İHD, 1995 tarihinden itibaren her yıl 17-31 Mayıs tarihleri arasındaki dönemi “Kayıplar Haftası” olarak anmaktadır. Bundaki amaç, İHD’nin temel kuruluş nedenlerinden birisini oluşturan “Gözaltında Kaybetme” şeklindeki insanlığa karşı suç sorununu her yıl gündeme getirmek, kayıpların soruşturularak akıbetini bulmak ve sorumluların yargı önünde hesap vermesini sağlamaktır.
Gözaltında kayıplar için İHD ve “Cumartesi Anneleri” ilk oturma eylemini 27 Mayıs 1995 günü İstanbul Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdi. Bu eylem 200 hafta binbir güçlükle ve polis baskısına rağmen sürdürüldükten sonra yaklaşık 10 yıl ara verildi. Ergenekon soruşturma ve dava süreci ile birlikte siyasal iktidarın gözaltında kayıpların akıbetini araştırması ve failleri bulabilmesi amacı ile İHD tarafından 7 Şubat 2009 tarihinde yeniden oturma eylemleri başlatıldı. Her Cumartesi günü başta İstanbul Galatasaray Lisesi önü olmak üzere Diyarbakır, Şırnak, Şanlıurfa, Hakkari, Batman ve gözaltında kayıpların yaşandığı diğer kentlerde oturma eylemleri devam etmektedir.
İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları tarafından yaklaşık 19 yıldır sürdürülen gözaltında kayıplar için mücadelede dünya belli bir aşama kaydetti. BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşmesi 20 Aralık 2006 tarihinde kabul edilip imzaya ve onaya açılmıştır. Bugüne kadar 91 ülke bu sözleşmeyi imzalamış olup onaylayarak yürürlüğe koyan ülke sayısı 38’dir. 20 ülkenin onayı 23 Aralık 2010 tarihinde tamamlandığından, Sözleşme bu tarihten itibaren yürürlüğe girdi. Sözleşmeyi onaylayan ülkeler arasında Arjantin, Ermenistan, Bosna-Hersek, Ekvator, Irak, Kazakistan, Nijerya, Peru, Sırbistan, Tunus, Uruguay ve Zambiya’da bulunmaktadır. İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınlarının defalarca çağrı yapmasına rağmen AK Parti iktidarının BM Kayıplar Sözleşmesi’ni onaylamamasını buradan bir kez daha kınıyoruz. Bu vesile ile TBMM’de grubu bulanan partilere sesleniyoruz. Gözaltında kaybetme insanlığa karşı suçtur. Bu suçun etkili soruşturulabilmesi amacı ile BM Sözleşmesinin bir an önce onaylanması ve yürürlüğe girmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri Kayıplar Sözleşmesi ile sınırlı değildir. Bunun yanı sıra uluslararası ceza mahkemesinin yargı yetkisini düzenleyen BM Roma Statüsünün onaylanarak yürürlüğe konması ve Cenevre Sözleşmeleri eki protokollerinin yürürlüğe konması gerekmektedir. Bir bütün olarak insancıl hukuku üstlenecek olan Türkiye’nin benzer suçların işlenmemesi bakımından irade beyanını göstermesi gerekmektedir. Bu irade beyanı ortaya konmadığı sürece insan hakları savunucuları olarak gelecekten kaygılı olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
İHD’nin verilerine göre Türkiye’de 940 civarında gözaltında kayıp vakası tespit edilmiştir. Bu vakalardan yarısından fazlasının halen akıbetine ulaşılamamıştır. Geçen yıl yaşamını yitiren Berfo Ana’nın (Berfo Kırbayır) oğlu Cemil Kırbayır’ın akıbetini araştırmak için sürdürdüğü mücadele hafızalara kazınmıştır. Berfo Ana oğlunun kemiklerine ulaşamadan yaşamını yitirmiştir. Bu siyasal iktidar Berfo Ana ve onun gibi yüzlerce, binlerce anayı rahatlatacak adımları bir an önce atmak durumundadır. Bir önceki dönem TBMM İnsan Haklarını Araştırma Komisyonu’nun Cemil Kırbayır ile ilgili yaptığı araştırma sonucunda yayınladığı raporda, Cemil Kırbayır’ın gözaltında işkence ile öldürüldüğü ve cenazesinin kaybedildiği belirtilmiştir.
