MSF'de İnsan hakları savunucuları hakikat komisyonlarını tartıştı

25.09.2011

DİYARBAKIR - MSF'nin "Dünyada ve Türkiye'de Hakikat Komisyonları" başlıklı panelinde, Türkiye'deki toplu mezar gerçekliği gözler önüne serildi. Sadece bölgede bugüne kadar 253 toplu mezarın açığa çıktığı ve onlarcasının da bilinmediği ortaya konuldu. Toplu mezar haritasını açıklayan İHD'nin Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, "hakikatleri araştırma ve yüzleşme komisyonu" önerdi.

Mezopotamya Sosyal Forumu (MSF) kapsamında Diyarbakır'da gerçekleştirilen salon toplantıları akşam da panellerle devam etti. Düzenlenen etkinlikler çerçevesinde Tigris Salonu'nda "Dünyada ve Türkiye'de Hakikat Komisyonları" başlıklı panel düzenlendi. Panele, İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, MEYA-DER Genel Başkanı Hüseyin Kuğu, Alman İnsan Hakları Delegasyonu Üyesi Ingrid Scherf, Federal Kürdistan Bölgesi'nden katılan Kürt İnsan Hakları Üyesi Av. Necmettin Hama Sait ve Halepçe'den katılım gösteren Av. Karzan Selem konuşmacı olarak yer aldı.

Moderatörlüğünü İHD MYK Üyesi ve Diyarbakır Şube Yöneticisi Av. Serdar Çelebi'nin yaptığı panelde ilk olarak konuşan Alman İnsan Hakları Delegasyonu Üyesi İngrid Scherf, kendisinin 1998 yılında PKK gerillalarına yönelik gerçekleştirilen operasyonda 40 arkadaşıyla birlikte yaşamını yitiren Alman Sosyolog Andrea Wolf'un arkadaş grubu içerisinde yer aldığını belirterek, kapsamlı bir delegasyon olarak Wolf'un içinde bulunduğu toplu mezarı görmek amacıyla bölgeye geldiklerini söyledi. Ancak Türk makamlarının toplu mezarın bulunduğu Van'ın Çatak İlçesi'ne bağlı köye gitmelerine izin verilmediğini belirten Scherf, tüm çabalarına rağmen güvenlik güçleri tarafından engellendiklerini ve Andera'nın mezarına gidemediklerini dile getirdi.

'Uluslararası kamuoyu burada yaşananlara ilgisiz'

Wolf'un arkadaşları olarak, o ve arkadaşlarının nasıl öldürüldüğünü bilmek ve araştırmak istediklerini kaydeden Scherf, bu yolla uluslararası kamuoyuna bu bölgede yaşananları aktarmak istediklerini ifade etti. Uluslararası kamuoyunun Kürt coğrafyasında yaşananlara ilgisiz olduğunu vurgulayan Scherf, bu ilgisizliği ve sessizliği kırmak gerektiğini söyledi. Kürdistan gibi yıllar boyu savaş yaşayan bölgelerde hakikat komisyonlarının büyük önem taşıdığını belirten Scherf, "Bu tarz girişimler sorunları tam olarak çözemeyebilir veya gidenleri geri getirmez. Ama yaşanan acıların bir nebze de olsa hafiflemesini sağlayabilir. Bu nedenle bu tür oluşumların önemli olduğuna inanıyorum" dedi.

'Tekrar geleceğiz'

Scherf, her ne kadar kendilerine büyük engeller çıkarılmışsa da Andrea Wolf'un mezarının açılması için çalışmalarını sürdüreceklerini belirterek, "Önümüzdeki sene tekrar geleceğiz. Geleceğiz ve Andrea'nın mezarına gideceğiz. Buraya tekrar gelerek Türk hükümeti ve yetkililerinin Kürtlere ne yaptığını, Andrea'ya ne yaptığını yüzlerine vuracağız, dünya kamuoyuna duyuracağız" diye konuştu.

Toplu mezarlar ve dünya deneyimleri

Scherf'in ardından İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, "toplu mezarlar" başlıklı bir konuşma yaptı. Türkiye'deki toplu mezarlara ilişkin görsel bir sinevizyon eşliğinde konuşmasını yapan Bilici, ilk olarak dünyada toplu mezarların ortaya çıkmasına ilişkin bazı ülkelerin yaşadığı deneyimleri anlattı. Birçok ülkede yaşanan savaşlarda toplu mezarların oluştuğunu belirten Bilici, ancak böylesi trajik olayların yaşandığı ülkelerin çoğunda toplu mezarlara ilişkin çalışmalar yapıldığını ve mezarların açıldığını söyledi. Bu çalışmaların yapılması için uluslararası sözleşmelerin yol gösterici olduğunu ifade eden Bilici, Minnesota Protokolü'nün bu amaçla oluştuğunu ve çok sayıda ülke tarafından kabul edildiğini kaydetti.

