BASIN AÇIKLAMASI
(Mayın ve PAM halkın can ve mal güvenliğini, doğayı tehdit etmeye devam ediyor)
Değerli basın Mensupları,
Bölgemizde uzun zamandır bir çok yerleşim alanı mayınlı olduğundan insanların büyük bir çoğunluğu rahat bir şekilde tarım ve hayvancılıkla uğraşamamakta, tedirgin bir şekilde hayatlarını sürdürmektedirler. Sadece mayınlar değil PAM (patlamamış askeri mühimmat) karakol çöplerinde, yerleşim alanların içinde, kenarında sürekli çocukların ellerinde patlayarak onları sakat bırakıyor veya yaşamlarına son veriyor.
Önceleri yasadışı sınır ihlallerini engellemek amacıyla Türkiye tarafından Ermenistan, İran ve Irak sınırının yanı sıra 1956-1959 arasında Suriye sınırına döşenen antipersonel mayınlar, daha sonra 1984 yılında başlayan çatışmalı ortam ile iç bölgelerde de döşenmeye başlanmıştır. 5 Ekim 1996 tarihli Ottava Deklarasyonunu Türkiye 25 Eylül 2003’de imzalamıştır. Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve devamı gruplar ile silahlı kanadı, Temmuz 2006’da, Geneva Call Sözleşmesi’ni imzalayarak, mayın kullanımına son verdiğini açıklamıştır. (Kaynak: www.mayinsizbirturkiye.org)
Tüm bu sözleşmelere rağmen Türkiye’de özellikle de bölgemizde insanlar mayınlardan ve PAM’dan dolayı sakat kalıyor ve yaşamını yitirmeye devam ediyor. Kimse de buna DUR diyemiyor.
İnsan Hakları Derneği Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan şubelerinin kayıtlarına yansıyan raporlara göre; 2000 yılında mayınlardan 20 kişi yaşamını yitirmiş, 37 kişi yaralanmış, 2001 yılında mayınlardan 13 kişi yaşamını yitirmiş, 39 kişi yaralanmış, 2002 yılında mayınlardan 27 kişi yaşamını yitirmiş, 53 kişi yaralanmış, 2003 yılında mayınlardan 19 kişi yaşamını yitirmiş, 37 kişi yaralanmış, 2004 yılında mayınlardan 18 kişi yaşamını yitirmiş, 46 kişi yaralanmış, 17 büyükbaş hayvan telef olmuş, 2005 yılında mayınlardan 48 kişi yaşamını yitirmiş, 72 kişi yaralanmış, 2006 yılında mayınlardan 30 kişi yaşamını yitirmiş, 147 kişi yaralanmış, 2007 yılında mayınlardan 15 kişi yaşamını yitirmiş, 54 kişi yaralanmıştır. 2008 yılının ilk altı ayında ise mayın ve savaş artığı parçacıklardan 12 kişi yaşamını yitirmiş 23 kişi yaralanmış, 15 baş küçük baş hayvan da telef olmuştur.
Operasyonların artması ile sadece dağların ve insansız yerlerin değil insanların yaşadığı yerleşim alanlarının da bombalandığını, evlerin, ahırların ve mutfakların bombalardan nasibini aldığını, hayvanlarını otlatmaya çalışan köylülerin patlayan bombaların mağduru olduklarına dair iki başvuruyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
27 Haziran 2008 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Zulfikar TAŞ şu beyanlarda bulunmuştur; “Biz Diyarbakır ili Kulp ilçesi Üç Kuyu köyünde ikamet etmekteyiz. Üçkuyu Kulp’tan 30 km uzaklıktadır. Geçimimizi tarım ve küçük ve büyükbaş hayvancılıkla yapıyoruz. Yaklaşık bir aydır Şenyayla’da (Goreş mevkii) çadır açarak hayvancılık yapıyor, hayvanlarımızı otlatıyoruz. Burada tahmini olarak 15 civarında çadır açtık. Çadır kurmak için de Kulp Jandarma Komutanlığından yazılı izin belgesi aldık. 26 Haziran günü sabah erkenden Şenyayla mevkiinden biraz uzaklaşmıştık ki birden büyük bir patlama meydana geldi. Patlamadan sonra hayvanların yanına gittik. Tahminen 15 küçükbaş hayvan yaralandığından telef olmaması için kesip eşe dosta dağıtmak zorunda kaldık. 5 adet keçi de (küçük baş hayvan) olay yerinde öldüğünden almadık, bıraktık.
