‘Geçmişle yüzleşebilmek istiyorsanız kullanılan kimyasal silahları açıklayın’

29.11.2011

DİYARBAKIR – İHD ve kayıp yakınları tarafından her hafta düzenlenen oturma eyleminde konuşan  İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, Başbakan Erdoğan’ın Dersim üzerinden başlattığı polemiğe dikkat çekerek, “Başbakan özür dilediğini söylüyor. Ancak geçmişle yüzleşmek bu şekilde olmaz. Geçmişle yüzleşmek demek, yaşanan çatışmalarda kullanılan kimyasal silahlarla gerçekleştirilen katliamların ortaya çıkarılması demektir. Ne zaman ki, bu ülkede yaşanan binlerce faili meçhulün kaybın faillerini ortaya çıkardınız, o zaman geçmişle yüzleşebilirsiniz” diye konuştu.

İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenledikleri oturma eylemi 146’ıncı haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı anıtı önünde devam etti. İHD üye ve yöneticileri, MEYA-DER, TUHAD-FED, Barış Anneleri İnisiyatifi, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ve çok sayıda kayıp yakınının katıldığı oturma eyleminde, katılımcılar kaybedilenler ve faili meçhul cinayete kurban gidenlerin fotoğraflarını taşıdı.

‘Geçmişle yüzleşebilmek için samimi ve dürüst olmak gerekir’

Oturma eylemi öncesi bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, ilk olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dersim ile ilgili yaptığı konuşmaya değindi. Her ne kadar Kürtlere karşı yapılan katliamları ortaya çıkarmak amacıyla olmasa dahi, Başbakan Erdoğan’ın Dersim’de yaşanan katliamı itiraf etmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Bilici, “Ancak bunlar yetmiyor. Geçmişle yüzleşmek demek, geçmişte bu halka karşı işlenen bütün suçların üzerine gitmektir. Dersim Katliamı, Maraş Katliamı, Sivas katliamı ve son 30 yılda bölgede yapılan katliamları ortaya çıkarmaktır. 30 yıl içerisinde bölgemizde insanlığa karşı işlenmiş birçok suç olmuştur. Bunlara karşı çıkmak için bunlarla yüzleşmek gerekir. Bunu yapmak içinse samimi ve dürüst olmak gerekir” dedi.
İHD olarak, geçmişte yaşananların ortaya çıkarılabilmesi için sürekli olarak Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun kurulması gerektiğini vurguladıklarını ifade eden Bilici, “Böylesi bir komisyon kurulmalı ve bunun içerisinde insan hakları savunucuları, barolar, bağımsız ve bilimsel çalışabilecek kişilerin yer alması gerekir. Bu komisyonun rahat çalışabilmesi için de devletin arşivlerini açması gerekir” diye konuştu.  

‘Bugün yaşananları 40-50 yıl sonra mı açıklayacaksınız?’

Bu coğrafyada insanlık dışı uygulamaların çokça yaşandığını belirten Bilici, sadece bir partiyi köşeye sıkıştırmak amacıyla bu meseleleri gündemleştirmenin kabul edilemeyeceğini ifade ederek, şunları söyledi: “Geçmişle yüzleşmek demek, yaşanan çatışmalarda kullanılan kimyasal silahlarla gerçekleştirilen katliamların ortaya çıkarılması demektir. Bu konuda inceleme yapmak isteyen heyetlerin, bağımsız kuruluşların inceleme yapmasının yolunu açmaktır. Geçmişle yüzleşebilmen için burada yıllardır talep ettiğimiz kayıplarımızın ortaya çıkarılmasını sağlamaktır. Bunu yapmak o kadar zor olmamalıdır. Arşivlerinizi açmanız halinde tüm bunları ortaya çıkarabilirsiniz. Her geçen gün bu kayıpların aileleri işkence çekiyor. Tetikçiler ‘biz yaptık’ diyor ama buna rağmen bunları ortaya çıkarmıyorsunuz. Bunun için de 40-50 yıl daha beklememiz mi gerekiyor? Ya da birilerine kızdığınız için, onları köşeye sıkıştırmak amacıyla mı yapacaksınız? Bu küçük hesaplar bir devlete, bir devlet yönetimine yakışmıyor. Daha dün bir mezar kazıldı ve içerisinden 90’lı yıllarda kaybedilen vatandaşlarımızın kemikleri çıktı. Biz fazla bir şey istemiyoruz. Biz kayıplarımızı istiyoruz, kayıplarımızın faillerini istiyoruz. Bize daha fazla acı çektirmeyin.”

‘Amacınız Kürtleri savunmasız bırakmaksa başaramazsınız’

Türkiye genelinde devam eden siyasi gözaltı ve tutuklama operasyonlarına da değinen Bilici, “Devlet ısrarlı bir şekilde askeri ve siyasi operasyonları sürdürüyor. Son olarak çok sayıda siyasetçi ve avukat gözaltına alındı. Devlet avukatları da tutuklayarak, Kürtleri savunmasız bırakmak istiyor. Eğer amacınız buysa, bunda başarılı olamazsınız. Buradan çağrımızdır; eğer bu yol ve yöntemler ısrarla devam edilirse, bu çok tehlikelidir. Bunun devamında acı ve gözyaşı olur, savaş derinleşir. Bunu yaparak Kürtleri bitiremezsiniz. Artık bundan vazgeçin. Bir an önce siyasi operasyonlara son verin ve tutuklananları serbest bırakın” dedi.

‘Kadınları savunmasız bırakan anlayışı reddediyoruz’

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü vesilesiyle kadınlara yönelik şiddetti kınayan Bilici, “Dünden beri kadınlar, kadına yönelik şiddeti protesto etmek için alanlardadır. Bizler de buradan kadın katliamlarını kınıyoruz. Bu katliamların üzerine gitmeyip devam etmesine ön ayak olanları da kınıyoruz. Kadınların savunmasız bırakan anlayışı da reddediyoruz. Bu şiddetin sorumlusu devlettir. Bu şiddeti durdurmak devletin birinci dereceden görevidir. Devlet bir an önce gerekil tedbirleri almalıdır” diye konuştu.

Toplu mezarda çıkan sivillerin kaybediliş hikayesi anlatıldı

Bilici’nin konuşmasının ardından İHD Kayıp Komisyonu Üyesi Necibe Güneş Perinçek, 15 Ağustos 1992 tarihinde Mardin’in Derik İlçesi’nde yaralı halde gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan, ancak geçtiğimiz günlerde kemikleri Derik’teki bir toplu mezarda ortaya çıkan Rıda Yavuz, Necat Türk ve Serhat Bilen’in kaybediliş hikayesini anlattı. Perinçek, 3 sivilin yaralı halde devlet güçleri tarafından gözaltına alındığını ve ailelerinin tüm girişimleri sonucu kendilerinden bir daha haber alınamadığını söyledi. Derik’te 3 gün önce yapılan kazıda 5 kişinin kemiklerine ulaşıldığını kaydeden Perinçek, çıkarılan insan cesetlerinde işkence izlerine rastlandığına vurgu yaptı.

Yapılan konuşmaların ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.