Çocuklara, Çocuk Olmanın Keyfini Çıkarabildikleri Bir Dünya Yaratalım

21.11.2011

 

BASINA VE KAMUOYUNA
(Çocuklara, Çocuk Olmanın Keyfini Çıkarabildikleri Bir Dünya Yaratalım)
 
Değerli Basın Mensupları;
Birleşmiş Milletler tarafından 1959 yılında Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmesinden sonra her yıl tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları günü olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde yaşanan çatışmalı ortamın da etkisiyle Türkiye’nin, özellikle bu bölgenin “çocuk fotoğrafı” karşısında bizler, her yıl olduğu gibi bu yıl da çocuklarımızın gününü sevinçle karşılayamamanın burukluğunu yaşamaktayız. Aradan geçen onca yıla karşın dünyada ve ülkemizde çocukların ‘hak’lar bakımından en fazla mağdur edilen kesim olduklarını bilmenin burukluğu ile tüm çocukların Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutluyoruz.
 
Bir yandan Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarken, bundan 7 yıl önce yani 21 Kasım 2004 tarihinde babası Ahmet Kaymaz ile birlikte yaşından çok kurşunla katledilen Uğur Kaymaz’ın ölüm yıldönümü vesilesiyle katledilen tüm çocuklarımız şahsında Küçük Uğur’u anıyoruz.
Evet, bugün 21 Kasım. Yani devletin güvenlik güçleri tarafından bedenine 13 kurşun sıkılarak katledilen Uğur Kaymaz’ın ölüm yıldönümü. Dün Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlarken, bugün Uğur’un katledilişini lanetliyoruz.
 
Ancak yıllardır süren kirli savaşta kaybettiğimiz tek can Uğur değildi. Derneğimizin araştırmaları sonucu ulaştığımız verilere göre 1988 yılından günümüze, yani 24 yıl içerisinde 530 çocuk bu kirli savaşın kurbanı oldular. Sadece savaşta kaybettiğimiz çocukların sayısı bu! Kürt sorunundan kaynaklı birçok sorunu hallettiğini ileri süren AKP iktidarı döneminde, yani 10 yıl içerisinde öldürülen çocukların sayısı ise tam olarak 152. Adeta çocuk mezarlığı haline gelen ülkemizde sadece 2011 yılı içerisinde 15 çocuk savaş nedeniyle yaşamını yitirdi.
Büyük bölümü güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu öldürülen çocuklardan kimi mayın veya serbest patlayıcıların kurbanı olurken, kimi bir gösteride kafasına isabet eden kurşun veya gaz bombasıyla yaşamını yitirmiştir. Zaman zaman kör kurşunların veya bombaların hedefi olan çocuklar, bu dünyanın en günahsız varlıklarıyken, ülkemizde yaşanan savaşın birinci dereceden kurbanları olmuşlardır.
 
Evet, dün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü iken, bugün 21 Kasım… Yani Uğur’un katledilişinin yıldönümü.
Yukarıda aktardığımız veriler sizlere sadece bir istatistik veri gibi geliyordur.
Oysa ki Uğur bir gerçek. Sadece gerçek değil, O bir çocuk…
Ve O, yaşından çok kurşunla vuruldu.
Failleri mi dersiniz? Yani katilleri!
Onlar hala aramızda.
Küçük bir çocuğu koruyamayan devlet, o çocuğu vuranlara kol kanat gerdi ve onları ağır cezalar almaktan kurtardı. Bu yüzdendir ki, bu ülkede çocukların ölümü son bulmaz.
Oysaki, çocuklar yaşamın kaynağıdır. Geleceğimizdir onlar…
Onları bu dünyaya getirirken, geleceği kurmayı planlarız. Ama daha yaşamın başındayken zalimler alır onları aramızdan.
 
