BASINA VE KAMUOYUNA
(İnsan Hakları Savunucuları Tutsak Edilemez)
Değerli basın mensupları;
Kamuoyunda KCK soruşturması olarak bilinen operasyon kapsamında seçilmiş insanların ve İnsan Hakları Savunucularının da aralarında olduğu çok sayıda kişi tutuklanıp cezaevlerine konulmuştur. Yapılan operasyonlar kapsamında İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanımız Av. Muharrem Erbey ile 2 yöneticimiz tutuklanıp haklarında örgüt üyeliğinden dolayı dava açılmıştır. İddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi ile birlikte insan hakları savunucuları hakkında sudan sebepler ile nasıl dava açıldığını keyfi bir şekilde özgürlüklerinden nasıl yoksun bırakıldığını daha net bir şekilde görmüş olduk.
Soruşturma aşamasında dosyada gizlilik kararı olduğu için suçlamaların ne olduğunu dahi bilmiyorduk. Yürütülen soruşturma davaya dönüştürülüp iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi ile birlikte iddianameye ulaşabildik. İddianamede sayın Muharrem Eerbey’e isnat edilen faaliyetlerin bir çoğunu beraber yaptığımız dernek çalışmalarıdır. Aslında soruşturma aşamasında sayın Erbey’e sorulan sorulardan suçlamaların temel dayanağını derneğimizin faaliyetleri olduğunu tahmin etmiştik. Ancak savcılık makamının bu denli ciddiyetten uzak, hukukla bağdaşmayan, ceza hukukunun genel ilkelerinden uzak, komik gerekçelerle sabahın erken saatlerinde bir insan hakları savunucusunu evinden çocuklarının içinden alıp yaklaşık bir yıldır cezaevinde tutabileceğini düşünememiştik.
Mahkeme tarafından kabul edilen ve biz avukatlara ulaştırılan iddianamenin geneline bakıldığında, isnat edilen suçlamaların ne kadar soyut iddialardan ibaret olduğunu görebilmekteyiz. Delil olarak sunulan telefon konuşmaları ve ortam dinlemeleri, insanların birbiriyle yaptıkları sohbetlerden oluşmaktadır. Genel Başkan Yardımcımız ve Şube Başkanımız Muharrem Erbey ile ilgili ise 120 sayfalık iddiaların da benzer iddialardan oluştuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sayın Erbey’in tutuklandığı tarihten itibaren kendisinin insan hakları savunucusu olduğunu, suç olarak isnat edilen tüm etkinliklerin dernek çalışmaları olduğunu, bunların hepsinin yönetim kurulu kararı ile yapıldığı dolayısıyla iddia edilen etkinliklerin hiç birinin illegal bir yapılanma adına yapılmadığını bu nedenle Erbey’in serbest bırakılması gerektiğini söyledik. Ancak hiçbir sonuç alamadık. Bu itirazlarımızı bir kez de sizin vasıtanızla yapmak için bir aradayız.
Değerli basın mensupları;
İHD kurulduğu 1986 yılından günümüze kadar gerek devletlerden, gerekse diğer yapılanmalardan bağımsız sürekli olarak mağdurdan yana taraf olmuş ve bu konuda rüştünü ispatlamış bir sivil toplum örgütüdür. Ülkemizde meydana gelen hak ihlallerini kayıt altına alıp takip eden rapor ahaline getirip gerek ulusal gerekse uluslararası kamuoyu ile paylaşan ve hazırladığı raporlar uluslararası kamuoyunda dikkate alınan bir insan hakları örgütüdür. İşte böylesi saygınlığa sahip bir kurumun Genel Başkan Yardımcısı ve Şube Başkanı ile iki yöneticisi hakkında dernek faaliyetleri yüzünden örgüt üyeliğiyle suçlanarak cezaevine konulmuşlardır.
Sayın Muharrem Erbey’e isnat edilen eylemler şunlardır;
*Demokratik Toplum Kongresi (DTK) üyesi olmak ve “Anayasa ve İnsan Hakları Komisyonu”nda yer almak;
DTK bilindiği üzere yıllardır bölgemizde faaliyet gösteren ve bölgedeki çok sayıda sivil toplum örgütü ve siyasi partinin bileşeni olduğu bir kuruluştur. Tüm çalışmaları kamuoyunun gözü önünde yapılan ve yaptığı konferans ve toplantı sonuç bildirgeleri tüm Türkiye kamuoyuna açıklanan DTK’nın nasıl illegal bir örgüt olarak sunulmaya çalışıldığını ibretle izlemekteyiz. Suç örgütü olarak gösterilmeye çalışılan DTK halen faaliyetlerini devam ettirirken, Sayın Erbey’in orada sivil bir Anayasa hazırlamak için çalışmış olmasının tutuklamaya gerekçe olarak gösterilmiş olmasını anlamış değiliz.
*Cezaevlerinde bulunan siyasi tutuklularla görüşmek ve örgütün kuryeliğini yapmak;
İnsan hakları savunucuları olarak bize yapılan başvuru kimden olursa olsun gereğini yapmak için çaba içerisine girmeyi vicdani sorumluluk olarak biliriz. Bize her dönemde cezaevlerinden başvurular yapılmaktadır. Cezaevlerinden bize yapılan başvurular cezaevi denetiminden geçmekte ve hangi amaçla yapıldığı kayıtlarda mevcuttur. Kaldı ki yapılan her başvuruyla ilgili başta Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurumlarla yazışmalar yapılarak sorunun giderilmesi amaçlanmaktadır. Bir avukat olan Sayın Erbey’in tutuklu ve hükümlü bulunan müvekkilleriyle yaptığı görüşmelerin suç konusu haline getirilmesi bir hukuk skandalıdır.
