeki seçime yetişecek şekilde seçim barajı kaldırılmalıdır.
-Gerçekleri açığa çıkarmak, geçmişle yüzleşmek ve aydınlık bir gelecek için hakikatleri araştırma komisyonu zaman geçirilmeden kurulmalıdır.
- 12 Eylül ürünü olan anayasa yerine demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi ve çoğulcu bir anayasa için çalışmalara hemen başlanmalıdır.
 
Türkiye’nin içine düştüğü çözümsüzlük çıkmazından kurtulması için tarihi önemde bir adım olan eylemsizliğin uzatılması kararının, bütün kesimler ve güçler tarafından doğru okunması ve karşılanması gerektiğine inanıyoruz.  
 
Sorunların çözümünde demokratik yöntemler, diyalog ve müzakere süreçlerinin esas alındığı günümüz dünyasında, Kürt sorununun çözümüyle ilgili, eylemsizlik süreciyle yakalanan bu tarihi fırsat heba edilmemeli, toplumsal umutlar ve beklentiler boşa çıkarılmamalıdır. Defalarca dile getirdiğimiz taleplerimiz KCK tarafından da çözüme dönük adımlar olarak sıralanmıştır. Bu talepler oldukça makul taleplerdir; aynı zamanda bölge kamuoyunun da çözüme dönük beklentilerini yansıtmaktadır.  
 
Bu itibarla, sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü konusunda başta yetkililer olmak üzere, herkesi ve her kesimi üzerine düşen görevi yerine getirmeye davet ediyoruz