Değerli Basın Emekçileri;
Kadına yönelik hak ihlalleri bölgemizde, Türkiye'de ve tüm dünyada 2015 yılı içerisinde de maalesef, artış göstererek devam etmiştir. Özellikle Ortadoğu’da tırmanan savaşın etkisi ile binlerce kadın ve çocuk, barbar IŞİD çetelerinin insanlık dışı saldırıları sonucunda kaçırılmış, işkence ve tecavüze maruz kalmış, pazarlarda satılmıştır. IŞİD çetelerinin elinde bulunan ya da katledilen birçok kadının akibeti ise hala bilinmemektedir. IŞİD çetelerinin saldırılarından ve Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan yüz binlerce insanın beslenme, barınma, sağlık, hijyen gibi temel ihtiyaçları yeterince karşılanamamakta ve bir çoğu her türlü saldırıya uğrama tehdidi altında sokaklarda yaşamlarını sürdürmeye çalışmakta ve dilenmektedirler. Dolayısıyla Türkiye taraf olduğu uluslar arası sözleşmelerin gereğini yapmalı ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan insanlara asgari yaşam olanağı sağlamalıdır.
Değerli Basın Mensupları,
Kadına yönelik hak ihlalleri geçmişten günümüze, kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal güç eşitsizliği, eril zihniyet ve egemenlik ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Kadına yönelik şiddetin bilinçaltında ise, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin yarattığı ayrımcılık ve eşitsizlik yatmaktadır. Geride bıraktığımız 2014 yılı, kadınların yaşam ve güvenlik haklarının ihlal edildiği bir yıl olmuştur.
Bugün burada 2014 yılında ve 2015 yılının ilk 3 ayında bölgemizde, kadının yaşam hakkına yönelik hak ihlallerini basına ve kamuoyuna yansıyan verilerle açıklamak ve oluşan bu hak ihlalleri bilançonun nasıl korkunç bir tablo olarak karşımızda durduğunu belirtmek ve bu sebeple hak ihlalleri üzerinde durarak çözüm önerilerini sizlerle birlikte kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
2014 yılının geneline baktığımızda Kürdistan’da, aile içinde ve toplumsal alanda 27 kadın katledildi. Güvenlik güçleri tarafından 1 kadın katledilirken, 29 kadın ise intihar ederek yaşamına son verdi. 9 Kadın kuşkulu biçimde öldürülürken, 4 kadın ise namus cinayetleri sonucu katledildi. 2015 yılının ilk 3 ayında da değişmeyen tabloda, 7 kadın aile içi şiddet sonucu katledilirken, 5 kadın toplumsal alanda saldırıya maruz kalarak öldürüldü. Yine 3 ayda 4 kadın uğradığı şiddet sonucu yaralanırken, 2 kadın ise tacize ve tecavüz maruz kaldı. 2015 yılının ilk 3 ayında 13 kadın intihar ederek yaşamını sonlandırırken, 3 kadın intihar teşebbüsünde bulundu. Yine 5 kadın kuşkulu bir biçimde öldürüldü. 2014 yılı ile 2015 yılının ilk 3 ayında tespit ettiğimiz verileri karşılaştırdığımızda ise, henüz 2015 yılının ilk aylarında olmamamıza rağmen geçtiğimiz seneyi yarılayan bir hak ihlali artışı ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isteriz.
Türkiye’de hukuksal önlemlerin kadını yeterince koruyamadığı ve her geçen artış gösteren hak ihlalleri ile mağduriyet yaşatılan kadın sayısının giderek arttığını, insan hakları savunucuları olarak kaygıyla izlemekteyiz. Mahkemelere yansıyan kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz dosyalarında haksız tahrik indirimi uygulanması, savcılıklarca etkili soruşturma yürütülmemesi, kadının şiddetten korunması için gerekli yasal önlemlerin alınmaması, önlemlerin sadece kağıt üzerinde kalması, kadının yaşam hakkının ihlal edilmesinin önemli bir nedeni olarak görmekteyiz.
Türkiye’de siyasal iktidar 2012 yılında, Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlığı kaldırmış, yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını kurarak kadının adını, varlığını yok saymıştır. Kadını özgür bir birey ve yurttaş olarak değil “kutsal aile” kurumu içinde anne ve eş olarak tanımlayan ve aileyi önceleyen siyasal anlayış, maalesef kutsadığı aile içinde kadınları şiddetten koruyamamaktadır. Türkiye’de siyasal islamın, muhafazakarlığın etkisi gittikçe artmaktadır. Muhafazakarlığın artması ile kadına yönelik şiddetin artması ve kadın istihdamının azalması arasında önemli bir ilişki vardır. Zira AKP hükümetinin biz kadınlara söylediği şey, erkeklerle fıtratımız gereği eşit olamayacağımız ve bu nedenle erkeklerin gölgesinde, onların “lütuf edip” verdikleriyle yetinmemiz ve başımıza gelen her şeyi kader olarak görüp, kabul edip, sineye çekmemizdir. Kadınların en az üç çocuk ve hatta mümkünse daha çok yapmasını ısrarla öneren iktidarın amaçladığı şey, kadını kamusal alandan soyutlayıp eve kapatmak, ekonomik, siyasal ve toplumsal hayattan koparmaktır. Bu nedenle, ister özel alanda ister kamusal alanda meydana gelsin, kadına yönelik her türlü şiddet politiktir.
Değerli basın Emekçileri,
Sonuç olarak,
*Kadına yönelik şiddetin sona ermesi amacıyla, yapılacak tüm çalışmalarda kadın kurumları ile insan hakları örgütlerinin önerileri doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Politikaların hayata geçirilmesi için ilgili tüm kadın ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılmalıdır.
*IŞID çetesi tarafından kaçırılan kadınların bulunması için Uluslar arası kuruluşlar ile İnsan Hakları alanında çalışan örgütler tarafından kaçırılan kadınların kurtarılması için acil eylem planları hazırlanmalı ve tüm dünya kamuoyu bu konuda ortak bir duruş sergilemelidir. IŞİD zulmünden kurtulmayı başaran kadınlar için rehabilite programları düzenlenmeli ve ruhsal yönden destek sağlanmalıdır.
*Kadın cinayeti suçunu işleyen faillerin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması için yasal değişiklik yapılmalıdır.
*Kadına karşı gerçekleştirilen taciz, tecavüz, katliam dosyalarında haksız tahrik indiriminden vazgeçilmeli, soruşturmaların etkin yürütülebilmesi için, kadının beyanı esas alınmalıdır.
*Kadına yönelik ve diğer her türlü şiddet haberlerinde basın dili ve üslubu mutlaka gözden geçirilmelidir.
Biz insan hakları savunucusu kadınlar, kadına yönelik şiddetin bir insanlık suçu olduğunu, şiddetin asla kadının kaderi olmadığını, kadınlar bilinçlendikçe, örgütlendikçe ve aralarındaki paylaşım derinleştikçe her türlü haksızlık ile baş etme mücadelesi ve kararlılığını gösterebildiğini biliyoruz. Bu nedenle, kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcı politikalar sonlanana dek mücadelemize kararlılıkla devam edeceğimizi ifade ediyoruz.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ KADIN KOMİSYONU