Komisyon başkanı Zafer Üskül’ün açıklamaları hafızamızda durmaktadır. Ancak TBMM raporunun üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen Cemil Kırbayır’ı 9 Ekim 1980 tarihinde Kars’ta öldürenler hakkında etkili soruşturma yapılamamış ve bir kamu davası açılamamıştır. Türkiye’de cezasızlık politikası maalesef devam etmektedir.
1992-1994 tarihleri arasında Mardin İli Derik İlçesi’nde gözaltına alınıp kaybedilen ve daha sonra kaybedilen insanların kemiklerinin toplu mezarda bulunması üzerine hakkında dava açılan Musa Çitil yargılandığı Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde beraat ettirilmiştir. Çitil dosyası Türkiye’de cezasızlığın bir devlet politikası olarak uygulandığının çok tipik bir örneğini oluşturmaktadır. Dava dosyası zaman aşımına birkaç gün kala açılmış, dosya hiçbir sebep gösterilmeden Mardin’den Çorum’a nakledilmiş, Çorum’da ise göstermelik bir yargılama yapılarak dava beraatla sonuçlandırılmıştır. Çitil veya başkaları kim olursa olsun Derik İlçesinde 92-94 tarihleri arasında gözaltına alınıp kaybedilen ve kemikleri toplu mezarda bulunan insanların katilleri yargılanmayacak mı? Bu kişiler cezasız mı kalacak? İHD verilerine göre gözaltında kaybedilip öldürülen 940 kişinin akıbeti ne olacak ve bunların failleri cezasız mı kalacak? Binlerce faili meçhul ve yargısız infaza kurban gidenlerin failleri yargılanmayacak mı? Buradan bir kez daha sesleniyoruz cezasızlık politikasının uygulandığı bir ülkede insan haklarından bahsedilemez. Adaletten bahsedilemez.
Gözaltında kayıpların akıbetini toplu mezarlarda aramaktayız. İHD verilerine göre tespit edilen 224 toplu mezarda 3058 kişi usulüne uygun olarak çıkarılmayı beklemektedir. Bu konuda BM Hukuk Dışı, Keyfi ve Yargısız İnfazların Önlenmesine ve Soruşturulmasına İlişkin El Klavuzu (Minesota Protokolü) ile Kızılhaç’ın Uzman Olmayanların Ceset Kalıntıları ve Ölü Hakkında Bilgi Yönetiminde Yararlanabilecekleri Başarılı Uygulamalar Protokolü’ne uygun çalışmalar yapılması gerekmektedir. İnsan hakları savunucuları olarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirecek, Toplu Mezarları araştırmak ve adalet için Vakfı’n kuruluşunu gerçekleştireceğiz.
Gözaltında kayıpların akıbetinin araştırılması ve sorumlularının yargı önüne çıkarılmasındaki en önemli sorun sürekli olarak Cumhuriyet Savcılarının cezasızlık politikasının bir gereği olarak “zaman aşımı” taktiğine başvurmalarıdır. Dava dosyaları sürüncemede bırakılmakta ve zaman aşımına uğratılmaktadırlar. Zaman aşımına girmeyen dosyalarda ise Çitil örneğinde görüldüğü gibi cezasızlık uygulanmaktadır. Buradan siyasal iktidara sesleniyoruz. Gözaltında kaybetme insanlığa karşı suçtur. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı işlemez. AİHS’in 7/2. Maddesi göz önüne alınarak insanlığa karşı suçlarda zaman aşımının işlemeyeceğine dair uygulama yapılmalı ve gerekirse bu konuda yasal düzenleme gerçekleştirilmelidir.
Bugün kayıplar haftasını bitirirken siyasal iktidara, TBMM’ye ve siyasal partilere sesleniyoruz. BM Kayıplar Sözleşmesi’ni ve diğer sözleşme ve protokolleri onaylayıp yürürlüğe koyun. İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımının işlemeyeceğine dair kapsamlı bir yasal düzenleme gerçekleştirin. Cezasızlık politikasına son vererek adaletin tecelli etmesine imkan tanıyın.
İnsan hakları savunucuları olarak gözaltında kaybedilen insanların akıbetleri bulununcaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Onların hayaletleri sizin kabusunuz, bizim ise onurumuz olsun.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