'Halen bilinmeyen onlarca toplu mezar var'

İHD olarak yaptıkları kapsamlı bir çalışma sonucu bölge genelinde 253 toplu mezarda 3 bin 248 kişiye ait cesetlerin bulunduğu sonucuna vardıklarını açıklayan Bilici, şöyle devam etti: "Yaptığımız araştırmalarda aslında bu ülkede öyle tahmin ettiğimizin çok üstünde vahşetler yaşanmıştır. Ulaştığımız rakamlar korkunç rakamlardır. Düşünün ki bu topraklarda binlerce insan yeri yurdu belli olmayan mezarlarda yatıyor. Bu aktardığımız rakamlar sadece bizlerin ulaştığı rakamlar. Bir de halen bilmediğimiz onlarca toplu mezar daha olduğunu tahmin ediyoruz. Bunların ortaya çıkması için insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşüyor."

Av. Selem: Enfal harekâtıyla Kürtler yok edilmek istendi

Bilici'nin konuşmasının ardından Halepçe'de yaşanan katliam üzerine çalışmalar yürüten Av. Karzan Selem, Federal Kürdistan Bölgesi'nde Kürtlerin yaşadığı katliamları ve trajedileri anlattı. Saddam döneminde onbinlerce Kürdün katliamlardan geçirildiğini anlatan Selem, bunun en somut örneğinin Halepçe katliamı olduğunu söyledi. Halepçe katliamının öyle basit ele alınabilecek bir katliam olmadığını aktaran Selem, aradan onca yıl geçmesine rağmen bu katliamın etkilerinin halen devam ettiğini söyledi. Halepçe'de kullanılan kimyasal silahların insan üzerindeki etkilerinin yanında doğayı ve iklimi de olumsuz etkilediğini belirten Selem, katliam sonrası bölgenin neredeyse bir çöle dönüştüğünü vurguladı. Saddam'ın Kürtlere yönelik katliamının sadece Halepçe ile sınırlı olmadığını ifade eden Selem, yapılan Enfal harekâtıyle neredeyse tüm Kürtlerin katledilmek istendiğini kaydetti. O dönem Kürtlere yönelik katliamları gerçekleştirenlerin 2003 yılından sonra bir bir yargılandığını anlatan Selem, bunun gerçekleşmesinde oluşturulan bugün tartışılan hakikat komisyonu benzeri yargı komisyonunun önemli rol oynadığını sözlerine ekledi.

'Kürdistan'da savaş suçluları yargılanmalı'

Federal Kürdistan Bölgesi'nden foruma katılan Kürt İnsan Hakları Üyesi Av. Necmettin Hama Sait ise, Osmanlı İmparatorluğu sonrası Kürt coğrafyasının ülkeler arasında paylaştırıldığını belirterek, 4 parçaya bölünen Kürtlerin yaşadıkları devletlerin zulmüne maruz kaldığını söyledi. Kürdistan coğrafyasında yaşanan bu zulmün beraberinde katliamları getirdiğini kaydeden Sait, bu katliamlardan kalma Kürdistan'ın her tarafında toplu mezarların oluştuğunu dile getirdi. Federal Kürdistan Bölgesi'nde toplu mezarların halen ortaya çıkmaya devam ettiğini söyleyen Sait, bu mezarların ortaya çıkmasıyla Kürdistan'da bir insanlık suçunun işlendiğinin kanıtlandığını vurguladı. Katliamları gerçekleştirenlerin yargı önüne çıkarılarak cezalandırıldığını aktaran Sait, "Federal Kürdistan Bölgesi'nde yaşanan deneyim diğer Kürdistan parçaları için de model olabilir. Kürdistan'ın diğer parçalarında da savaş suçluları ortaya çıkarılıp yargılanmalıdır. Bunun için oluşturulacak hakikatleri araştırma komisyonu önemli rol oynayabilir" dedi.

'Ortaya çıkan mezarlar yaşanan vahşetin yansıması'

Panelde son olarak söz alan Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEYA-DER) Genel Başkanı Hüseyin Kuğu da, derneklerinin çalışmalarını ve hakikatlerin ortaya çıkması için yaptıkları çabaları anlattı. Toplu mezarlara yönelik gerçekleştirdikleri çalışmaları da aktaran Kuğu, ancak bu yönlü çalışmaların henüz yetersiz olduğunu dile getirdi. Kürtlerin 30 yıllık savaş sürecinde büyük acılar yaşadığını dile getiren Kuğu, ortaya çıkan toplu mezarların da yaşanan acılar ve vahşetlerin bir yansıması olduğunu kaydetti. Kuğu'da diğer konuşmacılar gibi, oluşturulacak hakikat ve adalet komisyonlarının önemine değinerek, böylesi bir çalışmanın barışa gidecek yolda önemli bir yere sahip olacağını sözlerine ekledi.