 
Değerli basın mensupları,
Bu ülkede çocuklar sadece öldürülmekle kalmazlar. Bir de mahpus görmüştür onlar. Hepimizin bildiği gibi 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan bir takım düzenlemelerle çocukların, çocuk olduğu unutulmuş, onlara siyasi ve ideolojik libaslar giydirilerek, yetişkin bireyler gibi büyük ve soğuk duruşma salonlarında yaşlarından fazla cezalarla yargılanmışlardır. Topluma yeniden kazandırma adı altında, konuldukları cezaevlerinde, tutuldukları insanlık dışı ortamlardaki, yaklaşım ve uygulamalarla toplumdan tamamen koparılmışlardır. Ardından, 2010 yılında yasal bir takım değişiklikler yapıldı. Yapılan değişiklikler çocuğun üstün yararını gözetmek yerine sırf ulusal ve uluslararası kamuoyu baskısını azaltmaya yönelik olduğundan yetersiz kalmış; çocukları cezaevlerinden kurtarmak yerine daha fazla cezaevlerinde tutulmalarına neden olacak uygulamalara sebebiyet vermiştir. Bugün yargı dilinde “küçük yaştaki örgüt mensupları” olarak kabul edilmelerine kadar varmıştır.
Şu istatistiki rakamlara dikkatinizi çekmek istiyoruz;
Sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2010 yılında 286 çocuk gözaltına alınırken, bunlardan 95’i tutuklanmıştır. 2011 yılında ise bu sayı iki katını aşmıştır. 2011 yılının ilk 10 ayında 649 çocuk gözaltına alınırken, 187 çocuk tutuklanmıştır. Bu durum şu anlama geliyor; 2010 yılının Haziran ayında TMK’da yapılan değişiklik sonrası 721 çocuk gözaltına alınırken, 200 çocuk tutuklanmıştır.
 
2010 yılından önce Berivan’ın, Rohat’ın, Mazlum’un, Welat’ın anne-babası çocuklarının cezaevinde büyüyüşlerine tanık olurken, bugün Lokman’ın, Mevlüd’ün, Mızgin’in anne babası, çocuklarının “topluma kazandırma” adı altında her gün biraz daha toplumdan nasıl koparıldıklarına tanıklık yapmaktadırlar.
 
Yaşları henüz 12 ile 17 arasında değişen çocuklar cezaevlerine konularak cezalandırılırken, bizzat devlet erkini kullanan kişilerin de aralarında bulunduğu çocuk istismarcılarının, çocuklarımızın ruhsal ve bedensel bütünlüklerine yönelik saldırıları karşısında başka çocuk istismarcılarına davet çıkaran ödül şeklindeki cezalar toplumun vicdanını sızlatmaktadır.
Bugün bu ülkede bir gösteri yürüyüşüne katılıp taş atarak mala zarar verdiği gerekçesi ile yargılanan çocuklar, 6 yıldan 16 yıla kadar cezalandırılabilinirken, çocuk istismarcıları 2 yıl gibi komik cezalara çarptırılmaktadır. Onlarca kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. davası buna bir örnektir.
 
Değerli Basın Mensupları;
Artık onların çocuk olduğunu söylemek ve onları savunmak bile suç sayılıyor. Oysa sadece mevcut yasalara bakıldığında dahi, onların çocuk olduğu ve çocuk olmalarından dolayı kendi yararlarına özel muamele görmeye hakları olduğu hemen anlaşılabiliyor. Öyleyse, isimleri ne olursa olsun çocukların hepsinin ayrımsız “çocuk” olduğunu görmek ve çocuk olmalarından dolayı hak ettikleri dünyayı kurmak için onlarla birlikte çalışmak gerekiyor. Her çocuk yaşama hakları başta olmak üzere, çocuk olmalarının getirdiği insani gereksinimlerinin sağlandığı, çocuk olmalarının keyfini çıkarabildikleri başka bir dünyayı hak ediyor. Unutulmamalıdır ki onlar “yarınımız bileziğini” bileklerinde taşıyan çocuklarımızdır. İsmi ne olursa olsun her çocuk barışı hak ediyor.
 
 
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ   DİYARBAKIR ŞUBESİ