Değerli Basın Mensupları,
İnsan Hakları Derneği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2016 Yılı İlk 9 ay İnsan Hakları İhlalleri Raporunu açıklamak üzere bir aradayız.
Her yerde çatışma, her yerde kan ve gözyaşı var. 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan çatışmalı ortam, maalesef şiddetini arttırarak devam ediyor. Asker, polis, örgüt militanı ve siviller yaşamını yitiriyor. Bu güne dek yaşamını yitirenlerin sayısı, tespit ettiğimiz verilere göre 2 bini aşmıştır. Birazdan, bu çatışmalı ortam sonucunda ortaya çıkan korkunç bilançoyu ve meydana gelen ağır insan hakları ihlallerini kategorik başlıklar altında sizlerle paylaşacağız. Ancak daha öncesinde, toplumsal yaşamımızı derinden etkileyen bu kanlı ve acımasız savaşa ve insan hakları ihlallerine yol açan ülkedeki anti-demokratik uygulamalara dair birkaç şey ifade etmek istiyoruz.
Biz insan hakları savunucuları, her koşul altında dil, din, ırk, milliyet, cinsiyet, etnik ve kültürel farklılık ayrımı yapmadan, yaşam hakkının kutsallığına inandık ve bunun için mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz. Dolayısıyla binlerce canın toprağa düşmesine sebebiyet veren bu savaş ve çatışmalı ortamı anlamsız bulduğumuzu, önemle belirtmek istiyoruz. İnsan yaşamına ve toplumsal yapının insancıl dokusuna zarar veren her türlü eylem ve icraatı kabul edilebilir bulmadığımızı ve sorunların çözümünün diyalog kurarak sağlanabileceğini, daha önce sayısız kez ifade ettiğimiz gibi, bu gün burada bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Bu çatışmalı ortamının sürdürülmesinin ülkenin geleceğine ve toplumun demokratikleşmesi önündeki engellerin kaldırılmasına hiçbir katkı sunmayacağı gibi, belki de telafisi güç tahrip edici etkiler oluşturacaktır! Kürt Sorunun çözümünde, on yıllarca denenen şiddete dayalı, tekçi hükümet politikalarıyla yol alınmayacağı somut bir gerçekliktir. Keza yaygın saldırı eylemleriyle çatışmanın derinleşmesine yol açan PKK’nin de, sorunun çözümünü zorlaştırıcı bir etki oluşturduğu yine somut bir gerçekliktir. Bu nedenle çatışmalı taraflar acil olarak, müzakere koşullarının sağlanması amacıyla çatışmasızlığa geri dönmelidir. Bunun için sorumluluk bilinciyle hareket etmeli ve duyarlılık göstermelidirler. Devlet ve siyasal iktidar, çatışmaların derinleşmesini sağlayan sıkıyönetim uygulamalarına ve askeri operasyonlara biran önce son vermeli ve çözüm müzakereleri yeniden başlatılmalıdır. Aynı şekilde PKK de, silahlı muhalefetini bir an önce askıya almalı ve siyasi diyalog kanallarını ivedi olarak açmalıdır. Ayrıca, PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan üzerinde geliştirilen ağırlaştırılmış tecrit uygulamaları bir an önce sona erdirilmelidir. Sayın Öcalan’ın, toplumsal barışın yeniden zemin bulmasına katkı sunacak çabalarından yararlanılmalı ve çalışabileceği koşullar oluşturulmalıdır.
Değerli Basın Mensupları,
Bölgemizde insan hakları ihlalleri, maalesef 2016 yılının ilk 9 ayında da, yaşanan çatışmalı ortam nedeniyle sistematik bir şekilde ve artış göstererek devam etmektedir. Sivil yargısız infazlar, işkence ve kötü muamele, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, askeri operasyonlar nedeniyle meydana gelen ihlaller, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar gibi pek çok değişik ve kategorik konularda ihlaller açığa çıkmıştır.
Özellikle de kaldırılması yönünde ülke genelinde başlattığımız ve halen devam eden imza kampanyamızın konusu olan OHAL uygulamaları, hükümet politikalarına eleştirel yaklaşan veya barış savunuculuğu yapan toplumsal muhalif kesimleri hedefine almıştır. OHAL kapsamında yayınlanan KHK’lerle, pek çok toplumsal kesim ağır hak ihlallerine ve mağduriyetlere maruz bırakılmıştır.
