Mezopotamya Sosyal Forumu sona erdi

26.09.2011

DİYARBAKIR - Mezopotamya Sosyal Forumu (MSF), Sosyal Hareketler Asamblesi sonuç bildirgesi taslağının açıklanmasının ardından sona erdi. Gençlik Çadırı sonuç bildirgesinde ise, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diğer siyasi tutsakların serbest bırakılması istenerek, egemen devletlerin ordularının haksız ve kirli savaşına gençliğin katılmayarak, zorunlu askerliğe karşı durması gerektiği belirtildi.

21 Eylül'de "Wê Azadî Bı Serkeve (Özgürlük kazanacak)" sloganıyla Diyarbakır Sümerpark'ta gerçekleştirilen MSF sona erdi. 250 kurum, inisiyatif ve oluşumun yer aldığı forumda, yaklaşık 2 bin katılımcı yer aldı. Ortadoğu eksenli konuların yoğun olduğu forumda, 5 gün boyunca 12 belgesel gösterimi, 3 atölye, 3 tiyatro ve 13 oturum düzenlendi. Sonuç bildirgesini hazırlamak üzere Tigris Salonu'nda biraraya gelen katılımcılar, ayrı ayrı hazırladıkları raporları biraraya getirerek okudu.

'Öcalan ve devrimci tutsaklar serbest bırakılmalı'

Gençlik Çadırı sonuç bildirgesinde, tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diğer siyasi tutsakların serbest bırakılması istenirken, egemen devletlerin ordularının haksız ve kirli savaşına gençliğin katılmayarak, zorunlu askerliğe karşı durması gerektiği belirtildi. Bildirgede, "Sınırsız ve sınıfsız bir dünya yaratmak için mücadele eden gençler olarak dayanışmayı büyüterek, birleşik bir mücadele hattı oluşturmalıyız" denildi.

Ekolojistlere birlikte mücadele çağrısı

Ekoloji Çadırı sonuç bildirgesinde, Türkiye sınırları içindeki Karadeniz, Mezopotamya ve Anadolu; Ortadoğu boyutunda ise Türkiye, İran ve Irak'ta kentler ve kırsalda suyun özelleştirilmesine karşı yürütülen mücadelelerin ortaklaştırılması gerektiği vurgulandı. Tüm bu vurgular ışığında ve ekolojik toplum paradigması çerçevesinde Mezopotamya'da bir ekoloji hareketi kurulması gerekliliği üzerinde durularak, "Maddi ve manevi kültür olarak toplumun tüm alanlarında endüstrileşme, ulus-devletleşme ve kapitalistleşmenin ekoloji duvarına çarpması, sadece özgür-demokratik toplumun inşasına değil, yaşamın kendisine de bir çağrıdır. Bu çerçevede tüm ekolojistleri birlikte ve daha güçlü mücadele yürütmeye çağırıyoruz" diye kaydedildi.

'Tüm asimilasyonist politikaları terk edilmeli'

TZP-Kurdî öncülüğünde kurulan dil çadırı sonuç bildirgesinde ise, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığı, kültürel sürekliliği sağlayan ve bireyin kendisini değerli kılan en önemli araç olduğuna dikkat çekildi. Anadil eğitiminin temel insani bir hak olduğuna vurgu yapılan bildirgede, bu hakkın ihlalinin kültürel soykırım olduğu belirtildi. Tüm asimilasyonist politikaların terk edilmesinin istendiği bildirgede, "Her anadilin eğitim sürecinin bütün aşamalarında ve kamusal işlemlerde kullanılması garanti altına alınmalıdır" değerlendirmesi yapıldı.

'Kürt halkıyla dayanışma içinde olacağız'

Dünya Çapında Halkların Kolektif Hakları Ağı sonuç bildirgesinde ise, Kürt halkının mücadelesiyle dayanışma içinde olunacağı belirtilerek, amaçlarını doğrudan bağlantılı bir coğrafya ve sosyo-politik bağlam içinde gerçekleştirmenin kendilerini mutlu ettiği belirtildi. Bildirgede, Katalonya, Pais Valencia, Galiza, Euskal Herria, Filistin, Cornwall, Brötonya ve diğer yerli halkların ve Amazig halkının örgütleri olarak, MSF'de demokratik öz yönetim deneyimlerini paylaştıkları belirtilirken, halkların kolektif haklarını savunma amaçlarının uluslararası kurumlardaki eylemlerine ve projelerine yol göstereceği belirtildi.

'Kadınların özgürleşmesi cins dayanışmasıyla mümkün'

Kadın sonuç bildirgesinde de, kadınların ortaklaşabileceğinin bir kez daha ortaya çıktığına vurgu yapılarak, yapılan tartışmalarda varılan sonuçlar şu şekilde aktarıldı: "Kadın kırımına karşı çeşitli etkinlikler ve kampanyalar yürüten kadın çevrelerine destek vermek. BM 'Soykırım' tanımına kadın kırımının da bir insanlık suçu olduğu ibaresi eklenerek Jinosid, Feminisid, Femili gendersid kavramlarının kullanımı için gerekli tüm girişimler başlatılmalı" denildi. Kadın özgürlük mücadelesini örgütlemek ve süreklileştirmek gerektiği belirtilen açıklamada, "Sonuç olarak diyoruz ki, Mezopotamya'dan özgürlük kadınların özgürleşmesiyle, kadınların özgürlüğü ise cins dayanışmasıyla mümkün olacaktır" denildi.

'Ortadoğu halklarının başkaldırısı tesadüf değildir'

Sonuç bildirgelerinin okunmasının ardından hazırlanan MSF Sosyal Hareketler Asamblesi'nin ortak taslak metni okundu. Mezopotamya ve Ortadoğu coğrafyasında halkların başkaldırısı ile birlikte yükselen özgürlük ve demokrasi taleplerinin günümüz insanı için bir umut olduğunun belirtildiği taslakta, şunlar kaydedildi: "Ortadoğu'da halkların başkaldırısı statükocu yönetimleri devirse de küresel kapitalizmin ve emperyalist güçlerin müdahaleleri halkların haklarını kazanmalarını engellemektedir. Ortadoğu halklarının başkaldırısını bir tesadüf olarak görmüyoruz. Bu başkaldırılar emek hareketleri başta olmak üzere toplumsal hareketlerin yıllardır yürütmekte olduğu mücadelelerin bir sonucu olarak görüyoruz. Egemenler halkların özgürlük mücadeleleri karşısında ekonomik, askeri, siyasi, kültürel ve diplomatik ittifak ve sömürü planlarını devreye sokarken, bizlerin de küresel düzeyde her alanda ortak direniş hatlarını oluşturmamız gerekmektedir. Bu konuda çalışmaları önümüze hedef olarak koyuyoruz."

Kadın cinsinin ise dünyanın her yerinde farklı biçimlerde ama aynı zihniyette sömürüye maruz kaldığının belirtildiği taslakta, "Kadınlar, kimliğine bedenine iradesine yönelik her türlü saldırıya karşı cins mücadelesinde biraraya gelmenin zorunluluğunu bir kez daha vurgulamaktadırlar. Ülkesi, rengi, dini, kültürü farklı olsa da farklı siyasal anlayışları temsil etseler de kadınların cins bilinci ile eylemlerde ve etkinliklerde ortaklaşabileceği ortaya çıkmıştır."

Taslağın okunmasının ardından, katılımcılar eksiklikler ve eklenmesini istedikleri konulara değinerek önerlerini dile getirdi. Taslak, daha sonra imzaya açıldıktan sonra kamuoyuna sonuç bildirgesi olarak deklare edilecek.