Gezi Parkı olayları üzerine RTÜK tarafından Hayat TV. hakkında Lisansı olmadığı gerekçesiyle kapatma kararı alınmıştır. Hayat TV yetkilileri Lisans başvurusunun uzun süre önce RTÜK’e yapıldığı ve başvurunun RTÜK’ün önünde olmasına rağmen Hayat TV’ye Lisans verilmesi yerine kapatma ile cezalandırılmıştır. Aynı durumda olan birçok TV yayınını sürdürürken Gezi Olayları gerekçe gösterilerek, RTÜK tarafından Hayat TV’ye “Lisansınız olmadığı için size ceza veremiyoruz, yayınınızı durduruyoruz” denilmesi sorunun cezalandırma amaçlı olduğunu göstermektedir. RTÜK, Gezi olayları nedeniyle bazı televizyon kuruluşları hakkında kendilerine şikayet başvuruları olduğunu gerekçe göstererek Hayat TV’ye kapatma, Halk TV, Ulusal TV, Cem TV ve EM TV’ye ise para cezası vermiştir.
Gezi olayları sırasında medyanın bir kısmı olayları görmezden gelerek adeta gerçekleri gizlemeye çalışırken, Hayat TV ve Halk TV gibi bazı televizyonların sansürsüz olarak yayın yapması, başta hükümet olmak üzere onun denetiminde olan RTÜK gibi kuruluşları da rahatsız etmiştir. Bütün dünyada ve Türkiye’de diğer medya kuruluşları özgürce yayın yapmadığı, toplumu doğru bilgilendirmediği, sansür uyguladığı için eleştirilirken; gerçekleri gizlemeyen, olayları olduğu gibi veren ve halkın sözünü kamuoyuna yansımasını sağlayana Tv kuruluşlarına ödül vermek gerekirken böyle bir ceza verilmesi düşünce, söz ve basın özgürlüğüne vurulan bir darbedir.
Türkiye’de basına yönelik baskı ve yıldırmalar yıllardır devam etmektedir. 90’lı yıllarda Özgür Ülke Gazetesi’nin binasının bombalanması, Özgür Gündem, Evrensel Emek ve daha birçok gazetesi hakkında defalarca kapatılma kararı verilmesi, Türkiye dışında yayın yapmasına rağmen hükümet yetkililerinin yayını engellemek ve kapattırmak için uluslararası düzeyde girişim ve baskısı sonucunda Roj TV’nin kapatılması; yüzlerce gazetecinin tutuklanması basın özgürlüğünün ne kadar tehdit altında olduğunu göstermektedir.
Hükümet son yıllarda basın ve medya üzerinde ağır bir baskı uygulamaya başlamıştır. Bunun sonucunda medya kuruluşlarının çoğu otosansür uygulamaya başlamış ve düşünce özgürlüğünü savunan birçok yazarını ve çalışanını işten çıkarmıştır. Medya kuruluşlarının bazılarının bağlı olduğu şirketlerin çeşitli ihaleler alma konusunda hükümetten beklentilerinin olması ve hükümetin baskısı karşısında medya organlarının çoğu adeta hükümetin yayın organına dönüşmüşlerdir. Bu durum özgürlükler açısından son derece tehlikelidir. Çünkü gerçeklerin görülmediği, gizlendiği, hükümet uygulamalarının, polisin vb baskılarının kamuoyuna özgürce sunulmadığı yerlerde herkesin özgürlüğü tehdit altındadır. Bugün sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada da Türkiye’deki basın ve medyanın bu olumsuz tutumu eleştirilmektedir.
Hayat TV’nin kapatılması, bazı televizyonlara para cezası uygulanması, Twitter ve facebook kullanıcılarından bazılarının Gezi Parkı eylemleri ile ilgili yazdıkları nedeniyle gözaltına alınması başta medya olmak üzere hepimize gözdağı ve korku salmaya yöneliktir. Sadece gözdağı ve korku salmak değil en önemlisi de gerçekleri gizlemeye, olan bitenlerin toplum tarafından öğrenilmesini engellemeye, toplumun bilgi edinme hakkını elinden almaya, dilsiz ve sağır bir toplum yaratmaya yöneliktir.
Gezi Parkı olaylarında kötü bir sınav veren basın ve yayın organları meslek ilkelerine ve meslektaşlarına sahip çıkarak Hayat TV ile en geniş dayanışmayı sağlamalıdır. Medya, Medya patronlarının endişelerine değil, medyanın etik ilkelerine göre hareket etmelidir.
İnsan Hakları alanında faaliyet gösteren bütün insan hakları kuruluşları Hayat TV’nin kapatılması kararına karşı ulusal ve uluslararası alanda her türlü girişimde bulunacak ve bütün dünyadaki insan hakları savunucularının gündemine getirecektir.
Başta Hükümet olmak üzere, RTÜK ve tüm yetkilileri sansürden yana değil özgürlüklerden yana, gerçekleri gizlemekten yana değil, gerçeklerin görülmesinden yana, özgür basın ve düşünce özgürlüğünden yana tutum almaya çağırıyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