Basına yönelik ağır baskı ve sansür; gazete, televizyon ve radyoların kapatılmasına kadar vardırılarak, toplumun haber alma hakkı elinden alınmıştır. Gazetecilerin haber üretmelerine yönelik engelleyici tutumlar geliştirilmiş, sarı basın kartlarına el konulmuş, gazeteciler gözaltına alınıp tutuklanmış ve işsiz bırakılmıştır. Çizgi filmlere Kürtçe dublaj yapan Zarok TV gibi bir çocuk kanalının bile kapatılan televizyonlar arasında yer alması, OHAL uygulamalarının ne derece anti-demokratik bir tutumla hayata geçirildiğini ve yürütüldüğünü anlamaya yeter niteliktedir.
İfade ve örgütlenme hürriyeti de, Valilikler ve Kaymakamlıklarca alınan yasaklama kararları bir bütün olarak baskı altına alındı. Açık hava toplantıları, demokratik gösteri, yürüyüş ve etkinlikler, ‘güvenlik’ gerekçe gösterilerek yasaklandı. Bu anti-demokratik uygulama karşısında tepki gösterenler ise, kolluk kuvvetlerinin sert müdahalelerine maruz kalarak engellendi.
Akademisyenler ve kamu çalışanları ise görevlerinden alındı veya ihraç edildi. Barış bildirisine imza atan akademisyenler ve sendikal faaliyetlerde bulunan kamu çalışanları ile büyük bir bölümü Eğitim-Sen üyesi olan binlerce öğretmen, somut hiçbir delil bulunmamasına rağmen önceden fişlenerek ve “terör faaliyetlerine destek olmak” la suçlanarak açığa alınmıştır. Kimileri gözaltına alınıp, tutuklanmıştır.
KHK ile hayata geçirilen bir başka anti-demokratik uygulama da, kayyım atamalarıdır. Halk iradesi ve tercihi ile işbaşına getirilen belediye yönetimlerine kayyım atanması, darbe niteliğinde bir uygulama olup, net bir ifade ile halk iradesini tanımamaktır. 25’i DBP’li olmak üzere 29 belediyeye kayyım atamaları, her fırsatta sandığı işaret eden siyasal iktidarın demokrasiyi ne denli hiçe saydığını göstermektedir.
OHAL ile birlikte gözaltında veya gözaltı yerleri dışında, işkence ve kötü muamele vakalarında artış meydana geldi. 30 günlük gözaltı süresi ve avukat görüşmelerine getirilen kısıtlamalar başlı başına bir ağır bir hak ihlali iken, yurttaşların fiziki ve psikolojik işkenceye maruz kalması ise kabul edilebilir değildir. Anayasada ve yine Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelere göre, işkence mutlak olarak yasaktır! Bir başka işkence merkezi ise cezaevleri olmuştur. İdari uygulamalar neticesinde artış gösteren başta sürgünler olmak üzere, pek çok konuda ihlaller meydana gelmektedir. İşkence ve kötü muameleye maruz kalan mahpusların sağlık ve iletişim hakları ihlal edilmekte, mahpuslar çeşitli disiplin suçları ile tecrit ve izolasyona tabi tutulmaktadır. Özellikle sağlık hakkı ihlallerinin hala devam ettiğini, derneğimizin tespit ettiği verilere göre 300’ü ağır olmak üzere 756 hasta mahpusun cezaevlerinde adeta kaderine terk edilmiş durumda olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Kadınların eril şiddete karşı korunmasını güvence altına alan yasal boşlukların varlığı ile yapıcı politikaların yoksunluğu, var olan yasaların da idari uygulamada işlerlik kazanamaması nedeniyle kadınlar, her gün öldürülüyor, şiddet mağduru oluyor. 2016 yılının ilk 9 ayında, 34 kadın katledilirken, 8 kadın da intihar etti. Yine en fazla hak ihlaline maruz kalan kesim arasında yer alan çocuklar, aile içi şiddet sonucu ve toplumsal alanda katlediliyor, cinsel istismara maruz kalmaya devam ediyor. Bölgemizde ilk 9 ayda, 9 çocuk katledildi, 9 çocuk intihara sürüklendi. 71 çocuk ise, cinsel istismara maruz kaldı.
Değerli Basın Mensupları,
Biz insan hakları savunucuları, demokratik bir yaşamın ve ihlalsiz bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz.
Bu temelde, ağır insan hakları ihlallerine yol açan OHAL’in bir an önce kaldırılması talebinde bulunuyor, çatışmalı ortamın bir an önce son bulmasını, kalıcı bir çatışmasızlık halinin ve çözüm sürecinin yeniden taraflarca müzakere edilmesi umuyoruz. Özgürlüklerle dolu, onurlu bir yaşam temenni ediyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