2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta katledilen 35 canımızın acısını adalet dindiremedi. Sivas Katliamı’yla ilgili ikinci davada zamanaşımı kararı verilmesi evrensel hukuk ilkelerine ve Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırıdır.
Davadan sonra demokratik yolla tepkilerini dile getirmek isteyen Alevilere, Katledilen Canların Yakınlarına, Ankara’daki Emek ve Demokrasi Güçlerinin üzerine gaz bombaları atılması, birçok göstericinin yaralanması, polisin havaya ateş açması hükümetin bu davaya yaklaşımını göstermiştir. Sivas’ta devlet gözetiminde katliam yapılmasına izin verenler, Ankara’da zamanaşımı kararını protesto etmek isteyenlere kimyasal gaz, tazyikli su ve polis copunu layık görmüştür. Mahkeme kararını, “hayırlı olsun” şeklinde yorumlayan Başbakanın bu sözü hafızalardan silinmeyecektir. Katliamcıların cezasız kalmasını hayırlı bir şeymiş gibi yorumlayan başbakanın bu tutumunu kınıyoruz. Bu tutum cezasızlık politikasının devam ettirildiğini gösteren ilginç bir örnektir.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi vermiş olduğu kararla, vicdanları rahatsız etmiş olsa da kamu görevlileri açısından insanlığa karşı işlenen suçlarda, AİHS’i ve AİHM’i gerekçe gösterip zamanaşımının uygulanamayacağını belirtmesi, ileri bir adım olarak değerlendirilebilir. Ama AİSH ve AİHM’ye göre, kamu görevlisi olsun ya da olmasın, aslî fail ya da feri fail olsun, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımının uygulanmayacağı açıkça ortaya konmuştur. Özel yetkili mahkemenin kendine göre yorum yaparak AİHM içtihatlarını eksik uygulaması, Türkiye’deki adaletin cezasızlık politikasını göstermesi açısından da ilginç bir örnek olmuştur.
Bu topraklarda ötekileştirilenlere karşı bir daha asla suç işlenmemelidir ve her türlü ayrımcılığa son verilmelidir. Sivas Katliamı toplum vicdanında mahkûm olmuştur. Bu dava burada bitmeyecektir…
İnsan Hakları Derneği