*TMK mağduru çocuklar ile ilgili yürüttüğümüz çalışmalar ve projelerin fonlarının örgüte aktarılması;
İHD olarak TMK’da yapılan değişikliklere başından itibaren karşı çıktık. Bu kapsamda yargılanmaya başlayan çocukların mağduriyeti gündeme geldikten sonra insan hakları savunucuları olarak konuya duyarsız kalmamız mümkün değildi. Öncelikle o çocukları TMK’nın mağduru olmasına sebep bizler değiliz. O çocuklar AKP hükümeti tarafından yapılan yasal değişiklikler nedeni ile mağdur olmuşlardır. Bizler insan hakları savunucuları, TMK mağduru çocuklara hukuki destek sunmak, onların sorunlarını kamuoyu ile paylaşmak, cezaevlerinde onlara destek olmak, kamuoyu yaratıp sorunun çözümünü sağlamak çabası içerisine girdik. Yaptığımız bu çalışmalar herhangi bir örgüt için gerçekleştirdiğimiz etkinlikler değildir. Bunu yapmak için elde ettiğimiz fonları başka yere aktarmamız mümkün değildir. Proje kapsamında elde edilen gelir ve yaptığımız harcamalar gerek projemizi onaylayan kurum, gerekse dernekler masası tarafından sıkı bir şekilde denetlenmektedir. Savcılık makamı hangi gerekçeye dayanarak Erbey’in proje gelirlerinin farklı yapılanmalara aktarıldığını iddia etmiştir anlamak mümkün değildir. Proje gelirleri yönetimimizin bilgisi dahilinde proje kapsamındaki faaliyetlerimiz için harcanmaktadır.
*Başvurucularımızın davalarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıma ve bu yolla gelir elde ederek örgüte aktarma;
AİHM’e götürülen ve Türkiye’nin mahkumiyetiyle sonuçlanan davalarda iç hukuk yargılamasında hukuka aykırı olan kararları veren bizler değiliz. Aksine hukukun uygulanması için yıllardır bir mücadele yürütmekteyiz. İşkence yapılmasın, yargısız infazlar olmasın, köyler yakılmasın dedik. İnsan hakları savunucuları olarak söz konusu dosyaları AİHM’e götürürken amacımız hiçbir şekilde para kazanmak değildir. Zira hükmedilen tazminatların tamamı mağdurlara ödenmiştir. İç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra AİHM’e götürülen dosyaların amacı mağdurların mağduriyetlerinin bir şekilde giderilmesi ve Türkiye iç mevzuatının insan hakları mevzuatına uygun hale getirilmesine katkı sağlamaktır. Yani yaptığımız iş bir insan hakları mücadelesidir. Dava dosyalarımızın AİHM’e taşınmış olmasının iddianamede yer almış olması bizce hukuk açısından bir utanç kaynağıdır.
*Şubemiz tarafından hazırlanan bölge raporlarının uluslararası alandaki kurum ve kuruluşlara gönderilmesi, bazı ülkelerin parlamentolarında sunum yapılması;
İnsan hakları derneğinin temel işlevlerinden biri de meydana gelen herhangi bir hak ihlalini tespit etmek, raporlamak ve hazırlanan raporların ulusal ve uluslararası kamuoyu ile paylaşarak duyarlılık yaratıp sorunların çözümüne katkı sunmaktır. Tespit ettiğimiz her hak ihlali hazırlamış olduğumuz her raporu sizler ile paylaşmış ve kamuoyuna sunmuş olduğumuz raporlardır. Peki kamuoyu ile paylaşılmış olan tespitlerimiz ile arşivimizde bulunan raporların yurt dışında insan hakları mücadelesini yürütün kurumlar ile paylaşmak nasıl suç olarak algılanmış anlamak mümkün değildir.
Erbey’in tutuklanmasının nedenlerinden biride yurt dışına göndermiş olduğumuz raporlar ve Belçika, İtalya ve İngiltere gibi ülkelerin parlamentosunda yapmış olduğu konuşmalardır. Savcılığın iddiasına göre, gönderdiğimiz raporlarla yapılan konuşmalarla Türkiye’yi küçük düşürüyormuşuz. Soruyorum sizlere; Türkiye’yi küçük düşüren köyleri yakanlar mıdır, yoksa bunu dile getirmek midir? Veya küçük düşüren faili meçhul cinayetleri araştırmayan savcılar mıdır, yoksa bunun yapılmadığını dile getiren sayın Muharrem Erbey mi?
Sayın Muharrem Erbey’in yaklaşık bir yıldır tutuklanmasına gerekçe gösterilen faaliyetler yukarıda belirtmiş olduğumuz derneğimizin temel faaliyet alanlarında yapmış olduğumuz çalışmalardır. Basın mensupları olarak sizler bu faaliyetleri hangi amaçla hangi sürelerde yaptığımızı çok iyi biliyorsunuz. Zira her yaptığımızı birlikte yaptık. Yaptığımız her etkinliği sizler ile paylaştık. Ancak bunları dernek faaliyetleri olarak yaptığımızı bunların insan hakları savunucuğu yapıyorum diyen herkesin yapması gereken şeyler olduğuna mahkeme heyetini bir türlü inandıramadık. Lütfen bunu bir kez de onlara sizler anlatın.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