Olayı yanımızda bulunan kamera ve fotoğraf makinesi ile bir süre sonra kayıt altına aldık. Bu mevkide zaman zaman askerlerin gelip kaldığını, operasyonlara çıktığını biliyoruz. Buralara insanlar kolay kolay gelmez. Olay yerinde taşların üst üste bırakılması suretiyle yapılmış, mevziler mevcuttur. Bu mevzilerin yanında kamyonlarca konserve kutusu vardır. Patlama ile mevziiler arasında 3-5 metre ancak vardır. Olay yerinde hala patlamamış mayınlar da tespit ettik. Bunlar gözle rahatlıkla görülebilir. Bunları kameraya kayıt ettik. Bizler geçimini hayvancılıkla yapan insanlarız. Artık hayvanlarımızı otlatmaktan korkuyoruz. Yarın bizde orada mayına basıp ölebiliriz. Mağduruz, bu konuda gerekli hukuki girişimlerde bulunmanızı talep etmekteyim.” Dedi.
Şubemize 04.07.2008 tarihinde başvuran Sait MENTEŞ şu beyanlarda bulunmuştur; 2008 ilkbaharında Bingöl ili Genç ilçesi Yol çatı köyü mezra mıho mevkisine gelip yerleşen askerler köyümüzün 10 km uzaklığındaki bölgede konaklamıştır. Orada karakol kurmuşlardır. Aşağı yukarı her gün bu karakoldan günün her saatinden sağa sola rast gele ateş açıyorlar. Köyümüz ve köy sakinleri çok tedirgin durumdadır. Bazen gece saat 22.30’da helikopterlerle köyün üstünden karşı kayalıklara ateş açmakta köylüleri rahatsız etmektedirler. Köyün muhtelif yerlerinde birçok mermi kovanı ve patlamamış mermi bulunmaktadır. Karakoldan köye taciz atışı açılmakta, köylüler rahatsız edilmektedir. En son 03.07.2008 günü akşam saat 22.30 civarında köyün üstüne üç adet bomba düştü. Bomba benim evin yaklaşık 4 metre yakınına düştü. Orada mutfak vardı. mutfak tahrip edildi, ağaçlar yandı, tahribata uğradı. Bombanın çeşidi ve türü hakkında herhangi bir bilgiye sahip değilim. Yani biraz daha geriye düşseydi, babamın kaldığı ev ve içindekiler yerle bir olurdu. Halen tarlada bombanın parçaları bulunmaktadır. Bizler İHD’den bu konuda zarar ziyanın tespiti hukuki anlamda yardım talebinde bulunuyorum. Askerlerin bulunduğu alan Bingöl ili Genç ilçesi Yol çatı köyü mezra mıho mevkisinde bulunmaktadır. Dedi.
Kulp ilçesi Şenyayla’da (Goreş mevkii) bulunan mevziilerden anlaşılacağı üzere askeri birliklerin operasyonlar amacıyla bulunduğu yerde mayın patlamıştır. Askeri birlikler kendi güvenlikleri amacıyla döşedikleri mayınları çıkarmadan oradan ayrılmışlardır.
Bingöl ili Genç ilçesi Yolçatı köyü mezra mıho mevkisine gelip yerleşen askerler köyün 10 km uzaklığında kurdukları yerden köye ateş açmakla, onları köylerinden zorla uzaklaştırmak istemekte, hayatlarını onlara zehir etmektedirler. Şu anda köyde patlamamış bir çok mermi ve parçacık mevcuttur.
Her iki olaydan sonra çekilmiş görüntüler elimizde mevcuttur. Bunları size CD halinde vereceğiz. İnsan hakları Derneği olarak vatandaşların normal yaşantılarını sürdürmeleri konusunda ısrarcıyız. Yaşam hakları devletin güvencesinde olan bu yurttaşların bahar aylarında bahçelerine, tarlalarına dönüp geçinmek için çalışmak dışında bir beklentileri yoktur. Ama her iki olayda da askeri birliklerin yasa dışı ve sorumsuz davranışlarından dolayı vatandaşlar tarım ve hayvancılık yapamamaktadırlar. Bu insanların hayatları tehlikededir. Mayınların döşenmesi bir insanlık suçudur. Masum insanların sakat bırakan ve ölümüne sebep olan mayınların döşenmesi, köylerin yerleşim alanların rast gele bombalanması yasalara ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Genç ve Kulp ilçesine bağlı mezralarda bulunan ailelerin hayati tehlikesi söz konusudur. Türkiye’de mayın temizliği Genel Kurmay’a bağlı 461 kişiden oluşan uzman bir birim tarafından yapılmaktadır. Genelkurmayın derhal bahsi geçen mayınlı bölgelere ekiplerini göndererek mayınlardan temizlenmesini istiyoruz.
Buraların mayınlardan, PAM’dan (patlamamış askeri mühimmat) temizlenmesini, köylerin operasyon kapsamında rast gele bombalanmasından vazgeçilmesini, zorla göç ettirilmeye çalışılan, tarım ve hayvancılıkla uğraşmak dışında hiç alternatifleri olmayan ve açlıkla sefaletle karşı karşıya bırakılan mağdur köylülerin mağduriyetinin giderilmesini talep ediyoruz.
Av. Muharrem ERBEY
Şube Başkanı